09-23-2024, 04:26 AM
Kalp Katılığı
Kıymetli din (İslam) kardeşlerim!
fiziksel kalbimiz bedenimizin en önemli organı kabul edildiği gibi,
benzer şekilde, Allah Sübhanallahu ve teala manevi kalbimizin Allah ile münasebetlerimizin, ruhsal yaşamımızın temel organı olduğunu belirtmiştir.
(VUCUTTAKİ EN ÖNEMLİ ŞEY NEDİR?)
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“bedende bir organ vardır, eğer bu organ iyi ise bütün beden iyi olur.
“eğer o organ bozuk ise bütün beden bozuk olur.”
“o organ kalptir.”(Demek ki en çok korumamız gereken ne el ne ayak kafa ne göz…Kalp… Çünkü o bozulunca bütün bedeni mahvediyor. Mesela göz bozulunca bütün beden bozulmuyor hatta beyin bozulunca bile öyle… Ama kalp bozulunca herşey değişiyor.)
bu yüzde, Rabbimiz bize kalbimizi iyileştirmeye, safileştirmeye yoğunlaşmayı söylemiştir.
ve de hastalıklardan temizlemeye.
Nasıl ki doktor kalbimizi gözlememizi söyler,
Benzer şekilde manevi doktorlar da manevi kalbimizi dikkatle gözlememiz gerektiğini söylerler.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“Allah Sübhanallahu ve Teala sizin şeklinize, bedeninize bakmaz,”
“fakat Allah kalbinize ve amellerinize bakar.”
Aziz ve Celil olan Allah bizim dış görünüşümüze bakmaz
Dış görünüşü biz önemseriz. Şık giyinmek isteriz.
güzel görünmek isteriz. Saçlarımızı taramak isteriz. Fiziksel olarak uygun olmak isteriz.
Allah bizim dış görünüşümüze önem vermez.
Fakat Allah kalbinize bakar. Allah amellerinize bakar.
Bu nedenle kardeşlerim.
Dinimiz bize der ki; imanın gereği ve imanın alameti…
salih kalbe, safi kalbe, iyiliğe açık, merhametli, yumuşak kalbe sahip olmaktır.
ki bu katı kalbin zıddıdır. Bu safi imanın alametidir. Zayıf imanın hatta belki iman olmayışının alametidir.
Bu nedenle kardeşlerim.
kalplerimize bakmamız, izlememiz gerek.
yumuşaklık derecesi ne? Katılık derecesi ne? bilmeliyiz.( Hastalık takibimizi iyi yapmak gerekir. Mesela öksürünce hasta olduğunu anlarsın, boğazların yanınca anlarsın, hemen çaresini ararsın..Ama kalp hastalığı öyle değildir. Rahatsızlığı ilk başta fark edilir ama ölünce zaten sen bambaşka biri oluvermişindir.)
(SAĞLIKLI KALP – HASTA KALP / YUMŞAK KALP – KATI KALP)
yumuşak kalp Kur’anda övülmüştür. Katı kalp Kur’anda kınanmıştır.
bugün kısa hutbemizde kalb katılığının alametlerini konuşacağız.
kalbimizin katı olup olmadığını nasıl anlarız?
kalp katılığını Allah “kasvetul kalp” diye isimlendiriyor.
eğer kalbimiz katı ise nasıl biliriz?
ve bu hastalığın sebeplerini ve sebep olan virüsleri bilmek isteriz.
sonra çarenin ne olduğunu ve virüsün ilacını bilmek isteriz.
sonra bu hastalığa karşı kendimizi koruyacak aşıyı bilmek isteriz.
bilin ki kıymetli din kardeşlerim.
katı kalb sahibi olmak Kur’anda ve sünnette hastalık olarak ifade edilmiştir.
Allah Kur’anda Yahudileri onların bir gurubunu kastederek
“sonra bunun ardından kalbiniz yine katılaştı, taş gibi hatta daha katı oldu” Bakara 74 buyuruyor.
Bu mucizeden sonra, Allah onlara bir mucize gösterdi (ölünün diriltilmesi),
bundan sonra, Allah ifade ediyor, kalplerinin yumuşaması gerekirken katılaştı.
“ve taştan daha katı hale geldi.”
“taştan bile daha katı oldu.” Allah buyuruyor.
Allah burada mecazi bir anlatımla kullanıyor. Manevi kalpleri taştan bile daha katılaştı, taş bile sizin kalbinizden daha yumuşak diyor.
Allah Kur’anda lanetlenen bir grup insandan bahsediyor.
Allah “kalplerini de kaskatı kıldık” Maide 13 diyor.
Dikkat edin!
Allah bir gurup insanı cezalandırmak için “kalplerini katılaştırdım” diyor.
zenginliklerini ortadan kaldırdım, nimetlerimden mahrum bıraktım, onları helak ettim mi diyor.
Allah, “kalplerini kaskatı kıldım” diyor.
Katı kalb sahibi olmak Allah tarafından verilen bir cezadır.
Katı kalb sahibi olmak Allah’ın lütuflarından mahrum olmak manasına gelir.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“Allah’ın rahmetinden en uzak olan kişi katı kalbli olandır.”
Bu nedenle kardeşlerim.
kalblerimize bakmamız, izlememiz konusunda çok dikkatli olmamız gerek.
kalbimizin katılaşma yönünde ilerlemediğinden emin olmamız gerek.
Bu hastalığın alametleri nelerdir?
kalb katılığımızın derecesini nasıl izleyebiliriz? Gözleyebiliriz?
Kur’an ve sünnet, kalbimizin manevi durumunu fark etmede kullanabileceğimiz bir çok şey söylemekte.
Birincisi ve en önemlisi;
kalbimizin katılaştığının işaretlerin bir tanesi
+ Allah’ın emirlerine gerekli önemi vermemeye başlamak.
tamamen umursamamak.
Namaz vakti veya değil, kimin umurunda!(Namazı iyi kötü kimin umurunda… Kılayım aradan çıksın mı diyoruz? Yoksa Allah’a bir sunum mu yapıyoruz? Namaz bir sunumdur. Kişinin Allah’a kendini arzetmesi ve Yüce Allah ile konuşmasıdır.)
+ o şey haram veya helal, kimin umurunda! Allah affeder üzülme.
+Allah’ın emirleri hakkında bütün davranışları umursamazca, tembelce…
iş te bu kalbimizde katılaştığının en birinci işareti.
+ tamamen ilgisizlik.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi.
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret şudur:
+ İnsana en çok haz veren amellerin bile,
bundan kastım Allah’a ibadet, namaz gibi ibadetlerin rutin ve monoton âdetlere dönüşmesi.
kişi Allah ile konuşmaktan zevk almayı bırakır.
Namaz! zevksiz bir iş olur.
Abdest! Yük haline gelir.
Ramazanda oruç tutmak alışkanlık haline gelir.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi
günümüzün en ilgi çekici olayı olması umulan ameller
varlık sebebimiz olması umulan ameller sıkıcı rutin ameller ve âdet olur.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret:
+ Kişi günah işlemeye başlar. Sadece sıklıkla değil,
sürekli ve hiç pişmanlık hissetmeden işler.
hiç biri, özellikle günahı açıktan işleme konusunda utanma hissetmez.
bu kalb katılığı hastalığının alametidir.(Neden. Çünkü birincisi kişinin günahı işlemesi bir günah onu açıkca işlemesi ayrı bir günahtır. Gizli günahın tevbesi kolay ama açık günahın tevbesi zor.)
bir iş yapacağın zaman etrafında ne oluyor, insanlar ne düşünüyor bunlara ilgisiz olamazsın. (Allah ne düşünür bunu sormayan kalp hasta kalptir. Selef hibir işini istiharesiz ve istişaresiz yapmazdı. biz de ise kafamıza göre. Yaptığımız işlerin kaçta kaçı Allah’ı sorma? Allah bu işi yapınca ne düşünür? İnsanalr ne düşünür diyorsun ama Allah ne düşünür?)
+bir günah konusunda umursamamak, günahı bırakma konusunda tembel davranışlar sergilemek
bu da kalb katılığı hastalığının bir alametidir.
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret şudur:
+ Kur’an okunduğunda veya İslami bir ders duyulduğunda
dikkatlice dinlemez, sağır gibi dinler. (Aklı başka yerde kafası başka yerde gözü başka yerdedir. Selef ilim meclisinde ilim dışı her bir davranışı şeytan işi olarak addederlerdi. İşte bu yüzden kişi ilimden nasiplenemez Kuran gerektiği etkiyi kalbine yapmaz…Yüce Allah Kuran okurken susun dinleyin diyor. Bu bir emiridr. Sonunda mağfiret olan bir emir… her emre itaatte sonunda mutlaka mağfiret vardır. bağışlanma vardır. Allah’ın bağışlanma sunmadığı bir tek emri yoktur…)
Kur’an ruhuna yapması gereken etkiyi yapmaz.
İslami derslerde, ders halkalarında kolayca sağırlaşır.
ve bu da kalb katılığının diğer bir alametidir.
ve bildiğiniz gibi kardeşlerim burada bir benzetme yapılabilir.
hepimiz tehlikeli *** (AIDS) hastalığını duymuşuzdur.
*** (AIDS) hastalığı diğer hastalıkların anasıdır. Niçin?
Çünkü bu hastalık bağışıklık sistemini tahrip eder.
Vallahi şunu söylemek abartı olmaz.
kalb katılığı da manevi hastalıkların *** (AIDS) hastalığıdır.
bu hastalık diğer hastalıkların anasıdır. (AİDS’in yani HIV virüsünün halen bir tedavisi yok. Ama kalp hastalığının tedavisi var. Koronaya benzetilebilir. Geç kalırsa öldürür.)
+ eğer bir kişi de kalp katılığı hastalığı varsa, sonrasında diğer bütün hastalıklar da kalbe girecektir.
diğer tüm hastalıklar bir alametdir.
+ Kibirli olmak. Kıskanç olmak. Bencil olmak.
bunlar belli hastalıklardır. Bunları tedavi edebiliriz.
fakat kalp katılığı diğer bütün hastalıkların anasıdır.
ve bunun tedavisi kolay değildir.
çünkü bu hastalık bağışıklık sistemini tahrip etmiştir.
ve artık sen umursamazsın.
bu nedenle kardeşlerim, bu hastalık dinimizde diğerlerinden daha çok kınanmıştır.
en çok kınanan hastalıklardan birisidir.
az önce dediğim gibi, Allah katı kalbli olmayı Allah tarafından verilmiş bir ceza olarak ifade ediyor.
“kalplerini de kaskatı kıldık” Maide 13
“kalplerini de kaskatı kıldık bu onlara, bir gurup insana verdiğimiz bir cezadır” diye ifade ediyor.
şimdi bir soru akla geliyor.
bu hastalığın virüslerinin bulaşma nedenleri nelerdir ?
kalp katılığı hastalığına sebep olan faktörler nelerdir?
kalp katılaştıran faktörler neler?
bir çok şey söylenebilir, zaman kısıtlı
beş nedeni söyleyeceğiz.
kalp katılığına sebep olan beş neden.
çünkü bu virüsleri gözlememiz gerek. Böylece bizim hayatımızda bu virüslerin olmadıklarından emin olabiliriz.
birinci neden!
+Allah’ı zikirden vazgeçmek, gafil olmak. Allah’ı zikir.
belki de bu kalbin basıncını anlamada en kolay yol.
tıpkı doktorumuzun kan basıncıyla kalbimizi anlaması gibi.
kolayca ve hızlıca kan basıncımızdan kalbimizin izlenmesi
ve kalbin durumu hakkında fikir sahibi olunması gibi.
benzer şekilde manevi durumumuzun tespiti için de Allah’ı zikir kan basıncı gibidir.
nabız atışı gibidir.
Allah’ı zikir! Kalbi katı olan Allah’a ihtiyacı olmadıkça Allah’ı çok az hatırlar, hatta hiç hatırlamaz.
Allah’ı düşündüğü an sadece karınca tarafından ısırıldığı andır. O zaman Allah’ı hatırlayacaktır.
Allah sadece zarara uğradıklarında kendisini hatırlayan bu insanları aşağılıyor ve kınıyor.
bu en büyük problemlerden birisidir. En büyük virüslerden birisidir.
Allah’ı zikretmeyenlerin kalbi katılaşmaya başlayacaktır.
Allah Sübhanallahu ve Teala Kur’anda şöyle buyuruyor.
“kim benim zikrimden yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır.” Taha 124 (Maişetel zank zıkıntılı bir geçim, darlık içinde bir geçim, maddi / manevi: Çünkü maddiyata ihtiyacı olmak maddi, onun zorluk sıkıntı telaşı ise manevidir. Aynı şekilde aile geçimi herşeyi kapsar.)
Yine Allah Sübhanallahu ve Teala Zümer suresinde şöyle buyuruyor.
“Allah’ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun!” Zümer 22.
Allah’ı hatırlamayacak kadar kalbi katılaşan insanlara yazıklar olsun!
Dikkat edin! Kalp katılığı ve Allah’ı zikri birbirine zıt olarak ifade edildi.
birbirine zıt olarak ifade edildi.
işte bu yüzden bir kişi Allah’ı zikretmeyi bıraktığında derhal hastalık başlıyor.(Çünkü kalbin gıdası zikirdir. Günlük virddir. Kim bunu keserse o zayıflar ve ölür. Zikre virde devam edip hastalık devam ediyorsa o zaman hastalığın nedenlerine bakmak lazım.)
vitamin almayı veya kendisini koruduğunu düşündüğü şeyleri almayı durduğu gibi kalp katılaşmaya başlıyor.
kalp katılığı hastalığına neden olan ikinci neden! İkinci virüs!
+ İslam kurallarına göre yaşamamak.
din kurallarına göre yaşamamak.(veya yaşadığını zannetmek.)
Allah Sübhanallahu ve Teala Kur’anda bu direk bağlantıyı ifade ediyor.
Allah eski milletleri kastederek buyuruyor. “Sözlerini bozmaları sebebiyle”(Maide 13)
“Allah’a olan sözlerini bozmaları sebebiyle”
Allah’ın onların üzerindeki anlaşması neydi? Allah’ın koyduğu kurallar.
Allah onlara kurallar bildirmişti.
“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık” Maide 13.
Mü’min ve Müslümanlar Allah’ın emrettikleri ibadetleri yapmayarak Allah’a verdikleri sözleri yerine getirmediler
Allah’da onları lanetledi ve kalplerini katılaştırdı.
bu nedenle kalp katılığına neden olan diğer bir virüs İslamın emirlerinden yüz çevirmektir.
+ dinin emirlerini, helal ve haram hassasiyetini terk etmek.(MArkete girip istediğinizi alabiliyorsanız böyle bir hassasiyetiniz yok demektir. Çünkü kalbi hasta helali haramı hatta sdostu düşmanı ayıramaz. Hocam düşmanlıkla ne alaka diyebilirsiniz.)
+ namaz kılmamak, oruc tutmamak, paranın nereden geldiğini umursamamak
İslamın emrettiği tüm hayata dair kuralları önemsememek.
işte bu kalp katılığına neden olan diğer bir virüs.
bugün ifade edeceğimiz üçüncü virüs!
+ günahları günlük hayatta alışkanlık haline getirmek.
Allah Kur’anda buyuruyor:
“Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir (paslandırmıştır).” Mutaffifin 14.
kalpleri paslandı.
bak! Allah “kalpleri paslandı” diyor.
pas ne? Kalbi katılaştıran bir şey. Kalbi kirleten bir şey.
herhangi bir şeyin paslanmasını istemeyiz.
bu yüzden evimizdeki, arabamızdaki her şeyimizdeki pası temizleriz. Hiçbir şeyde pas istemeyiz.
pas taşlaştırır, pas katılaştırır, pas faydasız yapar.
bu yüzden Allah buyurur:
“Gerçekten, bu insanlar,” Allah kendisini inkar eden bir gurubu kastediyor, “onların kalpleri paslandı!” Nasıl?
“onların kendi yaptıkları sebebiyle!”
“Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir (paslandırmıştır).”
Günahlar kalbi etkilemektedir.
Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“bir insan günah işlediğinde” (Sahihi Müslimde yer alan bir hadis)
“bir insan günah işlediğinde, kalbinde siyah bir leke oluşur.”
“eğer tevbe ederse bu leke temizlenir.”
“eğer tevbe etmezse, kalp daha fazla kirlenir,”
“ta ki kalp tamamen kir halini alıncaya kadar.”
Bu yüzden bir günah, âdet haline gelen bir günah kalp katılığına da sebep olur.
bu hastalığa sebep olan dördüncü virüs, bu hastalığa sebep olan çok virüs var.
bu hastalığa sebep olan dördüncü virüs:
her bir nefsani arzuyu yerine getirmek.
ve nefsani istekleri kontrol altına almamak.
daha önce hutbelerde bir çok kez söyledim.
Ruh ve cesed arasında her zaman bir gerilim vardır.
her biri kendi ihtiyaçları için uğraşır.
her biri senin zamanın için rekabet eder
her biri senin dikkatin için uğraşır.
İslam da biz sağlıklı bir yaşam biçiminde yaşarız.
biz ruha ona münasip olanı bedene de ona münasip olanı veririz.
biz bedenle ilgileniriz. Besleriz, giydiririz, evleniriz,
çocuk sahibi oluruz, eğleniriz, helal eğlence? Evet.
fakat biz ruhumuzla da ilgileniriz.
şimdi ne olacak?
hepinizin bildiği gibi her şeyi tıka basa yemek, bedene zararlı.
fakat bu ruhunuza da zarar verecek.
bedeni iştahlara, maddi lezzetlere, yemek içmek şehvani lezzetlere aşırı dalmak
bu konudaki aşırılık kalp katılığına sebep olacaktır.
İslam alimlerinden Bişr İbni Haris şöyle der:
iki şey insanda kalb katılığına sebep olur:
Birincisi çok konuşmak! ikincisi çok yemek!.
çok konuşmak, faydasız, boş sohbetler,
İslamla hiç alakası olmayan konularda zamanı israf etmek,
bu da kalp katılığına sebep olacaktır.
ve ikincisi çok yemek! Aşırı yemeğe dalmak.
helal olsa bile
bu konuda kural budur:
çok fazla helal mekruh olur.
çok fazla mübah
mübah olan bir şeyden aşırı miktarda yaparsan
evet eğlenmek helal
sürekli ve sadece eğlenir, oyalanırsan hayatına faydalı hiçbir iş yapmazsan
bu sana, senin ailene ve senin işine zarar verecek. Doğru değil mi?
öyle de maneviyatta da böyle.
çok fazla mübah, mekruh belki haram olur.
buradaki husus şudur.
bizim dinimiz bedensel arzuları kontrol altında tutar.
helal olanı ye, helal olanı iç, helal dairesinde lezzetini ara.
Peygamberimizin dediği gibi fakat her birinin zamanı var.
bazen o bazen bu.
ve ifade edeceğimiz son virüs şununla ilgili
oda şudur:
zamanı öldürmek! Zamanın Allah’ı hiç düşünmeden geçmesine izin vermek.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyuruyor, hadis Tirmizide geçiyor.
“Sizi çok gülmeye karşı ikaz ediyorum.”
“çünkü çok gülmek kalbin ölümüne sebep olur.”
harfi harfine “kalbin ölümü” olarak ifade ediyor.
bu da bizi dördüncü hususa (sebebe) götürüyor.
dördüncü sebep: Şehvete dalmak
beşinci neden zamanı israf etmek. İkisi birbiriyle ilişkili.
şehvete dalmak için zamanı israf etmek zorundasın.
bütün günü tv izleyerek geçirmek, başka hiçbir şey yapmamak!
yapılan iş helal, yapılan iş mübah olsa bile,
eğer başka bir şey yapmazsan, Allah’ı zikretmezsen,
eğer dünya veya ahiretine faydalı bir iş yapmazsan
şüphesiz bu sende kalp katılığına sebep olacaktır.
bu yüzden aşırılıklara dalmak da, zamanı israf etmek de
kalbin durumuna etki eden virüslerdir.
Şimdi eğer bu virüslerden bazıları kalbimize bulaşmış ise
bu hastalığı hangi şekilde tedavi edebiliriz?
ve açıkçası bu hastalık hepimize bir zaman bulaşmışızdır.
tıpkı hepimiz bir zaman grip olmuşuzdur.
hepimiz, beş vakit namaz kılanlarımız, ibadetlerini yapanlarımız bile kalp katılığı hastalığına düşmüştür.
namazları rutin bir alışkanlığa dönüşmüştür.
namazları monoton bir âdet olmuştur.
namazını kılarken günlük işleriyle, yarının işiyle meşguldür.
evet namazını kılıyor Elhamdulillah
fakat kalbler katılaşmaya başlıyor.
çünkü namaz kılan onun lezzetini onun zevkini kaybetti.
bu yüzden hepimiz bazımız bazen bazımız sürekli kalp katılığı hastalığına yakalanıyoruz.
bu yüzden bu kalp katılığı hastalığı bizde varsa nasıl tedavi edebiliriz.
panzehir, ilaç nedir ? Onu bulup bu hastalığı tedavi edelim.
çok şey söylenebilir. Fakat zaman kısıtlı.
panzehirin birincisi, bu arada elbette az önce saydığımız beş virüsten kaçınmak en iyi bir ilaçtır.
virüslerden sakınmak! Bilirsiniz gribe yakalanmak istemeyen grip olan insanlarla tokalaşmaz.
hapşuran insanların ellerinde bulunan virüslerden korunmaya çalışır.
öylede saydığım beş virüsten korunmak panzehirlerden birisidir.
saydıklarımın ötesinde belirli bazı ilaçları ifade edeceğim.
Birinci husus: Allah’ı zikretmek. Allah’ı zikir en birinci husus olmak zorunda ve burada vurgulamalıyım.
Allah’ı zikir ile kalb arasında sıkı bağ var.
zikir ve kalb birbirine bağlanmış.
ve Allah ve Subhanallahu ve Teale Kur’anda şöyle buyuruyor:
“Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” R’ad 28.
meşhur alim Hasan El Basri ye bir adam geldi ve dedi:
“ey Hasan El Basri benim kalbim katı ne yapmalıyım ?”
Hasan El Basri derhal cevap verdi:
Sana Allah’ı zikrini artırmanı tavsiye ediyorum.
en birincisi Allah’ı zikrini artır
araba kullanırken, işe giderken, toplantı aralarında, boş vaktin olduğunda,
hemen Subhanallah, Elhamdulillah, Lailaheillallah, Allahuekber de.
gün içerisinde rutin işlerini yaparken
ne zaman bir boş vakit bulsan
ve gün içinde üç dakika boş vaktimiz olur.
Allah’ı zikrini artır. Çünkü,
gün boyunca Allah’ı hatırlayanın kalbi katılaşmaz.
bu mümkün değil.
bu yüzden Allah’ı zikrini artır.
İkincisi!
Farz olmayan, nâfile amellerini artır.
Allah hadis-i kudside şöyle buyuruyor:
” kulum bana farzlara devam ile yaklaşır, ta ki nafile ibadet etmeye başlar.
“nafile ibadetlerine devam ederek Bana yaklaşmaya devam eder.”
“ta ki Ben onun gören gözü, hisseden eli, yürüyen ayağı olurum”
“kim Beni anarsa Ben de onu anarım.”
işte bu İhsanın zirvesidir.
bu nasıl elde ediliyor.?
“kulum nafile ibadetlerine devam ederek Bana yaklaşmaya devam eder.”
bu yüzden sadece asgari yapılması gereken farzlarda kalma! Hayır!
farzdan önce ve sonra nâfile ibadetlere de vakit ayır.
Akşam farzdan sonar 2 rekat, sabah farzdan önce 2 rekat..bunları hepimiz biliyoruz.
ve diğer nafile ibadetler!
sadece namazlar değil, diğer nafile ibadetler,
Sadaka! Her iki üç günde bir cüzdanı aç verecek iyi şeyler bul.
bağış yap! Namaz, sadaka, oruç, Kur’an,
tüm bunlar kalbi yumuşatan nafile ibadetlerdir.
kalbi yumuşatan üçüncü şey:
iyi insanlarla beraber, birlikte olmak.
kuş sürüleri beraber hareket eder.
eğer içki içen ve haram işleyen insanlar ile beraber olursan
sonunda sen de içki ve harama bulaşırsın.
en azından kötü çevrelerde bulunmak seni Allah’a yaklaştırmayacaktır.
bu yüzden salih, dindar ve Allah’ı zikreden insanlarla birlikte olmak
kalbinin yumuşamasına vesile olacaktır.
ve şüphesiz, kardeşlerim, bunu açık açık söylüyorum,
Amerikada kendimizi camiler vesilesiyle şarj etmek zorundayız.
dikkatlice dinleyiniz.!
sizin camileriniz imanınızı şarj eden yerlerdir.
yaşadığımız bu yerlerde etrafımızdaki her şey çok cazibeli.
etrafımızdaki her şey kalbimizin Allah’ı unutmasına sebep oluyor.
eğer kalbiniz camiye bağlanmış değil ise
eğer camiye düzenli olarak gelmiyorsan, sadece Cuma günleri gelmeyi kastetmiyorum.
Hafta da bir. Hayır. haftada bir şarj olmak hiçbir bataryaya yetmez.
özellikel insan bataryasına hiç yetmez.
camiye devam konusunda en fazlasını yapmaya çalış.
camideki ders halkalarına, sohbetlere, camideki insanlara, caminin inşasına iştirak etmek.
tüm bunlar haftanın önemlileri listesinde olsun.
çünkü tüm bunlar kalbini yumuşatacaktır.
müslüman kardeşlerinde bağını sürdürmek, kendimizi dindar çevreye daldırmalıyız.
bu bizim kalbimizi yumuşatacaktır.
kalbin yumuşamasına başka bir vesile ise Kur’an.
Kur’an okumak.
Rabbimiz Kur’an okumanın kalbin yumuşamasına vesile olacağını özellikle ifade etmiştir.
“Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi.”
“Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de kalbleri ısınıp yumuşar…” Zümer 23
“Allah sözün en güzelini indirdi” Allah buyuruyor.
sözün en güzeli, en güzel ayetler!
Allah buyuruyor: “bu kitab okunduğunda okuyanların korkudan tüyleri ürperir”
“ve sonra kalbleri yumuşar.”
Onlar da korku ve ümit beraberdir. Onlar Allah’ı sever ve Allah’tan korkarlar. İkisi beraber.
Kur’anı okuduklarında ürperirler ve aynı zamanda Allah’ı severler.
Allah’ın gazabından korkarlar.
ve Allah’ın rahmetinden ümitlidirler.
“ve sonra kalbleri yumuşar.”
Allah’ı hatırladıklarında Kur’an okuduklarında kalbleri yumuşar.
bu yüzden kardeşlerim,
Kur’an okumak sürekli bir iş
bunu daha önce de söyledim, ve yine söyleyeceğim,
hepimiz her gün düzenli olarak beş dakika da olsa Kur’an okumalıyız.
bu olmalı.
Nasıl kahvaltı yapmadan evden çıkmıyoruz.
Nasıl altı-yedi saatte bir yemek yemeden su içmeden fonksiyonlarımızı ifa edemiyoruz.
Aynı şekilde ruhumuz yeme içmeden daha fazla Kur’an’a muhtaç.
ve bu yüzden hepimiz her gün düzenli olarak beş dakika da olsa Kur’an okumalıyız.
bu bizim kalbimizin yumuşamasına yardım edecektir.
kalbin yumuşamasına başka bir vesile ise Allah’a Dua etmektir.
Allah’tan yumuşak kalpli olmayı istemek.
Allah’tan metin kalpli olmayı istemek.
bunları zikirlerimizde, ibadetlerimizde Allah’tan istemek.
Peygamberimiz (ASM) her zaman Allah’a şöyle dua ederdi.
” Ey kalpleri çeviren Allah’ım!”
” Kalplerimizi Senin dinin ve Sana itaat üzerine sabit kıl”
” Ey kalpleri çeviren Allah’ım!” çünkü kalp hep çevriliyor.
imanımız sürekli artıp azalıyor. kalplerimiz hep çevriliyor.
Ey Allah’ım! Sen…
Bir hadiste şöyle buyuruluyor: “Kalpler Allah’ın parmakları arasındadır”
onu çevirir.
bu yüzden biz Allah’tan istiyoruz. O her şeyin gerçek sahibi.
Allah’a dua ediyoruz. Ey Allah’ım senin zikrinle kalplerimizi yumuşat
kalplerimizi sana ibadette sabit kıl.
kalplerimizi sana itaatte sabit kıl. Allah’a böyle dua ediyoruz.
yine Allah Kur’an da ifade ediyor:
dua kalp katılığının zıddıdır.
Allah Kur’anda açıkça ifade ediyor:
“Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman yakarıp tevbe etselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.” Enam 43
Azabımız geldiğinde, Allah bir gurubu kastediyor,
Azabımız geldiğinde, onlar niçin dua etmediler!
fakat dua etmek yerine onların kalbi katılaştı.
duanın zıddı kalplerin katılaşması.
Onlar niçin dua etmediler. Onların dua etmesi beklenir.
krizle karşılaştığında Allah’a yönelirsin.
Allah’ın senden istediği bu.
fakat dua yerine kalpleri katılaştı.
duanın zıddı kalplerin katılaşması.
İki hususu daha ifade edeceğim. Kalbimizin yumuşamasına vesile sondan ikinci husus:
çok kolay, kolay uygulanabilir, çok önemli bir husus,
fiziken, fiziken fakir, mahrum insanların arasına karışmak.
islam ümmetinin dünyalarındaki sıkıntılarını gözlemlemek.
bu kalbin yumuşamasına vesile olacaktır.
Bir defasında Peygamberimize (ASM) bir adam geldi ve dedi:
“Ey Allah’ın resulu ben kalbimin katılığından muzdaribim.”
Peygamberimiz (ASM) dedi:
“kalbini yumuşatmak istersen, kalbini yumuşatmak istersen”
ne dediğini dinleyin!
“fakire git ve ona yemek ver ve yetimin başını okşa”
fiziken bu yerlere git.
“kalbini yumuşatmak istersen fakire git ve ona yemek ver”
git fakir aile bul. Bu aileye yiyecek ver.
bu aile nasıl yaşıyor gör, içinde bulundukları mahrumiyetleri gör.
sonra bak kalb katı kalabilecek mi?
git bir yetim bul.
sadece online değil, online para göndermek, yapabilirsen bu da güzel
fakat daha güzel olanı bizzat olması, insan unsuru olması.
günümüzde Allah affetsin sadaka bile insan öğesini yitirdi.
online yardım derneğine bağlanıyoruz kredi kartımdan 50 dolar yolluyorum, o kadar.
hiçbir topluluğa karışmıyorum. Hayır bu isabetli değil.
evet! evet! online vermekte güzel. Fakat bizzat aileyi bulmak daha güzel.
bizzat git, ellerin ile dağıt. Niçin?
çünkü gördüklerinden sonra kalbinde katılık kalmayacaktır.
yakın bir arkadaşım
islami yardım kuruluşu görevlisi olarak bir Afrika ülkesine gitti
çok fakir bir ülkeye
en fazla çocuk ölümlerinde ikinci olan bir ülke
bildiğimiz gibi aşı yok, ilaç yok, temiz içme suyu yok.
bir haftalığına gitti
tüm dünyaya yollamak üzere videolar çekmek ve yardım toplamak için gitti
bana söyledi; döndükten sonra
Vallahi kelimeler kulağımda çınlıyor.
“4 ay boyunca dolu bir tabak yemek yiyemedim.”
“dört ay boyunca tabağımdaki yemeğimi bitiremedim.”
orada gördüğüm manzara aklımdan çıkmadı.
Sadece bir haftalık seyahat.
hiç açlıktan ölen bir çocuk görmemiş.
hiç temiz suyu olmayan insanları görmemiş.
bu yüzden gördükleri tüm düşüncelerini değiştirmiş ve yemeğini bitiremiyor.
Düşünebiliyormusun Peygamberimizin hadisini?
“kalbin katı mı? Git yetim bul. Git fakir aile bul ve onlara yardım et.”
bu kalbini yumuşatacaktır.
dinimizin bize söylediği bu. Bizzat git ve bu insanlara yardım et.
yardım et, onlardan istifade et. İstifade edelim.
kalbi yumuşatmak konusunda söyleyeceğim son husus:
Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“lezzetleri tahrip eden ölümü çok zikrediniz”
kalbimizi yumuşatmanın bir yolu da her zaman kendi ölümümüzü hatırlamalıyız.
burada çok az bir zaman kalacağımızı hatırlamalıyız.
bizden öncekiler nerede?
ölüm hakkında hutbe verdim.
herkes öleceğini biliyor. Fakat hiç kimse kendisinin de öleceğini düşünmüyor.
her gün insanlar ölüyor.
her gün aile dostlarımızdan birileri ölüyor. Bu sabah duydum meşhur ve önemli bir kişi Meryem Cemile
çok ilginç bir hayat hikayesi vardır. 1960 larda Müslüman oldu.
Brooklyn de yahudi bir kişiydi.
Müslüman oldu Pakistan’a gitti ve dün vefat etti.
sürekli akrabalarımızda, sağımızda, solumuzda ölümler devam ediyor.
herkes bilir ki ölüm kaçınılmazdır.
kimse bir gün kendisinin de öleceğini düşünmez.
bu yüzden Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“lezzetleri tahrip eden ölümü çok zikrediniz”
işte bu kalbimizi yumuşatmanın başka bir yolu
din kardeşlerim.
sahabelerin meşhur talebesi Malik İbni Dinar şöyle der:
“Allah’ın bir insana verebileceği en büyük ceza onun kalbini katılaştırmasıdır.”
bu bir insana verilebilecek en büyük cezadır.
ve Allah Kur’anda şöyle buyuruyor:
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?” Hadid 16
zamanı gelme di mi?
Allah’ı anma sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?
zamanı gelmedi mi? Ne kadar erteleyeceksin.
İbni Mesud (ra) diyor:
bu ayet biz islamla tanıştıktan dört yıl sonra nazil oldu.
islamla tanıştıktan dört yıl sonra nazil oldu.
ayet nazil olduktan sonra biz birbirimize bakmaya başladık.
evet bu dört yılda bize ne oldu?
biz nasıldık? Nereden nereye değişim yaşadık?
bu sahabenin konuşması.
düşünebiliyormusunuz sahabe aramızda olsaydı?
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?” Hadid 16
Sonra Allah: “Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” buyuruyor Hadid 16
Allah bize söylüyor, Allah bize açıklıyor. Kur’anda kalpleri yumuşatmanın zamanının geldiğini ifade ediyor.
din kardeşlerim
bu konu üzerine tefekkür edin,
bu hastalık üzerine tefekkür edin,
bu hastalığın alametleri hakkında okuyun, tefekkür edin,
bu hastalığın sebepleri hakkında tefekkür edin,
en önemlisi bu hastalığın tedavi metodları hakkında tefekkür edin.
Kıymetli din (İslam) kardeşlerim!
fiziksel kalbimiz bedenimizin en önemli organı kabul edildiği gibi,
benzer şekilde, Allah Sübhanallahu ve teala manevi kalbimizin Allah ile münasebetlerimizin, ruhsal yaşamımızın temel organı olduğunu belirtmiştir.
(VUCUTTAKİ EN ÖNEMLİ ŞEY NEDİR?)
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“bedende bir organ vardır, eğer bu organ iyi ise bütün beden iyi olur.
“eğer o organ bozuk ise bütün beden bozuk olur.”
“o organ kalptir.”(Demek ki en çok korumamız gereken ne el ne ayak kafa ne göz…Kalp… Çünkü o bozulunca bütün bedeni mahvediyor. Mesela göz bozulunca bütün beden bozulmuyor hatta beyin bozulunca bile öyle… Ama kalp bozulunca herşey değişiyor.)
bu yüzde, Rabbimiz bize kalbimizi iyileştirmeye, safileştirmeye yoğunlaşmayı söylemiştir.
ve de hastalıklardan temizlemeye.
Nasıl ki doktor kalbimizi gözlememizi söyler,
Benzer şekilde manevi doktorlar da manevi kalbimizi dikkatle gözlememiz gerektiğini söylerler.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“Allah Sübhanallahu ve Teala sizin şeklinize, bedeninize bakmaz,”
“fakat Allah kalbinize ve amellerinize bakar.”
Aziz ve Celil olan Allah bizim dış görünüşümüze bakmaz
Dış görünüşü biz önemseriz. Şık giyinmek isteriz.
güzel görünmek isteriz. Saçlarımızı taramak isteriz. Fiziksel olarak uygun olmak isteriz.
Allah bizim dış görünüşümüze önem vermez.
Fakat Allah kalbinize bakar. Allah amellerinize bakar.
Bu nedenle kardeşlerim.
Dinimiz bize der ki; imanın gereği ve imanın alameti…
salih kalbe, safi kalbe, iyiliğe açık, merhametli, yumuşak kalbe sahip olmaktır.
ki bu katı kalbin zıddıdır. Bu safi imanın alametidir. Zayıf imanın hatta belki iman olmayışının alametidir.
Bu nedenle kardeşlerim.
kalplerimize bakmamız, izlememiz gerek.
yumuşaklık derecesi ne? Katılık derecesi ne? bilmeliyiz.( Hastalık takibimizi iyi yapmak gerekir. Mesela öksürünce hasta olduğunu anlarsın, boğazların yanınca anlarsın, hemen çaresini ararsın..Ama kalp hastalığı öyle değildir. Rahatsızlığı ilk başta fark edilir ama ölünce zaten sen bambaşka biri oluvermişindir.)
(SAĞLIKLI KALP – HASTA KALP / YUMŞAK KALP – KATI KALP)
yumuşak kalp Kur’anda övülmüştür. Katı kalp Kur’anda kınanmıştır.
bugün kısa hutbemizde kalb katılığının alametlerini konuşacağız.
kalbimizin katı olup olmadığını nasıl anlarız?
kalp katılığını Allah “kasvetul kalp” diye isimlendiriyor.
eğer kalbimiz katı ise nasıl biliriz?
ve bu hastalığın sebeplerini ve sebep olan virüsleri bilmek isteriz.
sonra çarenin ne olduğunu ve virüsün ilacını bilmek isteriz.
sonra bu hastalığa karşı kendimizi koruyacak aşıyı bilmek isteriz.
bilin ki kıymetli din kardeşlerim.
katı kalb sahibi olmak Kur’anda ve sünnette hastalık olarak ifade edilmiştir.
Allah Kur’anda Yahudileri onların bir gurubunu kastederek
“sonra bunun ardından kalbiniz yine katılaştı, taş gibi hatta daha katı oldu” Bakara 74 buyuruyor.
Bu mucizeden sonra, Allah onlara bir mucize gösterdi (ölünün diriltilmesi),
bundan sonra, Allah ifade ediyor, kalplerinin yumuşaması gerekirken katılaştı.
“ve taştan daha katı hale geldi.”
“taştan bile daha katı oldu.” Allah buyuruyor.
Allah burada mecazi bir anlatımla kullanıyor. Manevi kalpleri taştan bile daha katılaştı, taş bile sizin kalbinizden daha yumuşak diyor.
Allah Kur’anda lanetlenen bir grup insandan bahsediyor.
Allah “kalplerini de kaskatı kıldık” Maide 13 diyor.
Dikkat edin!
Allah bir gurup insanı cezalandırmak için “kalplerini katılaştırdım” diyor.
zenginliklerini ortadan kaldırdım, nimetlerimden mahrum bıraktım, onları helak ettim mi diyor.
Allah, “kalplerini kaskatı kıldım” diyor.
Katı kalb sahibi olmak Allah tarafından verilen bir cezadır.
Katı kalb sahibi olmak Allah’ın lütuflarından mahrum olmak manasına gelir.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyurmuştur.
“Allah’ın rahmetinden en uzak olan kişi katı kalbli olandır.”
Bu nedenle kardeşlerim.
kalblerimize bakmamız, izlememiz konusunda çok dikkatli olmamız gerek.
kalbimizin katılaşma yönünde ilerlemediğinden emin olmamız gerek.
Bu hastalığın alametleri nelerdir?
kalb katılığımızın derecesini nasıl izleyebiliriz? Gözleyebiliriz?
Kur’an ve sünnet, kalbimizin manevi durumunu fark etmede kullanabileceğimiz bir çok şey söylemekte.
Birincisi ve en önemlisi;
kalbimizin katılaştığının işaretlerin bir tanesi
+ Allah’ın emirlerine gerekli önemi vermemeye başlamak.
tamamen umursamamak.
Namaz vakti veya değil, kimin umurunda!(Namazı iyi kötü kimin umurunda… Kılayım aradan çıksın mı diyoruz? Yoksa Allah’a bir sunum mu yapıyoruz? Namaz bir sunumdur. Kişinin Allah’a kendini arzetmesi ve Yüce Allah ile konuşmasıdır.)
+ o şey haram veya helal, kimin umurunda! Allah affeder üzülme.
+Allah’ın emirleri hakkında bütün davranışları umursamazca, tembelce…
iş te bu kalbimizde katılaştığının en birinci işareti.
+ tamamen ilgisizlik.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi.
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret şudur:
+ İnsana en çok haz veren amellerin bile,
bundan kastım Allah’a ibadet, namaz gibi ibadetlerin rutin ve monoton âdetlere dönüşmesi.
kişi Allah ile konuşmaktan zevk almayı bırakır.
Namaz! zevksiz bir iş olur.
Abdest! Yük haline gelir.
Ramazanda oruç tutmak alışkanlık haline gelir.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi
günümüzün en ilgi çekici olayı olması umulan ameller
varlık sebebimiz olması umulan ameller sıkıcı rutin ameller ve âdet olur.
ve bu kalb katılığı hastalığının en tehlikeli işaretlerinden bir tanesi
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret:
+ Kişi günah işlemeye başlar. Sadece sıklıkla değil,
sürekli ve hiç pişmanlık hissetmeden işler.
hiç biri, özellikle günahı açıktan işleme konusunda utanma hissetmez.
bu kalb katılığı hastalığının alametidir.(Neden. Çünkü birincisi kişinin günahı işlemesi bir günah onu açıkca işlemesi ayrı bir günahtır. Gizli günahın tevbesi kolay ama açık günahın tevbesi zor.)
bir iş yapacağın zaman etrafında ne oluyor, insanlar ne düşünüyor bunlara ilgisiz olamazsın. (Allah ne düşünür bunu sormayan kalp hasta kalptir. Selef hibir işini istiharesiz ve istişaresiz yapmazdı. biz de ise kafamıza göre. Yaptığımız işlerin kaçta kaçı Allah’ı sorma? Allah bu işi yapınca ne düşünür? İnsanalr ne düşünür diyorsun ama Allah ne düşünür?)
+bir günah konusunda umursamamak, günahı bırakma konusunda tembel davranışlar sergilemek
bu da kalb katılığı hastalığının bir alametidir.
insanın katı kalbli olduğunu gösteren diğer bir işaret şudur:
+ Kur’an okunduğunda veya İslami bir ders duyulduğunda
dikkatlice dinlemez, sağır gibi dinler. (Aklı başka yerde kafası başka yerde gözü başka yerdedir. Selef ilim meclisinde ilim dışı her bir davranışı şeytan işi olarak addederlerdi. İşte bu yüzden kişi ilimden nasiplenemez Kuran gerektiği etkiyi kalbine yapmaz…Yüce Allah Kuran okurken susun dinleyin diyor. Bu bir emiridr. Sonunda mağfiret olan bir emir… her emre itaatte sonunda mutlaka mağfiret vardır. bağışlanma vardır. Allah’ın bağışlanma sunmadığı bir tek emri yoktur…)
Kur’an ruhuna yapması gereken etkiyi yapmaz.
İslami derslerde, ders halkalarında kolayca sağırlaşır.
ve bu da kalb katılığının diğer bir alametidir.
ve bildiğiniz gibi kardeşlerim burada bir benzetme yapılabilir.
hepimiz tehlikeli *** (AIDS) hastalığını duymuşuzdur.
*** (AIDS) hastalığı diğer hastalıkların anasıdır. Niçin?
Çünkü bu hastalık bağışıklık sistemini tahrip eder.
Vallahi şunu söylemek abartı olmaz.
kalb katılığı da manevi hastalıkların *** (AIDS) hastalığıdır.
bu hastalık diğer hastalıkların anasıdır. (AİDS’in yani HIV virüsünün halen bir tedavisi yok. Ama kalp hastalığının tedavisi var. Koronaya benzetilebilir. Geç kalırsa öldürür.)
+ eğer bir kişi de kalp katılığı hastalığı varsa, sonrasında diğer bütün hastalıklar da kalbe girecektir.
diğer tüm hastalıklar bir alametdir.
+ Kibirli olmak. Kıskanç olmak. Bencil olmak.
bunlar belli hastalıklardır. Bunları tedavi edebiliriz.
fakat kalp katılığı diğer bütün hastalıkların anasıdır.
ve bunun tedavisi kolay değildir.
çünkü bu hastalık bağışıklık sistemini tahrip etmiştir.
ve artık sen umursamazsın.
bu nedenle kardeşlerim, bu hastalık dinimizde diğerlerinden daha çok kınanmıştır.
en çok kınanan hastalıklardan birisidir.
az önce dediğim gibi, Allah katı kalbli olmayı Allah tarafından verilmiş bir ceza olarak ifade ediyor.
“kalplerini de kaskatı kıldık” Maide 13
“kalplerini de kaskatı kıldık bu onlara, bir gurup insana verdiğimiz bir cezadır” diye ifade ediyor.
şimdi bir soru akla geliyor.
bu hastalığın virüslerinin bulaşma nedenleri nelerdir ?
kalp katılığı hastalığına sebep olan faktörler nelerdir?
kalp katılaştıran faktörler neler?
bir çok şey söylenebilir, zaman kısıtlı
beş nedeni söyleyeceğiz.
kalp katılığına sebep olan beş neden.
çünkü bu virüsleri gözlememiz gerek. Böylece bizim hayatımızda bu virüslerin olmadıklarından emin olabiliriz.
birinci neden!
+Allah’ı zikirden vazgeçmek, gafil olmak. Allah’ı zikir.
belki de bu kalbin basıncını anlamada en kolay yol.
tıpkı doktorumuzun kan basıncıyla kalbimizi anlaması gibi.
kolayca ve hızlıca kan basıncımızdan kalbimizin izlenmesi
ve kalbin durumu hakkında fikir sahibi olunması gibi.
benzer şekilde manevi durumumuzun tespiti için de Allah’ı zikir kan basıncı gibidir.
nabız atışı gibidir.
Allah’ı zikir! Kalbi katı olan Allah’a ihtiyacı olmadıkça Allah’ı çok az hatırlar, hatta hiç hatırlamaz.
Allah’ı düşündüğü an sadece karınca tarafından ısırıldığı andır. O zaman Allah’ı hatırlayacaktır.
Allah sadece zarara uğradıklarında kendisini hatırlayan bu insanları aşağılıyor ve kınıyor.
bu en büyük problemlerden birisidir. En büyük virüslerden birisidir.
Allah’ı zikretmeyenlerin kalbi katılaşmaya başlayacaktır.
Allah Sübhanallahu ve Teala Kur’anda şöyle buyuruyor.
“kim benim zikrimden yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır.” Taha 124 (Maişetel zank zıkıntılı bir geçim, darlık içinde bir geçim, maddi / manevi: Çünkü maddiyata ihtiyacı olmak maddi, onun zorluk sıkıntı telaşı ise manevidir. Aynı şekilde aile geçimi herşeyi kapsar.)
Yine Allah Sübhanallahu ve Teala Zümer suresinde şöyle buyuruyor.
“Allah’ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun!” Zümer 22.
Allah’ı hatırlamayacak kadar kalbi katılaşan insanlara yazıklar olsun!
Dikkat edin! Kalp katılığı ve Allah’ı zikri birbirine zıt olarak ifade edildi.
birbirine zıt olarak ifade edildi.
işte bu yüzden bir kişi Allah’ı zikretmeyi bıraktığında derhal hastalık başlıyor.(Çünkü kalbin gıdası zikirdir. Günlük virddir. Kim bunu keserse o zayıflar ve ölür. Zikre virde devam edip hastalık devam ediyorsa o zaman hastalığın nedenlerine bakmak lazım.)
vitamin almayı veya kendisini koruduğunu düşündüğü şeyleri almayı durduğu gibi kalp katılaşmaya başlıyor.
kalp katılığı hastalığına neden olan ikinci neden! İkinci virüs!
+ İslam kurallarına göre yaşamamak.
din kurallarına göre yaşamamak.(veya yaşadığını zannetmek.)
Allah Sübhanallahu ve Teala Kur’anda bu direk bağlantıyı ifade ediyor.
Allah eski milletleri kastederek buyuruyor. “Sözlerini bozmaları sebebiyle”(Maide 13)
“Allah’a olan sözlerini bozmaları sebebiyle”
Allah’ın onların üzerindeki anlaşması neydi? Allah’ın koyduğu kurallar.
Allah onlara kurallar bildirmişti.
“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık” Maide 13.
Mü’min ve Müslümanlar Allah’ın emrettikleri ibadetleri yapmayarak Allah’a verdikleri sözleri yerine getirmediler
Allah’da onları lanetledi ve kalplerini katılaştırdı.
bu nedenle kalp katılığına neden olan diğer bir virüs İslamın emirlerinden yüz çevirmektir.
+ dinin emirlerini, helal ve haram hassasiyetini terk etmek.(MArkete girip istediğinizi alabiliyorsanız böyle bir hassasiyetiniz yok demektir. Çünkü kalbi hasta helali haramı hatta sdostu düşmanı ayıramaz. Hocam düşmanlıkla ne alaka diyebilirsiniz.)
+ namaz kılmamak, oruc tutmamak, paranın nereden geldiğini umursamamak
İslamın emrettiği tüm hayata dair kuralları önemsememek.
işte bu kalp katılığına neden olan diğer bir virüs.
bugün ifade edeceğimiz üçüncü virüs!
+ günahları günlük hayatta alışkanlık haline getirmek.
Allah Kur’anda buyuruyor:
“Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir (paslandırmıştır).” Mutaffifin 14.
kalpleri paslandı.
bak! Allah “kalpleri paslandı” diyor.
pas ne? Kalbi katılaştıran bir şey. Kalbi kirleten bir şey.
herhangi bir şeyin paslanmasını istemeyiz.
bu yüzden evimizdeki, arabamızdaki her şeyimizdeki pası temizleriz. Hiçbir şeyde pas istemeyiz.
pas taşlaştırır, pas katılaştırır, pas faydasız yapar.
bu yüzden Allah buyurur:
“Gerçekten, bu insanlar,” Allah kendisini inkar eden bir gurubu kastediyor, “onların kalpleri paslandı!” Nasıl?
“onların kendi yaptıkları sebebiyle!”
“Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir (paslandırmıştır).”
Günahlar kalbi etkilemektedir.
Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“bir insan günah işlediğinde” (Sahihi Müslimde yer alan bir hadis)
“bir insan günah işlediğinde, kalbinde siyah bir leke oluşur.”
“eğer tevbe ederse bu leke temizlenir.”
“eğer tevbe etmezse, kalp daha fazla kirlenir,”
“ta ki kalp tamamen kir halini alıncaya kadar.”
Bu yüzden bir günah, âdet haline gelen bir günah kalp katılığına da sebep olur.
bu hastalığa sebep olan dördüncü virüs, bu hastalığa sebep olan çok virüs var.
bu hastalığa sebep olan dördüncü virüs:
her bir nefsani arzuyu yerine getirmek.
ve nefsani istekleri kontrol altına almamak.
daha önce hutbelerde bir çok kez söyledim.
Ruh ve cesed arasında her zaman bir gerilim vardır.
her biri kendi ihtiyaçları için uğraşır.
her biri senin zamanın için rekabet eder
her biri senin dikkatin için uğraşır.
İslam da biz sağlıklı bir yaşam biçiminde yaşarız.
biz ruha ona münasip olanı bedene de ona münasip olanı veririz.
biz bedenle ilgileniriz. Besleriz, giydiririz, evleniriz,
çocuk sahibi oluruz, eğleniriz, helal eğlence? Evet.
fakat biz ruhumuzla da ilgileniriz.
şimdi ne olacak?
hepinizin bildiği gibi her şeyi tıka basa yemek, bedene zararlı.
fakat bu ruhunuza da zarar verecek.
bedeni iştahlara, maddi lezzetlere, yemek içmek şehvani lezzetlere aşırı dalmak
bu konudaki aşırılık kalp katılığına sebep olacaktır.
İslam alimlerinden Bişr İbni Haris şöyle der:
iki şey insanda kalb katılığına sebep olur:
Birincisi çok konuşmak! ikincisi çok yemek!.
çok konuşmak, faydasız, boş sohbetler,
İslamla hiç alakası olmayan konularda zamanı israf etmek,
bu da kalp katılığına sebep olacaktır.
ve ikincisi çok yemek! Aşırı yemeğe dalmak.
helal olsa bile
bu konuda kural budur:
çok fazla helal mekruh olur.
çok fazla mübah
mübah olan bir şeyden aşırı miktarda yaparsan
evet eğlenmek helal
sürekli ve sadece eğlenir, oyalanırsan hayatına faydalı hiçbir iş yapmazsan
bu sana, senin ailene ve senin işine zarar verecek. Doğru değil mi?
öyle de maneviyatta da böyle.
çok fazla mübah, mekruh belki haram olur.
buradaki husus şudur.
bizim dinimiz bedensel arzuları kontrol altında tutar.
helal olanı ye, helal olanı iç, helal dairesinde lezzetini ara.
Peygamberimizin dediği gibi fakat her birinin zamanı var.
bazen o bazen bu.
ve ifade edeceğimiz son virüs şununla ilgili
oda şudur:
zamanı öldürmek! Zamanın Allah’ı hiç düşünmeden geçmesine izin vermek.
Peygamberimiz (ASM) şöyle buyuruyor, hadis Tirmizide geçiyor.
“Sizi çok gülmeye karşı ikaz ediyorum.”
“çünkü çok gülmek kalbin ölümüne sebep olur.”
harfi harfine “kalbin ölümü” olarak ifade ediyor.
bu da bizi dördüncü hususa (sebebe) götürüyor.
dördüncü sebep: Şehvete dalmak
beşinci neden zamanı israf etmek. İkisi birbiriyle ilişkili.
şehvete dalmak için zamanı israf etmek zorundasın.
bütün günü tv izleyerek geçirmek, başka hiçbir şey yapmamak!
yapılan iş helal, yapılan iş mübah olsa bile,
eğer başka bir şey yapmazsan, Allah’ı zikretmezsen,
eğer dünya veya ahiretine faydalı bir iş yapmazsan
şüphesiz bu sende kalp katılığına sebep olacaktır.
bu yüzden aşırılıklara dalmak da, zamanı israf etmek de
kalbin durumuna etki eden virüslerdir.
Şimdi eğer bu virüslerden bazıları kalbimize bulaşmış ise
bu hastalığı hangi şekilde tedavi edebiliriz?
ve açıkçası bu hastalık hepimize bir zaman bulaşmışızdır.
tıpkı hepimiz bir zaman grip olmuşuzdur.
hepimiz, beş vakit namaz kılanlarımız, ibadetlerini yapanlarımız bile kalp katılığı hastalığına düşmüştür.
namazları rutin bir alışkanlığa dönüşmüştür.
namazları monoton bir âdet olmuştur.
namazını kılarken günlük işleriyle, yarının işiyle meşguldür.
evet namazını kılıyor Elhamdulillah
fakat kalbler katılaşmaya başlıyor.
çünkü namaz kılan onun lezzetini onun zevkini kaybetti.
bu yüzden hepimiz bazımız bazen bazımız sürekli kalp katılığı hastalığına yakalanıyoruz.
bu yüzden bu kalp katılığı hastalığı bizde varsa nasıl tedavi edebiliriz.
panzehir, ilaç nedir ? Onu bulup bu hastalığı tedavi edelim.
çok şey söylenebilir. Fakat zaman kısıtlı.
panzehirin birincisi, bu arada elbette az önce saydığımız beş virüsten kaçınmak en iyi bir ilaçtır.
virüslerden sakınmak! Bilirsiniz gribe yakalanmak istemeyen grip olan insanlarla tokalaşmaz.
hapşuran insanların ellerinde bulunan virüslerden korunmaya çalışır.
öylede saydığım beş virüsten korunmak panzehirlerden birisidir.
saydıklarımın ötesinde belirli bazı ilaçları ifade edeceğim.
Birinci husus: Allah’ı zikretmek. Allah’ı zikir en birinci husus olmak zorunda ve burada vurgulamalıyım.
Allah’ı zikir ile kalb arasında sıkı bağ var.
zikir ve kalb birbirine bağlanmış.
ve Allah ve Subhanallahu ve Teale Kur’anda şöyle buyuruyor:
“Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” R’ad 28.
meşhur alim Hasan El Basri ye bir adam geldi ve dedi:
“ey Hasan El Basri benim kalbim katı ne yapmalıyım ?”
Hasan El Basri derhal cevap verdi:
Sana Allah’ı zikrini artırmanı tavsiye ediyorum.
en birincisi Allah’ı zikrini artır
araba kullanırken, işe giderken, toplantı aralarında, boş vaktin olduğunda,
hemen Subhanallah, Elhamdulillah, Lailaheillallah, Allahuekber de.
gün içerisinde rutin işlerini yaparken
ne zaman bir boş vakit bulsan
ve gün içinde üç dakika boş vaktimiz olur.
Allah’ı zikrini artır. Çünkü,
gün boyunca Allah’ı hatırlayanın kalbi katılaşmaz.
bu mümkün değil.
bu yüzden Allah’ı zikrini artır.
İkincisi!
Farz olmayan, nâfile amellerini artır.
Allah hadis-i kudside şöyle buyuruyor:
” kulum bana farzlara devam ile yaklaşır, ta ki nafile ibadet etmeye başlar.
“nafile ibadetlerine devam ederek Bana yaklaşmaya devam eder.”
“ta ki Ben onun gören gözü, hisseden eli, yürüyen ayağı olurum”
“kim Beni anarsa Ben de onu anarım.”
işte bu İhsanın zirvesidir.
bu nasıl elde ediliyor.?
“kulum nafile ibadetlerine devam ederek Bana yaklaşmaya devam eder.”
bu yüzden sadece asgari yapılması gereken farzlarda kalma! Hayır!
farzdan önce ve sonra nâfile ibadetlere de vakit ayır.
Akşam farzdan sonar 2 rekat, sabah farzdan önce 2 rekat..bunları hepimiz biliyoruz.
ve diğer nafile ibadetler!
sadece namazlar değil, diğer nafile ibadetler,
Sadaka! Her iki üç günde bir cüzdanı aç verecek iyi şeyler bul.
bağış yap! Namaz, sadaka, oruç, Kur’an,
tüm bunlar kalbi yumuşatan nafile ibadetlerdir.
kalbi yumuşatan üçüncü şey:
iyi insanlarla beraber, birlikte olmak.
kuş sürüleri beraber hareket eder.
eğer içki içen ve haram işleyen insanlar ile beraber olursan
sonunda sen de içki ve harama bulaşırsın.
en azından kötü çevrelerde bulunmak seni Allah’a yaklaştırmayacaktır.
bu yüzden salih, dindar ve Allah’ı zikreden insanlarla birlikte olmak
kalbinin yumuşamasına vesile olacaktır.
ve şüphesiz, kardeşlerim, bunu açık açık söylüyorum,
Amerikada kendimizi camiler vesilesiyle şarj etmek zorundayız.
dikkatlice dinleyiniz.!
sizin camileriniz imanınızı şarj eden yerlerdir.
yaşadığımız bu yerlerde etrafımızdaki her şey çok cazibeli.
etrafımızdaki her şey kalbimizin Allah’ı unutmasına sebep oluyor.
eğer kalbiniz camiye bağlanmış değil ise
eğer camiye düzenli olarak gelmiyorsan, sadece Cuma günleri gelmeyi kastetmiyorum.
Hafta da bir. Hayır. haftada bir şarj olmak hiçbir bataryaya yetmez.
özellikel insan bataryasına hiç yetmez.
camiye devam konusunda en fazlasını yapmaya çalış.
camideki ders halkalarına, sohbetlere, camideki insanlara, caminin inşasına iştirak etmek.
tüm bunlar haftanın önemlileri listesinde olsun.
çünkü tüm bunlar kalbini yumuşatacaktır.
müslüman kardeşlerinde bağını sürdürmek, kendimizi dindar çevreye daldırmalıyız.
bu bizim kalbimizi yumuşatacaktır.
kalbin yumuşamasına başka bir vesile ise Kur’an.
Kur’an okumak.
Rabbimiz Kur’an okumanın kalbin yumuşamasına vesile olacağını özellikle ifade etmiştir.
“Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi.”
“Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de kalbleri ısınıp yumuşar…” Zümer 23
“Allah sözün en güzelini indirdi” Allah buyuruyor.
sözün en güzeli, en güzel ayetler!
Allah buyuruyor: “bu kitab okunduğunda okuyanların korkudan tüyleri ürperir”
“ve sonra kalbleri yumuşar.”
Onlar da korku ve ümit beraberdir. Onlar Allah’ı sever ve Allah’tan korkarlar. İkisi beraber.
Kur’anı okuduklarında ürperirler ve aynı zamanda Allah’ı severler.
Allah’ın gazabından korkarlar.
ve Allah’ın rahmetinden ümitlidirler.
“ve sonra kalbleri yumuşar.”
Allah’ı hatırladıklarında Kur’an okuduklarında kalbleri yumuşar.
bu yüzden kardeşlerim,
Kur’an okumak sürekli bir iş
bunu daha önce de söyledim, ve yine söyleyeceğim,
hepimiz her gün düzenli olarak beş dakika da olsa Kur’an okumalıyız.
bu olmalı.
Nasıl kahvaltı yapmadan evden çıkmıyoruz.
Nasıl altı-yedi saatte bir yemek yemeden su içmeden fonksiyonlarımızı ifa edemiyoruz.
Aynı şekilde ruhumuz yeme içmeden daha fazla Kur’an’a muhtaç.
ve bu yüzden hepimiz her gün düzenli olarak beş dakika da olsa Kur’an okumalıyız.
bu bizim kalbimizin yumuşamasına yardım edecektir.
kalbin yumuşamasına başka bir vesile ise Allah’a Dua etmektir.
Allah’tan yumuşak kalpli olmayı istemek.
Allah’tan metin kalpli olmayı istemek.
bunları zikirlerimizde, ibadetlerimizde Allah’tan istemek.
Peygamberimiz (ASM) her zaman Allah’a şöyle dua ederdi.
” Ey kalpleri çeviren Allah’ım!”
” Kalplerimizi Senin dinin ve Sana itaat üzerine sabit kıl”
” Ey kalpleri çeviren Allah’ım!” çünkü kalp hep çevriliyor.
imanımız sürekli artıp azalıyor. kalplerimiz hep çevriliyor.
Ey Allah’ım! Sen…
Bir hadiste şöyle buyuruluyor: “Kalpler Allah’ın parmakları arasındadır”
onu çevirir.
bu yüzden biz Allah’tan istiyoruz. O her şeyin gerçek sahibi.
Allah’a dua ediyoruz. Ey Allah’ım senin zikrinle kalplerimizi yumuşat
kalplerimizi sana ibadette sabit kıl.
kalplerimizi sana itaatte sabit kıl. Allah’a böyle dua ediyoruz.
yine Allah Kur’an da ifade ediyor:
dua kalp katılığının zıddıdır.
Allah Kur’anda açıkça ifade ediyor:
“Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman yakarıp tevbe etselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.” Enam 43
Azabımız geldiğinde, Allah bir gurubu kastediyor,
Azabımız geldiğinde, onlar niçin dua etmediler!
fakat dua etmek yerine onların kalbi katılaştı.
duanın zıddı kalplerin katılaşması.
Onlar niçin dua etmediler. Onların dua etmesi beklenir.
krizle karşılaştığında Allah’a yönelirsin.
Allah’ın senden istediği bu.
fakat dua yerine kalpleri katılaştı.
duanın zıddı kalplerin katılaşması.
İki hususu daha ifade edeceğim. Kalbimizin yumuşamasına vesile sondan ikinci husus:
çok kolay, kolay uygulanabilir, çok önemli bir husus,
fiziken, fiziken fakir, mahrum insanların arasına karışmak.
islam ümmetinin dünyalarındaki sıkıntılarını gözlemlemek.
bu kalbin yumuşamasına vesile olacaktır.
Bir defasında Peygamberimize (ASM) bir adam geldi ve dedi:
“Ey Allah’ın resulu ben kalbimin katılığından muzdaribim.”
Peygamberimiz (ASM) dedi:
“kalbini yumuşatmak istersen, kalbini yumuşatmak istersen”
ne dediğini dinleyin!
“fakire git ve ona yemek ver ve yetimin başını okşa”
fiziken bu yerlere git.
“kalbini yumuşatmak istersen fakire git ve ona yemek ver”
git fakir aile bul. Bu aileye yiyecek ver.
bu aile nasıl yaşıyor gör, içinde bulundukları mahrumiyetleri gör.
sonra bak kalb katı kalabilecek mi?
git bir yetim bul.
sadece online değil, online para göndermek, yapabilirsen bu da güzel
fakat daha güzel olanı bizzat olması, insan unsuru olması.
günümüzde Allah affetsin sadaka bile insan öğesini yitirdi.
online yardım derneğine bağlanıyoruz kredi kartımdan 50 dolar yolluyorum, o kadar.
hiçbir topluluğa karışmıyorum. Hayır bu isabetli değil.
evet! evet! online vermekte güzel. Fakat bizzat aileyi bulmak daha güzel.
bizzat git, ellerin ile dağıt. Niçin?
çünkü gördüklerinden sonra kalbinde katılık kalmayacaktır.
yakın bir arkadaşım
islami yardım kuruluşu görevlisi olarak bir Afrika ülkesine gitti
çok fakir bir ülkeye
en fazla çocuk ölümlerinde ikinci olan bir ülke
bildiğimiz gibi aşı yok, ilaç yok, temiz içme suyu yok.
bir haftalığına gitti
tüm dünyaya yollamak üzere videolar çekmek ve yardım toplamak için gitti
bana söyledi; döndükten sonra
Vallahi kelimeler kulağımda çınlıyor.
“4 ay boyunca dolu bir tabak yemek yiyemedim.”
“dört ay boyunca tabağımdaki yemeğimi bitiremedim.”
orada gördüğüm manzara aklımdan çıkmadı.
Sadece bir haftalık seyahat.
hiç açlıktan ölen bir çocuk görmemiş.
hiç temiz suyu olmayan insanları görmemiş.
bu yüzden gördükleri tüm düşüncelerini değiştirmiş ve yemeğini bitiremiyor.
Düşünebiliyormusun Peygamberimizin hadisini?
“kalbin katı mı? Git yetim bul. Git fakir aile bul ve onlara yardım et.”
bu kalbini yumuşatacaktır.
dinimizin bize söylediği bu. Bizzat git ve bu insanlara yardım et.
yardım et, onlardan istifade et. İstifade edelim.
kalbi yumuşatmak konusunda söyleyeceğim son husus:
Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“lezzetleri tahrip eden ölümü çok zikrediniz”
kalbimizi yumuşatmanın bir yolu da her zaman kendi ölümümüzü hatırlamalıyız.
burada çok az bir zaman kalacağımızı hatırlamalıyız.
bizden öncekiler nerede?
ölüm hakkında hutbe verdim.
herkes öleceğini biliyor. Fakat hiç kimse kendisinin de öleceğini düşünmüyor.
her gün insanlar ölüyor.
her gün aile dostlarımızdan birileri ölüyor. Bu sabah duydum meşhur ve önemli bir kişi Meryem Cemile
çok ilginç bir hayat hikayesi vardır. 1960 larda Müslüman oldu.
Brooklyn de yahudi bir kişiydi.
Müslüman oldu Pakistan’a gitti ve dün vefat etti.
sürekli akrabalarımızda, sağımızda, solumuzda ölümler devam ediyor.
herkes bilir ki ölüm kaçınılmazdır.
kimse bir gün kendisinin de öleceğini düşünmez.
bu yüzden Peygamberimiz (ASM) buyuruyor:
“lezzetleri tahrip eden ölümü çok zikrediniz”
işte bu kalbimizi yumuşatmanın başka bir yolu
din kardeşlerim.
sahabelerin meşhur talebesi Malik İbni Dinar şöyle der:
“Allah’ın bir insana verebileceği en büyük ceza onun kalbini katılaştırmasıdır.”
bu bir insana verilebilecek en büyük cezadır.
ve Allah Kur’anda şöyle buyuruyor:
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?” Hadid 16
zamanı gelme di mi?
Allah’ı anma sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?
zamanı gelmedi mi? Ne kadar erteleyeceksin.
İbni Mesud (ra) diyor:
bu ayet biz islamla tanıştıktan dört yıl sonra nazil oldu.
islamla tanıştıktan dört yıl sonra nazil oldu.
ayet nazil olduktan sonra biz birbirimize bakmaya başladık.
evet bu dört yılda bize ne oldu?
biz nasıldık? Nereden nereye değişim yaşadık?
bu sahabenin konuşması.
düşünebiliyormusunuz sahabe aramızda olsaydı?
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?” Hadid 16
Sonra Allah: “Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” buyuruyor Hadid 16
Allah bize söylüyor, Allah bize açıklıyor. Kur’anda kalpleri yumuşatmanın zamanının geldiğini ifade ediyor.
din kardeşlerim
bu konu üzerine tefekkür edin,
bu hastalık üzerine tefekkür edin,
bu hastalığın alametleri hakkında okuyun, tefekkür edin,
bu hastalığın sebepleri hakkında tefekkür edin,
en önemlisi bu hastalığın tedavi metodları hakkında tefekkür edin.