09-20-2024, 08:47 PM
İslam Toplumunda “İnsan”a Bakış
Tarih boyunca insan, çeşitli açılardan ele alınarak değerlendirilmeye tâbi tutulmuştur. Felsefeciler onda aklı ön plana çıkararak, “vahy”i inkâr etmişlerdir. Seküler sistemde madde ve görülen obje esas alınarak, maneviyat ve din yok sayılmıştır. Ekonomistler insanı, Ekonomik İnsan (Homo Economicus) olarak görmüşlerdir. Taylor’un insana yaklaşımı ise, “insan bir makine” şeklinde olmuştur.
17. ve 18. Yüzyıllarda Batı dünyası, genelde Materyalizm inancına teslim olarak, yüce Allah’ı bile maddileştirerek O’na “baba” ve “oğul”luk isnadında bulunmuştur. Bu durum, hakiki semavî dinden uzaklaşan bir toplumun, inanç sarhoşluğunu göstermektedir.
Halbuki İslam, insanı bir bütünlük içinde maddî ve manevî yapısını dikkate alarak, ona dünya ve âhireti için doğru yol olan “hidayeti/saadet”i göstermiştir.
Burada şu soru ile karşılaşabiliriz: Acaba insan, nasıl bir varlıktır? İslam ve diğer sistemler insana nasıl bakmaktadır? İslam ve Batı toplumlarının insana davranışları nasıl olmuştur?
Şimdi bu soruların cevapları, şu başlıklar altında karşılaştırmalı olarak ele alınabilir:
1. HÜRLÜK ve SORUMLULUK
Bu konu İslam ve Batı toplumlarında kısaca şöyle açıklanır:
1. İslam Toplumunda
1) İslam dinine göre insan, temiz, günahsız ve hür olarak dünyaya gelir.
Ayet-i kerime’de insanın, “ahsen-i takvîm/en güzel biçimde” (Tîn sûresi,4) yaratıldığı bildirilir. Bu hüküm, insanın akıl, muhakeme gücü, zekâ, irade, nefis ve çeşitli kabiliyetlerle donatılmış olduğunu gösterir. Bu özellikleriyle o, diğer yaratıklardan farklı bir “fıtrat/yaratılış” oluşturmaktadır.
Nitekim hadis-i şerif’te insanın, (İslam) fıtrat(ı) üzere doğduğu beyan edilir (Buhârî, Cenâiz 92). Buradaki fıtrat ile, yaratanını tanıyacak, bilecek, “bir”leyecek ve O’na gerekli kulluk görevlerini yerine getirebilecek yeteneklere ve özelliklere sahip olduğu, anlatılmaktadır. Bu hüviyetiyle o, hayvan cinsi, bitki ve cansız varlıklardan ayrılmaktadır. Melekler ise, nefisleri olmadığı için iradelerini sadece tâat ve ibadette kullanabilen, cinsiyetleri olmayan ve asla isyan etmeyen mübarek varlıklardır.
2) İslam’da insan, âkıl bâliğ olunca/erginlik çağına erince, mükellef/sorumlu olmaktadır. Bu, kişinin söz ve davranışlarından – leh ve aleyhte – sorumlu olduğunu ifade ettiği gibi, dinî emir ve yasaklar karşısında mes’uliyetini de göstermektedir.
3) İslam dininde kişi, ancak kendi söz ve fiillerinden sorumludur. Başkasının işlediği bir günahtan asla mes’ul/sorumlu değildir. İslam’da ferdî/kişisel sorumluluk esastır.
4) Müslüman bir kişi, işlediği günahının affı için ancak Allah’a yalvarır, tevbe ve istiğfar eder. Günahları, ancak Allah affeder.
2. Batı Toplumunda
Hristiyanlara göre insan, günah yüklü/günahkâr olarak dünyaya gelir. Bu günahtan kurtulabilmesi için papaz vasıtasıyla “vaftiz” yapılması gerekir. Bir Hristiyanın günah suçundan temizlenebilmesi, ancak Hristiyan bir din adamı aracılığı ile olmaktadır.
2. KÖLELİK
Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması, demektir. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevlâ denir.
Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.
1. İslam Toplumunda
Kölelik, ârizi bir durumdur. Hazret-i Peygamber İslam’ı tebliğe başladığı zaman, kölelik sistemi dünyada mevcuttu. İslam, köleliği tedricen kaldırma yönünde âyet (Nisâ,92) ve hadislerle müeyyideler getirmiştir.
Hadis-i Şeriflerde buyruluyor:
1) Yönetici olarak başınıza Habeşli bir köle dahi gelse, ona itâat ediniz (Dârimî, Mukaddime, 16; İbn Mâce, Mukaddime 6, Cihâd 39).
2) İslam dünyasında kölelere zulüm şöyle dursun, onlar, toplumun en yetkilisi Resûlüllah tarafından koruma altına alınmış ve “efendi” makamına/statüsüne çıkarılmıştır.
3) Bir köle olan Bilâl Habeşî radıyallahü anh, âzat edilerek Peygamber aleyhisselâm’ın müezzini olmuştur.
Hazret-i Ömer radıyallahü anh buyurdu: "Ebû bekir, efendimizdir, o, seyyidimiz/efendimiz olan Bilâl’i âzat etmiştir (Buhârî, Fedâilü'l-Ashâbi'n-Nebi 23).
Bilâl Habeşî hazretleri, 44 hadis rivayet etmiştir. Buhârî ve Müslim’de rivâyetleri bulunmaktadır.
4) Atâ’ ibn Ebî Rabâh/Mekke; Tâvus/Yemen; Yahya ibn Ebî Kesîr/Yemâme; Hasan-ı Basrî/Basra; İbrâhim en-Nehaî/Kûfe; Mekhûl/Şam; Atâ el-Horasânî/Horasan ehlinin fakîhi/âlimi idiler. Hepsi mevâlî/âzatlı olup Mutlak Müctehid derecesine çıkmışlar ve Müslümanların baştâcı olmuşlardır.
İslam medeniyeti işte bu! İslam toplumunda, yönetim ve eğitim sisteminde köle ailesi ve çocuklarına, farklı bir muamele uygulanmamıştır. Acaba bu, hangi din ve medeniyette vardır? Köle ailesinin çocukları okuyabilmişler, bir engelle karşılaşmamışlar, âlim/ilim adamı olmuşlardır. Hatta bunlar, dört mezhep imamının – yaşları ve ilimleri itibariyle – hocaları durumundadırlar.
2. Batı Toplumunda
Kölelik, Orta Çağ’ın bitimine kadar, Batı toplumunun iktisadî ve sosyal açıdan ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Batı dünyasında, feodalizmin tarih sahnesinden çekilerek yerini burjuva ekonomik sistemine bırakmaya başladığı ana kadar kölelik kurumu, emek veriminin düşük ve teknik imkânların son derece kısıtlı olması sebebiyle en önemli üretim aracı olagelmiştir. Son derece ağır şartları haiz olan köle hayatında, ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir miktar şeklen düzelme meydana gelmiştir.
Batı toplumu, özelikle Fransa, İngiltere, Belçika, Afrika ve Okyanus adalarındaki insanları, yüzyıllar boyunca köle olarak kullanmışlardır.
17. yüzyıldan itibaren Afrika kıtasının birçok ülkesinde sömürge oluşturmaya başlayan Hollanda, çeşitli yerlerde koloniler kurdu. Güney Afrika'nın ilk sömürgeci ülkesi olmuştur. Ümit Burnu'nda bulunan Cape Town kentinin temellerini attı. Güney Afrika'yı köle ticaretinde merkez olarak kullandı. Özellikle Cape Town'da topladığı köleleri gemilerle Amerika ve Avrupa kıtalarına götürdü. Tarihçilere göre, 1795 yılında Cape Town'un nüfusunun üçte ikisi kölelerden oluşuyordu.
3. KÖLELERE DAVRANIŞ
1. İslam Toplumunda
Peygamber aleyhisselâm Veda Haccı’nda bütün dünyaya şöyle seslenmiştir:
1) Ey insanlar! Kölelerinize (hizmetinizde ve emrinizde olanlara) karşı iyi davranınız. Kölelerinize (hizmetinizde ve emrinizde olanlara) iyi bakınız. Onlara da yediğinizden yedirmeğe, giydiğinizden giydirmeğe çalışınız. Eğer affedemeyeceğiniz bir suç işlerlerse, kendilerini bırakın, onlara izin veriniz. Fakat (onlara, güçsüzdürler diye) asla eziyet ve işkence yapmayınız (Ahmed, Müsned, M. Medeniyyîn H. No.15813 [M. Şâmile: 16409]).
2) Köleler, sizin kardeşlerinizdir. Kimin elinin altında (köle veya hizmetçi) kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin (Buhârî, Itk/âzad 15).
2. Batı Toplumunda
Batı’da “köle”ye insan gözüyle bakılmaz. Kölelik, kağıt üzerinde 1789 ve 1948’de kalktıktan sonra, köleler ve köle gibi addedilen siyahî göçmenler, hiçbir zaman normal vatandaş statüsüne kavuşamamışlardır. Özellikle Amerika’da ve Fransa’da mahalleler, okullar, otobüsler, lokantalar ve alış-veriş merkezleri ayrılmıştır. Ayrılmadığı durumlarda ikinci sınıf vatandaş/“köle insan” algısı Batı’da hiçbir ülkede değişmemiştir.
Fransa’da 27 Haziran 2023’de Cazayir asıllı 17 yaşındaki Nahel öldürüldü. Siyahî göçmen olduğu için öldürüldü.
4. KÖLELİĞE SON VERME
1. İslam Toplumunda
İslam dini, 1400 küsür sene önce bütün dünyada yürürlükte olan kölelik sistemini ortadan kaldırmak için Müslümanın işlediği bazı suç ve günahlarının kaldırılması ve affedilmesi yönünde, “köle azat etme”yi bir yaptırım olarak öngörmüştür.
Ayet-i kerimelerde buyruluyor:
1) Kadınlarından zıhar yaparak ayrılan, sonra da söylediklerinden (pişman olup) dönecek olanlar, birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler (Mücadele,3).
2) Yanlışlıkla bir Mü’mini öldüren kimsenin Mü’min bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir (Nisâ,92).
3) Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz, ama bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozarsanız, onun kefâreti, çoluk çocuğunuza yedirdiğiniz orta halli yemek çeşidinden on fakir doyurmak, yahut on fakiri giydirmek veya bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır (Mâide,89).
Hadis-i Şeriflerde buyruluyor:
1) Kim Müslüman bir köleyi âzat ederse, Allahü teâlâ onun her uzvuna karşılık âzat edenin bir uzvunu Cehennem ateşinden kurtarır (Buhârî, Keffârât 6; Müslim, Itk/Âzad 6; Tirmizî, Nüzûr 14).
2) “Hangi köleyi âzat etmek daha faziletlidir?” diye Resûlüllah’a soruldu. O da:
Sahibi yanında en kıymetli ve fiatı en yüksek olanıdır.” buyurdu (Buhârî, Itk 2, Keffârât 6).
3) Hazret-i Hatice, çocuk yaşta köle olan Zeyd b. Hârise’yi satın alır ve Hazret-i Peygamber’e hediye eder.
Bu durumu öğrenen Zeyd’in ailesi - babası ve amcası/ağabeyi – fidye ile birlikte Mekke’ye gelirler. Zeyd’i almak istediklerini söylerler. Resûlüllah efendimiz: “Zeyd’e sorun bakalım, ailesini mi tercih ediyor, yoksa burada mı, kalmak istiyor.” Köle Zeyd, burasını tercih ettiğini, ailesine gitmek istemediğini söyler.
Bu, dünyayı şaşırtan bir örnektir. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm da onu azat ederek hürriyetine kavuşturur.
2. Batı Toplumunda
Batı devletleri, köle azat etmek şöyle dursun, dünyanın birçok yerinde “köle pazarları” kurmuşlardır.
5. IRK ve RENK AYIRIMI
1. İslam Toplumunda
İslam dini, insanlar arasında ırk ve renk ayırımını kesinlikle âyet ve hadislerle yasaklamıştır. Şöyle ki:
1) Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından (Hazret-i Âdem ve Havva’dan) yarattık. Birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, takvaca en ileride olanınız (Allah’tan en çok korkanınız)dır (Hucûrat,13).
2) Dikkat edin! Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba; beyazın siyaha, siyahın beyaza bir üstünlüğü yoktur. Şeref ve üstünlük, ancak takva/Allah’tan çok korkma iledir (Ahmed, Müsned, Hadis No. 22391).
2. Batı Toplumunda
Batı’da ırk ve renk ayırımı en şiddetli bir şekilde hâlen devam etmektedir:
1) Medeniyetin beşiği kabul edilen Batı dünyası, yüz yıllar boyunca insan haklarını ihlâl ederek kölelere zulmetmiş ve siyahî renkte olanlar, potansiyel suçlu sayılmıştır. Tarih bunun şâhididir.
2) Ancak 18. ve 20. yüzyıllarda (1789 ve 1948’de) kağıt üzerine kaydettikleri “insan hakları”nı bir türlü kalplerine indirememiş ve uygulamaya geçirememişlerdir.
3) Renk ayırımını ABD çok şiddetli bir şekilde hâlen sürdürmektedir. Bunun en tipik örneğini ABD‘de siyahî bir vatandaş olan George Floyd’un, boğazına basılarak öldürülmesi teşkil etmektedir (Yıl: 2020). Böyle siyahîlere karşı işlenen binlerce cinayet vardır.
4) Bilindiği gibi İngiltere Kraliyet ailesinden prens Harry - “bebek, beyaz mı, siyah mı doğacak/bir de siyah doğarsa..?” endişe ve söylentilerine dayanamı(Zeker) - bütün unvanlarını bırakarak ülkesini terk etmiştir. Bir anekdot (*).
6. DİN ve MEZHEP AYIRIMI
1. İslam Toplumunda
İslam toplumunda Müslüman olmayan kişilerin hangi şartlara uyarak İslam topraklarında “dâru’l-İslam”da ikamet edecekleri/yaşayacakları Fıkıh kitaplarında açıkça belirtilmiştir. Bu şartlara uyanların malları, canları ve namusları devlet tarafından koruma altına alınmıştır. Hatta İslam beldesinde kalan “gayr-i müslimler”in gıybeti bile yasaklanmıştır.
Bu durumda onların ibadet yerlerine dokunulmaz ve ibadetlerine karışılmaz.
Müslümanlar arasında “bâgî” durumuna düşmeyen hiçbir mezhebe/topluluğa savaş ilân edilmez.
İslam Tarihi’nde Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhep mensupları, birbirlerini kardeş bilerek sulh/barış içinde yaşamışlardır.
Tarih boyunca fetihlerde, Müslümanlar arasında veya diğer din mensuplarına karşı bir sivil katliam asla olmamıştır. Tarihte böyle bir vak’aya raslanmaz.
Savaşlarda sadece eli silahlı kişilerle savaşılmış ve sivillere dokunulmamıştır.
2. Batı Toplumunda
1) Aralık 1098'de Antakya’ya gelen Haçlı ordusu, Maarratu'n-Numan şehrini ele geçirdiler ve 20 bin sivil Müslümanı kılınçtan geçirdiler. Hatta çocukları, şiş, kebap yapıp yediklerini tarih kaydetmektedir (bk. tr.wikipedia.org/Haçlı Seferleri).
2) Yine Haçlı ordusu, Temmuz 1099’de Kudüs'e girdi ve orada yaşayan bütün sivil Müslümanları ve Yahudileri farklı dinden oldukları için öldürdüler.
3) Yakın zamanda Sırp güçleri sistematik olarak yürüttükleri katliamlarla sadece Srebrenitsa'da 5 gün içinde 8 bin 372 sivil Müslüman Boşnak'ı şehit etti. Yüzlerce kadın ve çocuk, akıl almaz işkencelere maruz kaldı. O katliamda bir gün içerisinde 20 binin üzerinde mülteci Srebrenitsa'dan zorla çıkarıldı (Yıl: 1995 Temmuz).
7. KATLİAMLAR
1. İslam Toplumunda
İslam Tarihinde Müslümanların kendi aralarında veya başka dinden olan sivillere yönelik bir katliam yoktur. Savaşlar ancak silahlı gruplar arasında olmuştur.
2. Batı Toplumunda
Avrupa’da Sanayi Devrimi ilk olarak 18. yüzyılda İngiltere'de ortaya çıktı. Batılı ülkeler, hammadde ve seri üretim arayışına girdi. Sanayide sözü geçen bir ülke olmak için kalkınma ihtiyacı doğdu. Batı'nın, özellikle Avrupa’nın hammadde potansiyeli az olunca, bu durum, Avrupa ülkelerini doğu ve güneye, yani hammaddenin yoğun olduğu bölgelere sevk etti. Batı’da Sömürgecilik yarışı böyle başladı.
Batı devletleri teknolojik açıdan zayıf, hatta yoksun olan ülkelerde oranın tabii kaynaklarını sömürmekle kalmadı, işgücü ihtiyacını karşılayabilmek için halklarını köleleştirdiler. Karşı gelenler, katledildiler.
Bu ülkelerden bazı örnekler, şöyle verilebilir:
Fransa
1) Afrika'nın %35'i 300 yıl boyunca Fransa'nın kontrolünde kaldı. Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler, o yıllarda Fransa'nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı ve bölgedeki tüm kaynaklar sömürüldü. Fransa'nın dünya savaşlarında bağımsızlık vaadiyle kendi saflarında savaştırdığı ülkelerin başlattığı ayaklanmalarda 2 milyondan fazla Afrikalı hayatını kaybetti.
2) 1945’de Fransız sömürgesi Cezayir, Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa'nın kurtuluşu için gençlerini savaşa gönderdi. Karşılığında bağımsızlık istedi. Fransa, teklifi kabul etti. Cezayirli askerlerin desteğiyle Fransa, Almanya'yı, yendi. Fransa'nın zaferi, Cezayir'de bayram coşkusuyla kutlandı. Sokaklara dökülen halk, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağı düşüncesiyle, kutlama yürüyüşleri düzenledi. Ancak Fransa, verdiği sözü tutmadı. Yürüyüşe katılan halkın üzerine ateş açıldı. Katliam günlerce sürdü. Fransız askerleri, yaklaşık 45 bin Cezayirli’yi katletti. Cesetler, ölüm fırınlarında yakıldı. Katledilen onbinlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömüldü.
İngiltere
1) Almanların 2. Dünya savaşını kaybetmesi üzerine Amerikalılar ve İngilizler, “Dresden” kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine havadan bomba yağdırdı. İntikam amacı ile atılan bombalar ile bu şehirde 200 bin Alman katledildi.
2) Afrika’da Kenya halkı işgalci İngilizlerin gaspettikleri çiftliklerde yıllarca köle olarak çalıştırıldı. Kenyalılar 1952-1960 arasında topraklarına gelen Britanyalı işgalcilere karşı ayaklandı. İngiliz kuvvetleri 1950’li yıllarda Kenya’da Mau Mau ayaklanmasını bastırırken, 310 bin insanı toplama kamplarına kapattı, 1 milyondan fazla insanı da işgal ettikleri köylerde tuttu. Olaylar sırasında 100 bin insan, canavarca yöntemlerle öldürüldü.
3) Tekstilde İngiltere ile rekabet ettikleri gerekçesiyle, 40 bin Hint çıkrık ustasının elleri kesildi. Bengal’deki kıtlığın Hintlileri de etkilemesi ile 1876 yılında, acımasız İngiliz politikaları sonucu baş gösteren açlıkta, 12 ile 29 milyon Hintli öldü. Bu kıtlıkta Bengal’deki köle çiftçiler, tarım vergisi olarak ürettiklerinin %50’sini Britanya Krallığı’na verdiler.
4) Avustralya kıtasında yaşayan Aborjin’in sayısı 750 bin iken, 15 yıl süren İngiliz soykırımları sonunda bu sayı, 31 bine düştü. İngilizlerin tarihteki ilk soykırımı olan Aborjin katliamı, 1804-1890 arasında yaklaşık 720 bin kişinin ölümüyle sonuçlandı.
Hollanda
1) 1740’larda Hollandalı koloni askerleri, bugün Jakarta’da bulunan Batavia sahil kentinde 10-12 gün içinde 10 binden fazla yerli Çinliyi katletti.
2) Hollanda sömürge güçleri 1945-1949 yılları arasında çocuklar ve kadınlar da dahil olmak üzere yaklaşık 150 bin Endonezyalıyı öldürdü.
Almanya
Namibya’da 1904-1907 yıllarında Adanın yerlileri olan Harare ve Namalar üzerine taarruz eden Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden 117 bin insanı katletti. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye sadece 15 bini sağ kalabildi. Böylece bölge halkının % 95'i katledilmiş oldu.
İtalya
İtalya’nın, Libya’da 1911’den 1940’lı yıllara kadar uyguladığı imha operasyonları ve çölün ortasına kurduğu toplama kamplarında 100 binlerce Afrikalı Müslüman katledidi. İtalya diktatörü Mussolini, Etiyopya'da ve Yugoslavya'da 300 bin insanı katletti.
Amerika
1) 2003’te ‘Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’ adı verilen Irak İşgali’nde 1 milyondan fazla sivil Iraklı katledildi. İşgal boyunca 4.7 milyon Iraklı evlerini terk etmek zorunda kaldı. İşgal altındaki Irak’ta yer alan Ebû Garib Cezaevi’nde tutuklulara çeşitli işkenceler yapıldı, tecavüzler edildi. Yasak silahların kullanıldığı 2004’teki Felluce katliamında ise, 600 Iraklı sivil hayatını kaybetti.
2) 2017’de Musul operasyonunda 40 bin sivil katledildi, 12 binden fazla insan kayboldu, 1 milyona yakın insan, göçe zorlandı ve Musul’un yüzde 90’ı yerle bir edildi. Rakka operasyonunda ise, 6 bin masum sivil katledildi, 5 binden fazla kişi kayboldu, 450 bin sivil, evini terk etti.
3) 1991’deki 1. Körfez Savaşı’nda da Irak’ta 113 bin sivili katletti. 1991’den 1998’e kadar ise, kötü hayat şartları sebebiyle yarıdan fazlası çocuk olmak üzere 1 milyonun üzerinde Iraklı hayatını kaybetti.
4) 1945’de Hiroşima'ya atılan atom bombası ile 140 bin sivil ve 3 gün sonra Nagasaki'ye atılan bomba ile de 74 bin sivil katledildi. Sonra bu sayı 143 bine ulaştı (Bk. wikipedia.org ilgili maddeler).
5) Kristof Kolomb’un 1492 tarihindeki keşfinden hemen sonra başlayan Kızılderili katliam, yerli halkın tabi tutulduğu soykırımın adıdır. O tarihten 1886 yılına kadar süren katliamlarda, 70 milyon Kızılderili ortadan kaldırıldı.
Yunanistan
1829’da Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla Mora’daki Türkler, göçe zorlandı, 20 bin Türk katledildi.
Kıbrıs Rum Kesimi
Katliamların başladığı 1912 yılından, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapıldığı 1974 yılına kadar 1000’den fazla Türk, Rumlar tarafından öldürüldü. (Kaynak: Avrupa’nın Kara Yüzü)
İslam’ın tebliğ emrini, merhametini, adalet ve hukukunu insanlığa sunan Müslümanlar, tarihin hiçbir döneminde katliam şöyle dursun, savaş durumunda bile kadınlara, çocuklara, yaşlılara, işinde gücünde olanlara, mabetlerde bulunanlara dokunmamışlardır. Çünkü, zulmün en büyük suç olduğuna gönülden inanmışlardır. Tarih bunun şahididir!
8. HAYVAN HAKKI
1. İslam Toplumunda
1) Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yalamakta olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: “Bu köpek de benim gibi susamış.” deyip tekrar kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından razı oldu ve günahlarını affetti (Buhârî, Müsâkat 10 ve Enbiya 57).
2) Hiçbir canlıyı (eğlence ve spor) atışlarınızda hedef/nişan yapmayın (Müslim, Sayd 12).
3) İbn Ömer, canlı bir tavuğu nişan dikerek ona ok atan gençler grubunun yanından geçiyordu. Bu gençler, İbn Ömer’in gelmekte olduğunu görünce, dağıldılar. Bunun üzerine İbn Ömer: “Bu tavuğu kim hedef/nişangâh dikti?” diye sordu. İyi bilin ki, Hazret-i Peygamber, canlı bir hayvanı atış hedefi edinenlere lânet etti, dedi. (Buhârî, Zebâih ve Sayd 25)
2. Batı Toplumunda
Batı’da özellikle İspanya’da boğa güreşleri adı altında hayvanlara hançer saplayarak yapılan gösteriler, İslâm dinine göre haramdır, hayvan hakları ihlâline girmektedir.
---------------------
(*) Rahmetli Rasim Özdenören’den dinledim:
Amerika’dayım. Bir yere gitmek için otobüse bindim. Siyahî bir kadının yanı boştu. Oraya oturdum. Bir müddet sonra 50-60 yaşlarındaki kadın ağlamaya başladı. Sebebini sordum. Hatta cevap vermeden hasta olup olmadığını sordum. Yardım edeyim, dedim. Kadıncağız, hayır hayır, hasta filan değilim. Kusura bakmayın. Çok duygulandım. Çünkü bu yaşıma kadar benim yanıma hiçbir “beyaz” oturmadı. Onun için ağladım. Ben de Müslüman olduğumu ve dinimizde ırk ve renk ayırımı olmadığını kendisine söyledim. Çok memnun oldular (Dinlediğim tarih: 1982).
Kaynak:
Dr. C. Ahmet Akışık yazdı: İslam Toplumunda “İnsan”a Bakış Batı’da Zulüm ve Katliamlar (turkiyegazetesi.com.tr)
Tarih boyunca insan, çeşitli açılardan ele alınarak değerlendirilmeye tâbi tutulmuştur. Felsefeciler onda aklı ön plana çıkararak, “vahy”i inkâr etmişlerdir. Seküler sistemde madde ve görülen obje esas alınarak, maneviyat ve din yok sayılmıştır. Ekonomistler insanı, Ekonomik İnsan (Homo Economicus) olarak görmüşlerdir. Taylor’un insana yaklaşımı ise, “insan bir makine” şeklinde olmuştur.
17. ve 18. Yüzyıllarda Batı dünyası, genelde Materyalizm inancına teslim olarak, yüce Allah’ı bile maddileştirerek O’na “baba” ve “oğul”luk isnadında bulunmuştur. Bu durum, hakiki semavî dinden uzaklaşan bir toplumun, inanç sarhoşluğunu göstermektedir.
Halbuki İslam, insanı bir bütünlük içinde maddî ve manevî yapısını dikkate alarak, ona dünya ve âhireti için doğru yol olan “hidayeti/saadet”i göstermiştir.
Burada şu soru ile karşılaşabiliriz: Acaba insan, nasıl bir varlıktır? İslam ve diğer sistemler insana nasıl bakmaktadır? İslam ve Batı toplumlarının insana davranışları nasıl olmuştur?
Şimdi bu soruların cevapları, şu başlıklar altında karşılaştırmalı olarak ele alınabilir:
1. HÜRLÜK ve SORUMLULUK
Bu konu İslam ve Batı toplumlarında kısaca şöyle açıklanır:
1. İslam Toplumunda
1) İslam dinine göre insan, temiz, günahsız ve hür olarak dünyaya gelir.
Ayet-i kerime’de insanın, “ahsen-i takvîm/en güzel biçimde” (Tîn sûresi,4) yaratıldığı bildirilir. Bu hüküm, insanın akıl, muhakeme gücü, zekâ, irade, nefis ve çeşitli kabiliyetlerle donatılmış olduğunu gösterir. Bu özellikleriyle o, diğer yaratıklardan farklı bir “fıtrat/yaratılış” oluşturmaktadır.
Nitekim hadis-i şerif’te insanın, (İslam) fıtrat(ı) üzere doğduğu beyan edilir (Buhârî, Cenâiz 92). Buradaki fıtrat ile, yaratanını tanıyacak, bilecek, “bir”leyecek ve O’na gerekli kulluk görevlerini yerine getirebilecek yeteneklere ve özelliklere sahip olduğu, anlatılmaktadır. Bu hüviyetiyle o, hayvan cinsi, bitki ve cansız varlıklardan ayrılmaktadır. Melekler ise, nefisleri olmadığı için iradelerini sadece tâat ve ibadette kullanabilen, cinsiyetleri olmayan ve asla isyan etmeyen mübarek varlıklardır.
2) İslam’da insan, âkıl bâliğ olunca/erginlik çağına erince, mükellef/sorumlu olmaktadır. Bu, kişinin söz ve davranışlarından – leh ve aleyhte – sorumlu olduğunu ifade ettiği gibi, dinî emir ve yasaklar karşısında mes’uliyetini de göstermektedir.
3) İslam dininde kişi, ancak kendi söz ve fiillerinden sorumludur. Başkasının işlediği bir günahtan asla mes’ul/sorumlu değildir. İslam’da ferdî/kişisel sorumluluk esastır.
4) Müslüman bir kişi, işlediği günahının affı için ancak Allah’a yalvarır, tevbe ve istiğfar eder. Günahları, ancak Allah affeder.
2. Batı Toplumunda
Hristiyanlara göre insan, günah yüklü/günahkâr olarak dünyaya gelir. Bu günahtan kurtulabilmesi için papaz vasıtasıyla “vaftiz” yapılması gerekir. Bir Hristiyanın günah suçundan temizlenebilmesi, ancak Hristiyan bir din adamı aracılığı ile olmaktadır.
2. KÖLELİK
Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması, demektir. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevlâ denir.
Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.
1. İslam Toplumunda
Kölelik, ârizi bir durumdur. Hazret-i Peygamber İslam’ı tebliğe başladığı zaman, kölelik sistemi dünyada mevcuttu. İslam, köleliği tedricen kaldırma yönünde âyet (Nisâ,92) ve hadislerle müeyyideler getirmiştir.
Hadis-i Şeriflerde buyruluyor:
1) Yönetici olarak başınıza Habeşli bir köle dahi gelse, ona itâat ediniz (Dârimî, Mukaddime, 16; İbn Mâce, Mukaddime 6, Cihâd 39).
2) İslam dünyasında kölelere zulüm şöyle dursun, onlar, toplumun en yetkilisi Resûlüllah tarafından koruma altına alınmış ve “efendi” makamına/statüsüne çıkarılmıştır.
3) Bir köle olan Bilâl Habeşî radıyallahü anh, âzat edilerek Peygamber aleyhisselâm’ın müezzini olmuştur.
Hazret-i Ömer radıyallahü anh buyurdu: "Ebû bekir, efendimizdir, o, seyyidimiz/efendimiz olan Bilâl’i âzat etmiştir (Buhârî, Fedâilü'l-Ashâbi'n-Nebi 23).
Bilâl Habeşî hazretleri, 44 hadis rivayet etmiştir. Buhârî ve Müslim’de rivâyetleri bulunmaktadır.
4) Atâ’ ibn Ebî Rabâh/Mekke; Tâvus/Yemen; Yahya ibn Ebî Kesîr/Yemâme; Hasan-ı Basrî/Basra; İbrâhim en-Nehaî/Kûfe; Mekhûl/Şam; Atâ el-Horasânî/Horasan ehlinin fakîhi/âlimi idiler. Hepsi mevâlî/âzatlı olup Mutlak Müctehid derecesine çıkmışlar ve Müslümanların baştâcı olmuşlardır.
İslam medeniyeti işte bu! İslam toplumunda, yönetim ve eğitim sisteminde köle ailesi ve çocuklarına, farklı bir muamele uygulanmamıştır. Acaba bu, hangi din ve medeniyette vardır? Köle ailesinin çocukları okuyabilmişler, bir engelle karşılaşmamışlar, âlim/ilim adamı olmuşlardır. Hatta bunlar, dört mezhep imamının – yaşları ve ilimleri itibariyle – hocaları durumundadırlar.
2. Batı Toplumunda
Kölelik, Orta Çağ’ın bitimine kadar, Batı toplumunun iktisadî ve sosyal açıdan ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Batı dünyasında, feodalizmin tarih sahnesinden çekilerek yerini burjuva ekonomik sistemine bırakmaya başladığı ana kadar kölelik kurumu, emek veriminin düşük ve teknik imkânların son derece kısıtlı olması sebebiyle en önemli üretim aracı olagelmiştir. Son derece ağır şartları haiz olan köle hayatında, ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir miktar şeklen düzelme meydana gelmiştir.
Batı toplumu, özelikle Fransa, İngiltere, Belçika, Afrika ve Okyanus adalarındaki insanları, yüzyıllar boyunca köle olarak kullanmışlardır.
17. yüzyıldan itibaren Afrika kıtasının birçok ülkesinde sömürge oluşturmaya başlayan Hollanda, çeşitli yerlerde koloniler kurdu. Güney Afrika'nın ilk sömürgeci ülkesi olmuştur. Ümit Burnu'nda bulunan Cape Town kentinin temellerini attı. Güney Afrika'yı köle ticaretinde merkez olarak kullandı. Özellikle Cape Town'da topladığı köleleri gemilerle Amerika ve Avrupa kıtalarına götürdü. Tarihçilere göre, 1795 yılında Cape Town'un nüfusunun üçte ikisi kölelerden oluşuyordu.
3. KÖLELERE DAVRANIŞ
1. İslam Toplumunda
Peygamber aleyhisselâm Veda Haccı’nda bütün dünyaya şöyle seslenmiştir:
1) Ey insanlar! Kölelerinize (hizmetinizde ve emrinizde olanlara) karşı iyi davranınız. Kölelerinize (hizmetinizde ve emrinizde olanlara) iyi bakınız. Onlara da yediğinizden yedirmeğe, giydiğinizden giydirmeğe çalışınız. Eğer affedemeyeceğiniz bir suç işlerlerse, kendilerini bırakın, onlara izin veriniz. Fakat (onlara, güçsüzdürler diye) asla eziyet ve işkence yapmayınız (Ahmed, Müsned, M. Medeniyyîn H. No.15813 [M. Şâmile: 16409]).
2) Köleler, sizin kardeşlerinizdir. Kimin elinin altında (köle veya hizmetçi) kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin (Buhârî, Itk/âzad 15).
2. Batı Toplumunda
Batı’da “köle”ye insan gözüyle bakılmaz. Kölelik, kağıt üzerinde 1789 ve 1948’de kalktıktan sonra, köleler ve köle gibi addedilen siyahî göçmenler, hiçbir zaman normal vatandaş statüsüne kavuşamamışlardır. Özellikle Amerika’da ve Fransa’da mahalleler, okullar, otobüsler, lokantalar ve alış-veriş merkezleri ayrılmıştır. Ayrılmadığı durumlarda ikinci sınıf vatandaş/“köle insan” algısı Batı’da hiçbir ülkede değişmemiştir.
Fransa’da 27 Haziran 2023’de Cazayir asıllı 17 yaşındaki Nahel öldürüldü. Siyahî göçmen olduğu için öldürüldü.
4. KÖLELİĞE SON VERME
1. İslam Toplumunda
İslam dini, 1400 küsür sene önce bütün dünyada yürürlükte olan kölelik sistemini ortadan kaldırmak için Müslümanın işlediği bazı suç ve günahlarının kaldırılması ve affedilmesi yönünde, “köle azat etme”yi bir yaptırım olarak öngörmüştür.
Ayet-i kerimelerde buyruluyor:
1) Kadınlarından zıhar yaparak ayrılan, sonra da söylediklerinden (pişman olup) dönecek olanlar, birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler (Mücadele,3).
2) Yanlışlıkla bir Mü’mini öldüren kimsenin Mü’min bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir (Nisâ,92).
3) Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz, ama bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozarsanız, onun kefâreti, çoluk çocuğunuza yedirdiğiniz orta halli yemek çeşidinden on fakir doyurmak, yahut on fakiri giydirmek veya bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır (Mâide,89).
Hadis-i Şeriflerde buyruluyor:
1) Kim Müslüman bir köleyi âzat ederse, Allahü teâlâ onun her uzvuna karşılık âzat edenin bir uzvunu Cehennem ateşinden kurtarır (Buhârî, Keffârât 6; Müslim, Itk/Âzad 6; Tirmizî, Nüzûr 14).
2) “Hangi köleyi âzat etmek daha faziletlidir?” diye Resûlüllah’a soruldu. O da:
Sahibi yanında en kıymetli ve fiatı en yüksek olanıdır.” buyurdu (Buhârî, Itk 2, Keffârât 6).
3) Hazret-i Hatice, çocuk yaşta köle olan Zeyd b. Hârise’yi satın alır ve Hazret-i Peygamber’e hediye eder.
Bu durumu öğrenen Zeyd’in ailesi - babası ve amcası/ağabeyi – fidye ile birlikte Mekke’ye gelirler. Zeyd’i almak istediklerini söylerler. Resûlüllah efendimiz: “Zeyd’e sorun bakalım, ailesini mi tercih ediyor, yoksa burada mı, kalmak istiyor.” Köle Zeyd, burasını tercih ettiğini, ailesine gitmek istemediğini söyler.
Bu, dünyayı şaşırtan bir örnektir. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm da onu azat ederek hürriyetine kavuşturur.
2. Batı Toplumunda
Batı devletleri, köle azat etmek şöyle dursun, dünyanın birçok yerinde “köle pazarları” kurmuşlardır.
5. IRK ve RENK AYIRIMI
1. İslam Toplumunda
İslam dini, insanlar arasında ırk ve renk ayırımını kesinlikle âyet ve hadislerle yasaklamıştır. Şöyle ki:
1) Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından (Hazret-i Âdem ve Havva’dan) yarattık. Birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, takvaca en ileride olanınız (Allah’tan en çok korkanınız)dır (Hucûrat,13).
2) Dikkat edin! Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba; beyazın siyaha, siyahın beyaza bir üstünlüğü yoktur. Şeref ve üstünlük, ancak takva/Allah’tan çok korkma iledir (Ahmed, Müsned, Hadis No. 22391).
2. Batı Toplumunda
Batı’da ırk ve renk ayırımı en şiddetli bir şekilde hâlen devam etmektedir:
1) Medeniyetin beşiği kabul edilen Batı dünyası, yüz yıllar boyunca insan haklarını ihlâl ederek kölelere zulmetmiş ve siyahî renkte olanlar, potansiyel suçlu sayılmıştır. Tarih bunun şâhididir.
2) Ancak 18. ve 20. yüzyıllarda (1789 ve 1948’de) kağıt üzerine kaydettikleri “insan hakları”nı bir türlü kalplerine indirememiş ve uygulamaya geçirememişlerdir.
3) Renk ayırımını ABD çok şiddetli bir şekilde hâlen sürdürmektedir. Bunun en tipik örneğini ABD‘de siyahî bir vatandaş olan George Floyd’un, boğazına basılarak öldürülmesi teşkil etmektedir (Yıl: 2020). Böyle siyahîlere karşı işlenen binlerce cinayet vardır.
4) Bilindiği gibi İngiltere Kraliyet ailesinden prens Harry - “bebek, beyaz mı, siyah mı doğacak/bir de siyah doğarsa..?” endişe ve söylentilerine dayanamı(Zeker) - bütün unvanlarını bırakarak ülkesini terk etmiştir. Bir anekdot (*).
6. DİN ve MEZHEP AYIRIMI
1. İslam Toplumunda
İslam toplumunda Müslüman olmayan kişilerin hangi şartlara uyarak İslam topraklarında “dâru’l-İslam”da ikamet edecekleri/yaşayacakları Fıkıh kitaplarında açıkça belirtilmiştir. Bu şartlara uyanların malları, canları ve namusları devlet tarafından koruma altına alınmıştır. Hatta İslam beldesinde kalan “gayr-i müslimler”in gıybeti bile yasaklanmıştır.
Bu durumda onların ibadet yerlerine dokunulmaz ve ibadetlerine karışılmaz.
Müslümanlar arasında “bâgî” durumuna düşmeyen hiçbir mezhebe/topluluğa savaş ilân edilmez.
İslam Tarihi’nde Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezhep mensupları, birbirlerini kardeş bilerek sulh/barış içinde yaşamışlardır.
Tarih boyunca fetihlerde, Müslümanlar arasında veya diğer din mensuplarına karşı bir sivil katliam asla olmamıştır. Tarihte böyle bir vak’aya raslanmaz.
Savaşlarda sadece eli silahlı kişilerle savaşılmış ve sivillere dokunulmamıştır.
2. Batı Toplumunda
1) Aralık 1098'de Antakya’ya gelen Haçlı ordusu, Maarratu'n-Numan şehrini ele geçirdiler ve 20 bin sivil Müslümanı kılınçtan geçirdiler. Hatta çocukları, şiş, kebap yapıp yediklerini tarih kaydetmektedir (bk. tr.wikipedia.org/Haçlı Seferleri).
2) Yine Haçlı ordusu, Temmuz 1099’de Kudüs'e girdi ve orada yaşayan bütün sivil Müslümanları ve Yahudileri farklı dinden oldukları için öldürdüler.
3) Yakın zamanda Sırp güçleri sistematik olarak yürüttükleri katliamlarla sadece Srebrenitsa'da 5 gün içinde 8 bin 372 sivil Müslüman Boşnak'ı şehit etti. Yüzlerce kadın ve çocuk, akıl almaz işkencelere maruz kaldı. O katliamda bir gün içerisinde 20 binin üzerinde mülteci Srebrenitsa'dan zorla çıkarıldı (Yıl: 1995 Temmuz).
7. KATLİAMLAR
1. İslam Toplumunda
İslam Tarihinde Müslümanların kendi aralarında veya başka dinden olan sivillere yönelik bir katliam yoktur. Savaşlar ancak silahlı gruplar arasında olmuştur.
2. Batı Toplumunda
Avrupa’da Sanayi Devrimi ilk olarak 18. yüzyılda İngiltere'de ortaya çıktı. Batılı ülkeler, hammadde ve seri üretim arayışına girdi. Sanayide sözü geçen bir ülke olmak için kalkınma ihtiyacı doğdu. Batı'nın, özellikle Avrupa’nın hammadde potansiyeli az olunca, bu durum, Avrupa ülkelerini doğu ve güneye, yani hammaddenin yoğun olduğu bölgelere sevk etti. Batı’da Sömürgecilik yarışı böyle başladı.
Batı devletleri teknolojik açıdan zayıf, hatta yoksun olan ülkelerde oranın tabii kaynaklarını sömürmekle kalmadı, işgücü ihtiyacını karşılayabilmek için halklarını köleleştirdiler. Karşı gelenler, katledildiler.
Bu ülkelerden bazı örnekler, şöyle verilebilir:
Fransa
1) Afrika'nın %35'i 300 yıl boyunca Fransa'nın kontrolünde kaldı. Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler, o yıllarda Fransa'nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı ve bölgedeki tüm kaynaklar sömürüldü. Fransa'nın dünya savaşlarında bağımsızlık vaadiyle kendi saflarında savaştırdığı ülkelerin başlattığı ayaklanmalarda 2 milyondan fazla Afrikalı hayatını kaybetti.
2) 1945’de Fransız sömürgesi Cezayir, Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa'nın kurtuluşu için gençlerini savaşa gönderdi. Karşılığında bağımsızlık istedi. Fransa, teklifi kabul etti. Cezayirli askerlerin desteğiyle Fransa, Almanya'yı, yendi. Fransa'nın zaferi, Cezayir'de bayram coşkusuyla kutlandı. Sokaklara dökülen halk, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağı düşüncesiyle, kutlama yürüyüşleri düzenledi. Ancak Fransa, verdiği sözü tutmadı. Yürüyüşe katılan halkın üzerine ateş açıldı. Katliam günlerce sürdü. Fransız askerleri, yaklaşık 45 bin Cezayirli’yi katletti. Cesetler, ölüm fırınlarında yakıldı. Katledilen onbinlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömüldü.
İngiltere
1) Almanların 2. Dünya savaşını kaybetmesi üzerine Amerikalılar ve İngilizler, “Dresden” kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine havadan bomba yağdırdı. İntikam amacı ile atılan bombalar ile bu şehirde 200 bin Alman katledildi.
2) Afrika’da Kenya halkı işgalci İngilizlerin gaspettikleri çiftliklerde yıllarca köle olarak çalıştırıldı. Kenyalılar 1952-1960 arasında topraklarına gelen Britanyalı işgalcilere karşı ayaklandı. İngiliz kuvvetleri 1950’li yıllarda Kenya’da Mau Mau ayaklanmasını bastırırken, 310 bin insanı toplama kamplarına kapattı, 1 milyondan fazla insanı da işgal ettikleri köylerde tuttu. Olaylar sırasında 100 bin insan, canavarca yöntemlerle öldürüldü.
3) Tekstilde İngiltere ile rekabet ettikleri gerekçesiyle, 40 bin Hint çıkrık ustasının elleri kesildi. Bengal’deki kıtlığın Hintlileri de etkilemesi ile 1876 yılında, acımasız İngiliz politikaları sonucu baş gösteren açlıkta, 12 ile 29 milyon Hintli öldü. Bu kıtlıkta Bengal’deki köle çiftçiler, tarım vergisi olarak ürettiklerinin %50’sini Britanya Krallığı’na verdiler.
4) Avustralya kıtasında yaşayan Aborjin’in sayısı 750 bin iken, 15 yıl süren İngiliz soykırımları sonunda bu sayı, 31 bine düştü. İngilizlerin tarihteki ilk soykırımı olan Aborjin katliamı, 1804-1890 arasında yaklaşık 720 bin kişinin ölümüyle sonuçlandı.
Hollanda
1) 1740’larda Hollandalı koloni askerleri, bugün Jakarta’da bulunan Batavia sahil kentinde 10-12 gün içinde 10 binden fazla yerli Çinliyi katletti.
2) Hollanda sömürge güçleri 1945-1949 yılları arasında çocuklar ve kadınlar da dahil olmak üzere yaklaşık 150 bin Endonezyalıyı öldürdü.
Almanya
Namibya’da 1904-1907 yıllarında Adanın yerlileri olan Harare ve Namalar üzerine taarruz eden Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden 117 bin insanı katletti. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye sadece 15 bini sağ kalabildi. Böylece bölge halkının % 95'i katledilmiş oldu.
İtalya
İtalya’nın, Libya’da 1911’den 1940’lı yıllara kadar uyguladığı imha operasyonları ve çölün ortasına kurduğu toplama kamplarında 100 binlerce Afrikalı Müslüman katledidi. İtalya diktatörü Mussolini, Etiyopya'da ve Yugoslavya'da 300 bin insanı katletti.
Amerika
1) 2003’te ‘Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’ adı verilen Irak İşgali’nde 1 milyondan fazla sivil Iraklı katledildi. İşgal boyunca 4.7 milyon Iraklı evlerini terk etmek zorunda kaldı. İşgal altındaki Irak’ta yer alan Ebû Garib Cezaevi’nde tutuklulara çeşitli işkenceler yapıldı, tecavüzler edildi. Yasak silahların kullanıldığı 2004’teki Felluce katliamında ise, 600 Iraklı sivil hayatını kaybetti.
2) 2017’de Musul operasyonunda 40 bin sivil katledildi, 12 binden fazla insan kayboldu, 1 milyona yakın insan, göçe zorlandı ve Musul’un yüzde 90’ı yerle bir edildi. Rakka operasyonunda ise, 6 bin masum sivil katledildi, 5 binden fazla kişi kayboldu, 450 bin sivil, evini terk etti.
3) 1991’deki 1. Körfez Savaşı’nda da Irak’ta 113 bin sivili katletti. 1991’den 1998’e kadar ise, kötü hayat şartları sebebiyle yarıdan fazlası çocuk olmak üzere 1 milyonun üzerinde Iraklı hayatını kaybetti.
4) 1945’de Hiroşima'ya atılan atom bombası ile 140 bin sivil ve 3 gün sonra Nagasaki'ye atılan bomba ile de 74 bin sivil katledildi. Sonra bu sayı 143 bine ulaştı (Bk. wikipedia.org ilgili maddeler).
5) Kristof Kolomb’un 1492 tarihindeki keşfinden hemen sonra başlayan Kızılderili katliam, yerli halkın tabi tutulduğu soykırımın adıdır. O tarihten 1886 yılına kadar süren katliamlarda, 70 milyon Kızılderili ortadan kaldırıldı.
Yunanistan
1829’da Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla Mora’daki Türkler, göçe zorlandı, 20 bin Türk katledildi.
Kıbrıs Rum Kesimi
Katliamların başladığı 1912 yılından, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapıldığı 1974 yılına kadar 1000’den fazla Türk, Rumlar tarafından öldürüldü. (Kaynak: Avrupa’nın Kara Yüzü)
İslam’ın tebliğ emrini, merhametini, adalet ve hukukunu insanlığa sunan Müslümanlar, tarihin hiçbir döneminde katliam şöyle dursun, savaş durumunda bile kadınlara, çocuklara, yaşlılara, işinde gücünde olanlara, mabetlerde bulunanlara dokunmamışlardır. Çünkü, zulmün en büyük suç olduğuna gönülden inanmışlardır. Tarih bunun şahididir!
8. HAYVAN HAKKI
1. İslam Toplumunda
1) Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yalamakta olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: “Bu köpek de benim gibi susamış.” deyip tekrar kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından razı oldu ve günahlarını affetti (Buhârî, Müsâkat 10 ve Enbiya 57).
2) Hiçbir canlıyı (eğlence ve spor) atışlarınızda hedef/nişan yapmayın (Müslim, Sayd 12).
3) İbn Ömer, canlı bir tavuğu nişan dikerek ona ok atan gençler grubunun yanından geçiyordu. Bu gençler, İbn Ömer’in gelmekte olduğunu görünce, dağıldılar. Bunun üzerine İbn Ömer: “Bu tavuğu kim hedef/nişangâh dikti?” diye sordu. İyi bilin ki, Hazret-i Peygamber, canlı bir hayvanı atış hedefi edinenlere lânet etti, dedi. (Buhârî, Zebâih ve Sayd 25)
2. Batı Toplumunda
Batı’da özellikle İspanya’da boğa güreşleri adı altında hayvanlara hançer saplayarak yapılan gösteriler, İslâm dinine göre haramdır, hayvan hakları ihlâline girmektedir.
---------------------
(*) Rahmetli Rasim Özdenören’den dinledim:
Amerika’dayım. Bir yere gitmek için otobüse bindim. Siyahî bir kadının yanı boştu. Oraya oturdum. Bir müddet sonra 50-60 yaşlarındaki kadın ağlamaya başladı. Sebebini sordum. Hatta cevap vermeden hasta olup olmadığını sordum. Yardım edeyim, dedim. Kadıncağız, hayır hayır, hasta filan değilim. Kusura bakmayın. Çok duygulandım. Çünkü bu yaşıma kadar benim yanıma hiçbir “beyaz” oturmadı. Onun için ağladım. Ben de Müslüman olduğumu ve dinimizde ırk ve renk ayırımı olmadığını kendisine söyledim. Çok memnun oldular (Dinlediğim tarih: 1982).
Kaynak:
Dr. C. Ahmet Akışık yazdı: İslam Toplumunda “İnsan”a Bakış Batı’da Zulüm ve Katliamlar (turkiyegazetesi.com.tr)