07-15-2019, 10:51 AM
Koyun ve Keçilerde Hangi Davranişlar Sağlik Hakkinda işaretleridir
KUZULARDA İSHÂLLE SEYREDEN ÖNEMLİ HASTALIKLAR
İshal olunca, kuzular bir kaç gün içinde erir gider. Hastalığı atlatsa bile, mikrop vücuduna yerleşir. Hayvan iyi gelişemez, verimi düşük olur.
İshalli hastalıklardan iki tanesini bu derste tanıtıyoruz: Septisemi ve Salmonellozis. İkisi de zarar – ziyan getiren hastalıklardır.
Önemli olan, bunları önlemektir. Bu da, temizlik ile olur. Ağılda, merada ve pazarda temizliğe dikkat etmek lâzımdır.
Dersimizde anlattıklarımız bir gün size gerekebilir.
KUZU SEPTİSEMİSİ (Kuzu ishali)
Öldüren hastalıklardandır. Mikroptan ileri gelir. Doğumdan sonraki bir kaç gün içinde ortaya çıkar. En önemli belirtisi şiddetli ishaldir.
Çok telefata sebep olur.
Kuzuya nasıl bulaşır? Kuzuya ana karnında iken bulaşabilir. Süt emerken, anasının kirli memesinden bulaşabilir. Mikroplu altlık otlardan bulaşabilir.
Bulaşma ağızdan da olabilir, göbekten de olabilir.
Göbek Temizliği: Hastalık göbekten de bulaşır. O halde, göbekten bulaşmayı önlemek için göbek, tentürdiyot gibi maddelerle mikroptan korunmalıdır.
Hastalanan kuzuda ateş yükselir. İshal vardır. İştahsızdır, süt emmez, daima yatar.
Hayvanın dışkısı gri – beyaz renkli ve köpüklüdür. Hayvanın arka tarafı pislikle bulaşmıştır. Hayvan sancılıdır.
Diğer belirtiler: Göz kapaklarının içleri kanlanır. Bacaklarda, eklemlerde şişme görülür. Hayvan topallar.
Hastalık göbekten bulaştıysa, göbek ve etrafı iltihaplanmıştır.
Kuzu ishali sürüyü kırar geçirir. Ölüm oranı yüzde 80′ lere kadar varır. Hemen Veteriner Hekime haber vermelidir. Kuzulardan birini (canlı veya ölü) laboratuvara ****rmelidir. Burada hemen teşhis konabilir.
Tedavisi var! Erken teşhis edilirse, tedaviye erken başlanırsa, iyi sonuç alınabilir. Hasta kuzulara yağsız süt verilmelidir. Antibiyotikler, A vitamini, bağırsak antiseptiği ilaçlar iyi gelir.
Önemli olan korunmadır.
Resim 68: Kuzuların sağlığını korumakta dikkatli olalım.
Hastalığı tedavi etmek pahalı ve yorucudur. Hasta kuzular tecrit edilir. Ağıllar çok temiz olmalıdır. Doğum öncesi dezenfekte edilmelidir. Yeni doğanların göbekleri temiz tutulmalı, tentürdiyot sürülmelidir.
Ölen kuzular yakılmalı veya derine gömülmelidir.
SALMONELLOZİS
Bu da ishal şeklinde görülen bir hastalıktır. Kuzular bir yerden bir yere sürürülürse, arkadan bu hastalık çıkabilir. Hastalık ağızdan bulaşır. Aniden ateş yükselir, karın ağrısı başlar. İshal çok şiddetli dizanteriye dönüşünce, beden ısısı da normalin altına düşer. Dışkı kanlıdır.
Kuzular su kaybına uğrar. Gözleri içine göçer, bir kaç gün içinde ölür.
Hastalıktan kurtulanlar, dışkıları ile mikrop saçmaya devam ederler. Ölüm oranı yüksek değildir.
Teşhis için laboratuvara materyal gönderilir. Hasta hayvanlar ayrılır.
Temiz ve kaliteli altlıklar serilir. Hayvanlara hafif gıdalar verilir.
Ağıllar temiz tutulursa, dezenfekte edilirse hastalık kolayca atlatılır.
KOYUN VE KEÇİLERDE ÖNEMLİ HASTALIKLAR (VİRAL): Canlının olduğu yerde, ona musallat olan hastalık yapan etkenler her zaman vardır. Ancak bu etkenleri etkisiz hale getiren etkenlerde her zaman olmuştur.
Diğer hayvan türlerinde olduğu gibi, koyunculukta da hastalıklardan koruma, hastalandıktan sonra tedavi etmekten önce gelir.
Koyun ve keçilerde hastalıklar; verim düşürücü, öldürücü, insanlara bulaşıp büyük zararlara neden olucu etkileriyle önemli sorunlar yaratırlar.
Sonra, öyle hastalıklar vardır ki, hastalandıktan sonra tedavisi zor veya imkansızdır. Koyunlar sürü hayvanı olduğu ve genellikle yüzlerce, hatta binlercesi bir arada bulunduğu için, hastalandıklarında büyük ekonomik kayıplara neden olurlar.
Bu bölümde çiçek, şarbon veba gibi koyun ve keçilerin önemli salgın hastalıklarını inceleyeceğiz.
ÇİÇEK HASTALIĞI: Koyun ve keçilerde yüksek ateş ve kılsız deri bölgelerinde kabarcıklar oluşturan bulaşıcı bir hastalıktır.
Hastalık nasıl bulaşır ? Hasta hayvanların çiçek yaralarından düşen parçalar ve öksürükle saçılan hastalık etkeni yemlikleri, eşyaları ve çevreyi bulaştırır. Yakın temasla ya da bulaşık malzemelerle temasla hastalık sağlam hayvanlara kolayca bulaşır.
Hastalığın belirtileri nelerdir ? Yüksek ateş, titreme, burun akıntısı, solunumun artması görülen ilk belirtilerdir. Göz kapakları şişer, baş, kuyruk altı, karın ve bacak içlerinde kırmızı yuvarlak lekeler oluşur. Daha sonra bu lekeler kabarır, sertleşir ve içinde sıvı toplanır ve sararıp kabuklaşır. Yetiştiriciler arasında buna kara çiçek denir. Kabuklar yaklaşık bir hafta içinde düşer, yerlerinde açık renkli iyileşme dokuları kalır. Gebe hayvanlar yavru atar. Kuzu ve oğlaklarda hastalık daha şiddetli seyreder.
Bakımı iyi olmayan sürülerde, kalabalık ağıllarda, saf ırklarda, genç hayvanlarda ölüm oranı yüksektir. Hastalık 3 hafta sürer. İyi bakılan sürülerde ölüm oranı % 5, kuzularda ve saf ırklarda % 50′ye varır.
Nasıl tedavi edilir ? Hasta hayvanların tedavisi mümkün değildir. Hastalıktan şüphe edildiğinde hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınarak hemen Veteriner Hekime haber verilir.
Hastalık çıkışı nasıl engellenir ? Sürüye yeni hayvan katılacağı zaman hayvan dikkatle muayene edilmelidir. Koç katımından önce sürüye çiçek aşısı yaptırılmalıdır. Gebe hayvanlara aşı uygulanmaz. Ancak hiç bir zaman hastalığın görüldüğü sürüye aşı uygulanmaz. İhbarı mecburi bir hastalıktır. Aşı yapıldıktan 21 gün sonra bağışıklık başlar ve 8 ay sürer. Sürüde hastalık başlayınca, hastalar hemen ayrılarak bulaşma önlenmelidir.
Çiçekli hayvanlar kesilmemeli, etleri yenmemelidir. Deri ve yünleri dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır.
KOYUN – KEÇİ VEBASI
Koyun ve keçilerde yüksek oranda ölümlere neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Kuzu ve oğlaklar yetişkin hayvanlara göre hastalığa daha hassastır.
Hastalık nasıl bulaşır? Hasta koyun ve keçilerin gözyaşı, burun akıntısı, öksürükle saçılan damlacıkları, salya ve gaitaları (dışkı) ile bulaşır. Fakat hastalığın ilk defa görülmesinin en önemli sebebi sürüye hasta hayvan alınmasıdır.
Hastalığın belirtileri nelerdir? Hasta hayvanlarda yüksek ateş, iştahsızlık, gözlerde kızarıklık, gözyaşı ve burun akıntısı, ağızda kepek serpilmiş bir görünüm ve diş etlerinde, dudakların iç yüzünde, dil ve damaklarda yaralar, ağızda salya akıntısı öksürük ve ishal görülür. Yetişkin hayvanlar hastalığı daha hafif geçirebilirler. Kuzu ve oğlaklarda ise yukarıda bildirilen belirtiler görülmeden ani ölümler görülebilir. Hastalığın kesin teşhisi laboratuvarda yapılır.
Nasıl tedavi edilir ? Hasta hayvanlar tedavi edilmez. Hayvanlarda hastalık belirtileri görüldüğünde hemen veteriner hekime haber verilir, hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınır. Ölen ya da öldürülen hayvanlar derin çukurlara gerekli tedbirler alınarak gömülür.
Hastalık çıkışı nasıl engellenir? Nereden geldiği bilinmeyen ve sağlık raporu olmayan hayvanlar alınmamalıdır. Hastalığın bulaşma riski olan sağlam hayvanlara mücadele programları doğrultusunda aşı uygulanır. İhbarı mecburi bir hastalıktır.
ŞARBON (Dalak, Kara çıban, Kabarcık, Kasap çıbanı)
İnsanlara da bulaşan önemli hastalıktır. Evcil hayvanların hepsinde görülebilir.
Sıcak, rutubetli ve bataklık bölgelerde daha fazla görülür. Açlık, yorgunluk, aşırı sıcak ve soğuk, kötü bakım ve beslenme, şap hastalığı, iç parazitler, hastalığın çıkmasına ve yayılmasına yardımcı olur.
Mikrop; toprakta, sularda ve merada 50 – 60 yıl yaşayabilir. Şarbondan ölen hayvanın parçalanması ile mikrop bulaşan yağmur ve sel suları, hastalığı çok uzaklara taşır. Onun için, ölen hayvan asla açılmadan, iki metre derine gömülmelidir. Hastalık bulunan mera tehlikelidir.
Hastalık Nasıl Bulaşır? Hasta hayvan, ölmeden 1-2 gün önce mikrop çıkarmaya başlar. Sütü mikropludur, dışkısı mikropludur, idrarı mikropludur. Ölenlerin ağzından, burnundan gelen kanlarla da mikrop çıkar. Bu mikroplar havaya, suya, ahırdaki malzemelere bulaşır. Oradan diğer hayvanlara… Kan emici sineklerde şarbon mikrobunun taşınıp, yayılmasında önemli rol oynarlar.
Hastalığın Belirtileri Nelerdir? Şarbonlu Hayvanı Şöyle Tanırız:
Hayvan halsizdir. Sendeler, ayakta duramaz, titrer. Kasılmalar gösterir. Ateşi yükselmiştir. Nefes almada zorluk çeker. Kabızlık ve sonra kanlı ishal görülür. İdrarı kanlıdır, koyu kırmızı renktedir. Boğaz altında, vücutta şişkinlikler oluşur. Hayvan birden bire düşüp ölür.
Koyunlar, halsizleşip, titreyip, nefes almada zorlanıp, kan işeyerek pat diye ölüveriyorlarsa, işte şarbon!
Ölenler: Hayvanlar katılaşmaz. Yani ölüm sertliği oluşmaz veya az oluşur.
Kan koyu renktedir, pıhtılaşmaz. Dalak 4-5 misli büyümüştür. Karaciğer ve böbrekler şişmiştir. Bağırsaklar parlak kırmızı renkli kanlı bir sıvı ile doludur.
Hasta hayvanların durumunu söyledik. Ölenlerde neler olduğunu anlattık. Bunlara ek olarak, veteriner hekim, laboratuvarda muayeneler de yapar, şarbonu kesinlikle teşhis eder.
Nasıl Tedavi Edilir? Hastalık çok çabuk geliştiği için, tedavisi zordur. Antibiyotiklerle ve serum ile tedavi yapılabilir. Ancak bu çok pahalı bir metottur.
HASTALIK ÇIKIŞI NASIL ENGELLENİR?
Hastalıkla uğraşmaktansa, hastalığı kapıya uğratmamak daha doğrudur. Bu da aşı ile olur. İki aylıktan büyük hayvanlara ilkbaharda aşı yapılmalıdır. Yakınlarda bir yerde hastalık çıktığı duyulursa, hemen aşı yapılmalıdır. Aşılamadan 2 hafta sonra hayvanlar bağışıklık kazanır.
Hastalığın çıkışı meradan ise, hayvanlar meraya çıkarılmaz. Şüpheli otlar, samanlar yakılır, yok edilir. Ölen hayvanlar, 2 metre derine, üzerine sönmüş kireç dökülüp gömülür.
Hastalık ağılda çıkmış ise, sağlam hayvanlar ayrılarak aşılanır.
Hastalık şüphesi bile olsa, hemen Veteriner Hekime haber verilmelidir.
Şarbon insanlara da geçer. Deride, sinir sisteminde veya akciğerlerde yerleşir. Akciğer şarbonu insanı öldürebilir. Şarbondan insanları da korumalıyız.
KOYUN VE KEÇİLERDE İÇ VE DIŞ PARAZİTLER
Koyun ve keçilere zarar veren etkenler daha önceki derslerimizde anlattığımız hastalıklarla bitmiyor.
Birde onlara verdiğimiz gıdaları paylaşıp verimi düşürerek hayvanlara olduğu kadar bize de zarar veren parazitler bulunmaktadır.
Bunlar insanlara da geçip ölümlere bile neden olan önemli zararlılardır.
Bu dersimizde bunları inceleyeceğiz. Nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tanınırlar, tedavi nasıl olur ve bunlardan nasıl korunulur?
İşte iç ve dış parazitler.
İÇ PARAZİTLER
KELEBEK HASTALIĞI
Sulak ve rutubetli yerlerde çok görülen, karaciğerde, safra kanallarında yerleşen parazitlerdir. Halk arasında Yaprak kelebeği, Yılan kelebeği ve Kum kelebeği gibi adlarla bilinirler.
Nasıl bulaşır? Karaciğerde yaşayan kelebeklerin yumurtaları gaita (Dışkı) ile dışarı atılırlar. Bu yumurtalar, durgun akan dere kenarlarında, çeşme yalaklarında yaşayan sümüklü böcekler tarafından alındıklarında, burada gelişerek dışarı çıkarlar. Otlara yapışırlar ve bu otları yiyen hayvanların karaciğerlerine giderek yerleşirler.
Belirtileri nelerdir? Havaların soğuması, bakım ve besleme şartlarının kötüye gitmesi durumlarında hayvanlarda belirtiler görülmeye başlar. Hasta hayvanlar göğüslerinin üzerine yatarlar, bitkinlik ve iştahsızlık görülür. Ölen hayvanların karın boşluklarında kanlı bir sıvı toplanmıştır. Karaciğer şişkin, kanlı ve gevrektir. Bastırınca kolayca parçalanır. Ölen hayvanların karaciğerleri laboratuvara ****rülürse kolayca teşhis konur.
Tedavide, Veteriner Hekime başvurulmalı, onun verdiği ilaçlar yine onun önereceği şekilde düzenli olarak kullanılmalıdır.
ŞERİTLER (SESTODLAR)
Halka halka, yassı vücudu olan parazitlerdir. Ön kısımda bulunan başı ile bağırsağa tutunurlar. Gelişmelerini ara konakçı yardımı ile tamamlarlar. Bu parazitler, hayvanların bağırsaklarındaki besin maddelerini emerek onlarda zayıflama ve düşkünlüğe yol açtıkları gibi, bir de toksin (zehir) salgılayan hayvanları zehirlerler.
Böylece hayvanlarda zafiyet, kansızlık, halsizlik, ishal gibi belirtiler ortaya çıkar. Kuzular hastalığa oldukça dayanıksız olup, ince bağırsakları parazitle tıkanan hayvanlarda ölüm görülür.
Teşhis, parazitin halkalarını dışkıda, anüs kenarında görmekle ve laboratuvarda yapılacak dışkı muayenesi ile konur.
Nasıl tedavi edilir? Tedavide, çok çeşitli ve etkili ilaçlar mevcuttur. Zamanında ve uygun miktarlarda kullanıldığında iyi sonuç alınır.
COENURUS CEREBRALİS
Halk arasında delibaş ya da devvare hastalığı olarak bilinen bir hastalığın nedenidir.
Nasıl bulaşır? Köpeklerde yaşayan bir tenyanın larva formudur. Koyun ve keçiler bu tenyanın ara konakçısıdır. Hastalıklı köpeklerin dışkısı ile enfekte olan meralarda otlayan koyun ve keçiler bu etkeni alırlar. Coenurus cerebralis merkezi sinir sisteminde (beyin, beyincik, omurilik soğanı) yerleşmektedir.
Nasıl tanınır? Hayvanlar durgun, başları aşağıya ve yana eğik vaziyettedir. Başlarını yemliklere, duvarlara yaslarlar, diş gıcırdatma ve görme bozukluğu, ileri safhalarda körlük meydana gelir. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler (bu yüzden delibaş hastalığı denmiştir). Daha sonra felç görülebilir. Ölüm bir hafta içinde meydana gelir. Genç hayvanlarda daha fazla görülür.
Nasıl tedavi edilir? Tedavi, ilerlemiş durumlarda, hastalığın son dönemlerinde mümkün değildir. Bu durumdaki hayvanlar kesime sevk edilir. Hastalık erken döneminde fark edilirse, etkili ilaçlarla tedavi şansı olabilir. Ancak asıl tedbir, bu parazitin son konakçısı olan köpeklerin tedavi edilmesidir. Bu amaçla köpekler sık sık etkili ilaçlarla tedavi edilmelidir.
EKİNOKOK
Hayvanların yanısıra, insanlara da çok kolay geçebilen bir parazit olması sebebi ile, insan ve hayvan sağlığı açısından çok önemlidir.
Nasıl bulaşır? Kesin konakçısı olan köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerit bu hastalığa sebep olur. Bu şeritlerin yumurtaları dışkı ile dışarı atıldığında, etrafta bulunan sebzelere, meyvelere veya köpeklere, elle temasla bulaşmakta, bazen de toz-toprak ile karışmaktadır.
Daha sonra bu bulaşık sebze-meyvelerden, ellerimizden, toz-topraktan da insanlara bulaşmaktadır. Ağız yolu ile mide-bağırsağa gelip açılmakta, orada gelişmekte ve daha sonra çeşitli organlara gidip yerleşmektedir. Yerleştiği yerlerde Kist hidatik adı verilen içi su dolu keseler meydana getirmekte ve bu keseler zamanla giderek büyümektedir. Şiddetli ağrılara ve zayıflamaya sebep olur. Eğer bu içi su dolu keseler patlarsa ölüme sebebiyet verirler. Ameliyatla bu keselerin patlatılmadan, dikkatlice çıkarılması gerekmektedir.
Koyun ve keçilerde de aynı şekilde gelişmektedir. Eğer bu hasta hayvanların kistli iç organları köpekler tarafından yenirse, onların bağırsaklarında tekrar küçük şeritler oluşmakta, yumurtaları dışarı çıkarak insan ve hayvanlar tarafından alındığında da yine hastalık oluşmakta ve bu döngü böylece devam etmektedir.
Korunma ve tedavi nasıl yapılır? Bu sebeple, bu döngüyü kırmak, bu zincirin halkalarını koparmak gerekir. Köpekler düzenli olarak bu şeritlere karşı ilaçlanmalı ve asıl önemlisi kist hidatikli (içi su dolu keseli) organlar asla köpeklere verilmemelidir. Böyle hastalıklı organlar, yakılarak, derin çukurlara gömülerek veya üzerlerine kireç dökülüp gömülmek suretiyle imha edilmelidir. Kısacası kesinlikle köpeklerin yemesine izin verilmemeli, bunu herkese anlatıp öğretmeli ve herkesin de yedirmemesi sağlanmalıdır.
MİDE-BAĞIRSAK KIL KURDU
Ülkemiz koyun ve keçilerinde oldukça sık görülür. Mide ve bağırsaklarda yaşarlar.
Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Hayvanların dışkıları ile dışarı çıkan parazit yumurtalarından kurtçuklar (larvalar) çıkar. Bu kurtçukların bulunduğu otları yiyen hayvanların mide ve bağırsaklarında parazitler gelişmelerini tamamlarlar ve bu organlarda yerleşirler. Hayvanlarda halsizlik, iştahsızlık, zayıflama, kansızlık ve ishal görülür.
Nasıl tedavi edilir, nasıl korunulur?
Tedavide, etkili ilaçlar kullanılırsa, hastalık ortadan kalkar. İlaçlama, mevsime, hayvanların yaşına, parazitin en yoğun olduğu zamana göre yapılır. Ayrıca, koruyucu olarak da ilaçlama yapılabilir. Parazitle mücadelede, hayvanların besili ve bakımlı olmalarının da önemi büyüktür. Kıl kurdu teşhisi Veteriner Hekimlerce kolayca yapılabilir.
AKCİĞER KIL KURDU
Koyun ve keçilerin akciğerlerinde ve soluk borusunda yaşarlar. Akciğerlerde iltihaba sebep olurlar. Boyu 3-8 cm, beyaz renkli, iplik görünümünde kurtlardır.
Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Kurtları yumurtaları öksürükle dışarı çıkar veya hayvan tarafından yutulup dışkı ile atılır. Yumurtadan kurtçuklar (larvalar) çıkar ve otlara yapışırlar. Bu parazitli otları yiyen hayvanların bağırsağına, oradan da kan yolu ile akciğere gider ve burada yerleşir.
Akciğer kıl kurdu bulunan hayvanlarda aşırı öksürük vardır. Hayvanlarda yorgunluk, bitkinlik, zayıflama, kansızlık, burun-göz akıntısı, bazen de ishal görülür. Hayvanda aynı zamanda mide-bağırsak kıl kurtları da varsa, hayvanın yaşama şansı çok azalır. Koyun ve keçiler solunum yetmezliğinden veya akciğer iltihabından ölürler.
Hayvanlarda kıl kurdu olup olmadığı Veteriner Laboratuvarında hayvanların dışkılarından kesin olarak teşhis edilir. Ölen hayvanların ise soluk borusu ve akciğerleri taze iken laboratuvara ulaştırılırsa çok kolay şekilde teşhisi yapılır.
Nasıl tedavi edilir ve korunulur?
Ancak koruyucu tedbir olarak, hayvanların parazitli meralarda otlatılmaması, temizlik, bakım ve beslemeye gereken önemin verilmesi asıl önemli unsurlardır.
DIŞ PARAZİTLER
UYUZ Koyun ve keçilerde kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuzu, Uyuz böceği denilen, çok küçük parazitler deri altına yerleşerek meydana getirirler. Deri altında kanallar açarak, orada yaşarlar. Döllenmiş dişi böcekler yumurtlar, bu yumurtalardan yeni böcekler çıkar. Böylece parazitler çoğalırlar. Deride kızarıklık, kabuklanma ve kıvrımlı bir görünüm oluşturur. Bir hayvandan diğerine bulaşma çok kolay olur.
Tedavide, uyuzlu hayvanlar ayrı yerlere alınmalı, banyo, püskürtme, toz şeklindeki ilaçlarla Veteriner Hekimlerin tavsiyeleri doğrultusunda usulüne uygun olarak ilaçlanmalıdır.
KENE Sert kene (mera kenesi) ve yumuşak kene (ağıl kenesi, sakırga) olmak üzere iki tip kene vardır. Yumuşak keneler, çok küçük başlı, sarı-toprak rengindedirler. Mera keneleri ise sert bir örtü ile kaplıdırlar. Bu parazitler hayvanları kanını emerek gelişmelerini sürdürürler. Bu esnada da birçok hastalığı hayvandan hayvana naklederler. Veteriner Hekimin tavsiye edeceği püskürtme, sürme ve banyo şeklindeki ilaçlar kullanılarak, hayvanların kenelerden arındırılması yoluna gidilmelidir. Diğer taraftan, hayvan barınakları sık sık temizlenerek ilaçlanmalı ve buradaki keneler de yok edilmelidir.
KAN PARAZİTLERİ Halk arasında yavsı adı verilen mera keneleri tarafından, kan emmeleri esnasında hayvanlara bulaştırılan parazitlerdir. Bu parazitlerin sebep olduğu hastalıklar, yaz aylarında özellikle Mayıs-Ağustos arasında görülür.
THEİLERİOSİS (SITMA) Yine keneler tarafından hayvanlara bulaştırılan, hızlı veya yavaş gelişebilen bir parazit hastalığıdır.
Hızlı gelişmede, önce hayvanın lenf bezleri şişer. Bu bezlerin içleri sarıdır. Kanlı ve sümüklü bir ishal görülür. Hayvanlar 8-15 gün içinde ölebilirler.
BABESİOSİS (Kan İşeme Hastalığı, Ağrıma) Kenelerin kan emmeleri sırasında koyun ve keçilere bulaştırdıkları bir hastalıktır. Yüksek ateş, kansızlık, kalp çarpıntısı, sarılık, sarı renkli dışkı, bazen ishal, geviş getirmenin durması ve kan işeme görülen belirtilerdir. Göz kapaklarının içleri önce kızarır, sonra sararır, idrar koyulaşır, kahve telvesi rengine döner, zamanında tedavi edilmezse 8-15 gün içerisinde ölüm görülür.
KAN PARAZİTLERİNİN TEDAVİSİNDE ŞU NOKTALARA MUTLAKA DİKKAT EDİLMELİDİR.
• Tedavi Veteriner Hekimin uygun gördüğü ilaçlar ve yine onun
kontrolünde uygulanmalıdır.
• Bu parazitlere karşı olan ilaçların yanında, kalbi kuvvetlendirici,
• Kan yapımını artırıcı ilaçlar,
• Vitaminler
• İyi bir bakım-besleme uygulanmalıdır.
Hayvanların hastalıktan korunması için en önemlisi temizlik, kenelerle yapılacak olan düzenli ve etkili mücadele çok önemli ve gereklidir.
KOYUN VE KEÇİLERDE ÖNEMLİ HASTALIKLAR (BAKTERİYEL)
Koyun ve keçilerin iyi korunmamaları, iyi bakılmamaları, iyi beslenmemeleri durumunda hep fırsat kollayan can ve mal kaybına neden olan hastalıklar nelerdir.
Yine bu hastalıklardan insanlara zarar verenlerin olduğunu da anlatacağız.
Bir şeyi tekrarlamak ta fayda var. En önemlisi bu hastalıklar daha çıkmadan gerekli önlemleri alarak önüne geçmek.
Aşı ve temizliği hiç ama hiç ihmal etmemek.
Dikkatlice okuyup, bu hastalıkları iyice tanımalıyız ki zararların önüne geçelim.
BRUSELLOSİS ( Brusella, (Koyun Ve Keçilerin Bulaşıcı Yavru Atma Hastalığı, Düşük, Bırakma, Sıkıt, Mal Hastalığı)
Koyun ve keçilerde yavru atımına sebep olan Brusella mikroplarının meydana getirdiği bulaşıcı bir hastalıktır. Brusella mikropları hayvanlarda hastalık yaptıktan sonra meme ve üreme organlarına yerleşir.
Brusella, hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen ve bu sütlerden yapılan krema, tereyağı, kaymak, taze peynir yiyen insanlara da bulaşır. İnsanlarda Malta humması veya Akdeniz humması, dalgalı humma isimlerini alırlar. Brusella mikropları atık yavru, yavru zarı, vajen akıntısı, süt, idrar ve çeşitli vücut akıntıları ile yem ve sulara bulaşır.
Koyun ve keçiler hastalığı daha çok brusella mikropları ile bulaşık yem ve sulardan alırlar. Hastalık tüm evcil ve yabani hayvan türlerinde görülür.
Brusella mikrobunu alan gebe hayvanların durumları normaldir. Herhangi bir bozukluk görülmez. Sonra bir gün yavrusunu atar. Bu durum çoğunlukla gebeliğin üçüncü ve dördüncü aylarında ortaya çıkar. Bazen yavru atmadan sonra, yavru zarları içeride kalabilir. Hayvandan bir akıntı gelmeye başlar.
Sürüde ard arda yavru atmalar görülüyorsa brusella aklımıza gelmelidir. Hastalık başlarsa sürüdeki gebe hayvanlardan yarısına yakını yavru atabilir. Bazen yarıyı bile geçer. Bir koyundan yavru alamamak, süt alamamak büyük bir kayıp. Öyle ise hastalığın yayılmasını en kısa zamanda önlemek gerek.
Hastalığın yayılması nasıl önlenir? İlk iş tecrittir. Yani yavru atan hasta hayvanları ayırmaktır. Yavru atanlar, ağıldan uzak bir yere alınır. En az 3-4 hafta sağlamlardan ayrı tutulur. Sonra ağılın ve çevrenin temizliği gelir. Atık yapan koyun-keçilerin yavrusu, yavru zarı, akıntısı, idrarı, gübresi neyi varsa güzelce toplanır. Ya yakılır ya da derin çukurlara konularak üzerine sönmemiş kireç dökülür.
Ardından dezenfeksiyon gelir.
Ağılda ve çevrede tüm temizlik işlemleri yapılır. Her yer tertemiz olduktan sonra, mikrop öldürücü ilaçlarla dezenfekte edilir. Ağıl 10-15 gün boş bırakılır, sonra bir kez daha dezenfekte edilir.
Hastalığın kesin teşhisi , atık yavrunun ve yavru zarlarının laboratuvarda muayenesi ile olur. Atık yapan hayvanlardan alınan kanın muayenesi ile de kesin teşhis yapılabilir.
Hastalığa yakalanmış hayvanlar tedavi edilmezler. O bakımdan, hastalık çıkmadan önce koruyucu olarak aşı yaptırılmalıdır.
Brusella hastalığının aşısı vardır. Dişi kuzularla, oğlaklara 3-5 aylık iken Brusella aşısı yaptırılmalıdır. Aşılanan hayvanlar hastalığa karşı 4-5 yıl korunmuş olurlar.
Hastalıkla mücadelede hayvanlara aşı yaptırmak yetmez. Bunun yanında ağılın ve çevrenin temiz tutulması her şeyden önce gelir, temizlik asla ihmal edilmemelidir. Birde sürüye hayvan katarken dikkatli olmalı ve muayeneden geçirilmelidir. Hastalık taşıyan koçlar ve bunların sperması asla kullanılmamalıdır.
Brusella hastalığı insanlara da bulaşır , hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen veya bu mikroplu sütlerden yapılan taze peynir, krema ve tereyağı gibi gıdaların yenilmesi ile insanlara geçer. İnsanlarda dalgalı ateş, terleme, halsizlik, uykusuzluk, iştahsızlık, baş ve eklem ağrıları görülür.
Hastalıktan korunmak için süt ürünleri hazırlanmadan önce , sütler iyice kaynatılır veya pastörize edilerek mikroplar öldürülür. Kaynatılmış veya pastörize sütlerden yapılan süt ürünleri hastalık kaynağı oluşturmaz.
İnsanı Brusella’dan koruma çaresi hayvanlarda hastalığın mücadelesi ile mümkündür. Hastalığa yakalanan kişiler hemen bir hekime baş vurmalıdır.
Koyunlarda kitle halinde yavru atma görüldüğünde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı İl ve İlçe Müdürlüklerine müracaat edilmelidir.
Gerekli önlemleri alarak, insanları ve hayvanları bu hastalığın zararlılarından korumayı görev bilmeliyiz.
MASTİTİS (Süt Kesen Hastalığı) Koyunların mastitise yakalanmasında bir çok faktör rol oynar. Sağım hijyeni, barınak temizliği, meraların durumu gibi çevresel faktörler önemlidir. Mastitis oluşmasına Stafilokok, Streptokok vs. gibi mikroorganizmalar sebep olmaktadır.
Koyun ve keçilerde Mycoplasma agalactiae adını verdiğimiz mikroorganizma halk arasında süt kesen hastalığı da denen mastitislere sebep olur. Salgın bir hastalıktır. Dikkat edilmezse ve hastalar ayrılmazsa sürüye yayılabilir.
Hastalığın belirtileri ve yayılması Süt Kesen hastalığı, koyun ve keçilerde sütün kesilmesi, göz korneasının iltihaplanması, perde inmesi, eklem yangısı, topallıkla karakterize olan bulaşıcı bir hastalıktır. Mikroorganizma hasta hayvanların sütü ve gözyaşı ile dışarı çıkar ve sürüdeki diğer hayvanlara bulaşır.
Memedeki belirtiler Hastalık beden ısısının hafif yükselmesi ile başlar, bulaşma süresi 1-2 hafta kadardır. Meme, göz ve eklemlerde yerleşirler. Meme şişer, sertleşir ve süt salgısı azalır. Memeden, önce pıhtı içeren iltihaplı, daha sonra ise su gibi bir akıntı gelir. Meme dokusu sertleşir ve körelir.
Gözdeki belirtiler Hastalığın ilerlediği durumlarda erkek ve dişi hayvanların gözlerinde hastalık belirtileri şekillenir. Gözler kızarmış, iltihaplı akıntı oluşmuştur. Korneada ülserleşme ve sonuçta körlük oluşur. Hayvan kaşıntıdan dolayı gözlerini etrafa sürer ve böylece hem yaralanmasına ve hem de mikrobun etrafa yayılmasına neden olur.
Bacaklardaki belirtiler
Enfeksiyonun ilerlemesi ile ayak ve bacak eklemlerinde de bozukluklara rastlanır. Eklemler şişmiş, ödemli ve eklem sıvısı bulanıktır. Eklemler zamanla açılarak içindeki eksudat dışarı çıkar. Açılan yaraya dışarıdan da mikrop girebilir ve iltihaplı eklem yangısına dönüşür. Hayvan ayağını basamaz, topallar. Hayvanlar çok zayıflar, genel durum iyice kötüleşir ve tedavi zorlaşır.
Hastalık tedavi edilmezse Eğer zamanında tedaviye başlanmazsa memelerin körelmesi, gözde körlük, eklemlerde iltihaplanma ve şişme görülebilir. Ölüm oranı oldukça düşüktür. Hasta hayvanlar ayrılmadığı sürece sürüdeki diğer hayvanlara hastalık yayılır. Hastalığın hafif seyrettiği durumlarda kendiliğinden iyileşme görülebilir.
Tedavi Hasta hayvanlar ayrılır, tozsuz ve temiz bir yere alınır. Veteriner Hekimin verdiği reçeteye göre hastalık memede ise meme içine geniş etkili antibiyotikler, gözde ise terramisinli göz pomatları kullanılır. Eklem yangılarının tedavisinde geniş etkili antibiyotiklerden yararlanılır. Tedavinin başarılı olabilmesi için erken teşhis ve tedaviye erken başlanılması şarttır.
Korunma ve öneriler
1. Hasta hayvan sürüden ayrılarak, ayrı bir yerde muhafaza edilmeli, sık sık sağılarak meme boşaltılmalıdır. Meme sertleşmiş ise ılık kompreslerle, yumuşatıcı kremlerle meme boşaltılmaya çalışılmalıdır. Daha sonra Veteriner Hekimin tavsiye ettiği ilaçlar kullanılmalıdır. Tedavi esnasında hayvanın sütü tüketime sunulmamalıdır.
2. Mastitisli memeleri emen kuzular da hastalanacağından, mastitisli koyunların yavrularını ayırıp suni olarak beslemelidir.
3. Tedavisi uza***** ekonomik olarak değerini aşan durumlarda koyunlar kasaba sevk edilmelidir.
4. Ağıl ve ahırların zemini kuru, havalandırılabilir olmalı ve zemin akıntı için eğimli olmalıdır.
5. Koyun ve keçiler, ineklerle birlikte tutulmamalı ve inekleri sağan şahıs tarafından sağılmamalıdırlar.
6. Sağımcıların tırnakları kesilmiş, elleri her sağımdan önce iyice sabunlanmış olmalı, sağım kapları temiz ve yıkanmış olmalıdır.
7. Koyun ve keçiler süt kesen hastalığına karşı aşılanmalıdır.
ENTERO-TOKSEMİ HASTALIĞI
Bu hastalığa halk arasında çeşitli bölgelerde değişik isimler verilir. Bohça hastalığı, başak hastalığı, anız hastalığı gibi. Her yaştaki koyun ve kuzularda birdenbire hiçbir belirti göstermeden ani ölümlere neden olur. Hastalık besi durumu iyi olan koyunlarda daha çok görülür.
Hastalık nasıl bulaşır? Bu hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop meralarda ve hayvanların sindirim sisteminde daima bulunur. Hastalığın meydana gelmesinde mevsim ve gıda değişiklikleri kesif tane yemle beslenmeler büyük rol oynar. Kuru yemden meraya veya meradan kuru yeme geçişler hastalığın çıkması için başlıca nedenlerdir.
Hasta olan hayvanlar herhangi bir belirti göstermeksizin ani olarak ölürler. Genel olarak yetiştiriciler, hayvanlarını ağılda ölü olarak bulurlar. Besi durumu iyi, akşam sağlam olan hayvanlar, sabahleyin ölü olarak bulunurlar. Hastalık belirtilerini görmek nadiren mümkündür. Bu belirtiler hayvanda genel bir halsizlik ve dengesizlik, güçlükle yerinden kalkma, yerde bir tarafı üzerinde yatma ve sinirsel belirtiler gösterir. Yem yemeyi bırakır, dişlerini gıcırdatır, etrafında döner, bazen de ishal görülebilir.
Ölen hayvanlara otopsi yapıldığında bağırsakların gazla ve işkembenin yemle dolu olması, karın boşluğunda bol bir sıvının bulunması, kalpte kanamalar, kalp kesesinde berrak ve hava temasında pıhtılaşan bir sıvının bulunması, böbreklerin şiş ve yumuşak bir kıvamda, genel bir bağırsak yangısının görülmesi hastalığı hatırlatan en önemli bulgulardır.
Hastalığın kısa sürmesi, ölümlerin ani oluşu, mevsim ve yem değişiklikleri, gıda rejimindeki düzensizlikler bu hastalıktan şüphelendirir. Hastalığın kesin tanımı için ince bağırsaklar içeriği ile ayrı bir kapta, ayrıca karaciğer, böbrek taze olarak laboratuvara gönderilmelidir.
Nasıl tedavi edilir? Hastalığın pratikte etkili bir tedavi şekli yoktur.
Korunmada şu hususlar dikkate alınmalıdır:
1. Yem değişiklikleri birdenbire değil, alıştırılarak yapılmalıdır.
2. Tane yemler verilirken yeterli miktarda kaba yemde verilmelidir.
3. Hayvanlara küflü ve bozuk gıdalar verilmemelidir.
4. Koruyucu amaçla hayvanlar aşılanmalıdır.
5. Hayvanlardaki mide ve bağırsak parazitleriyle mücadele edilmelidir.
6. Hastalık çıktığında yem veya meralar değiştirilmelidir.
7. Kuzular ahır besisine alındığında yemlerine yeterli miktarda antibiyotik ilave edilmelidir.
ENFEKSİYÖZ NEKROTİK HEPATİTİS
Enfeksiyöz nekrotik hepatitis hastalığı, halk arasında Kara Hastalık, Kara Bohça isimleriyle bilinir. Koyunlarda bazen de sığırlarda ani ölümlere sebep olur.
Genellikle 2 ila 4 yaşlar arasındaki iyi beslenmiş koyunlar hastalığa karşı daha duyarlıdır. Kuzu ve 1 yaşlı koyunlar fazla duyarlı olmamakla beraber 6 aylık kuzularda dahi bu hastalığa rastlanmıştır. Hastalığa sürülerde yakalanma oranı %5 ila %50 arasındadır. Hastalık koyunlarda öldürücü bir seyir takip eder. Bilhassa karaciğer parazitlerinin fazla bulunduğu yerlerde dikkati çeker. Karaciğer parazitlerinin gelişmesine uygun olarak mevsimsel bir seyir takip eder. Bu itibarla daha çok yaz ve sonbahar aylarında görülür.
KUZULARDA İSHÂLLE SEYREDEN ÖNEMLİ HASTALIKLAR
İshal olunca, kuzular bir kaç gün içinde erir gider. Hastalığı atlatsa bile, mikrop vücuduna yerleşir. Hayvan iyi gelişemez, verimi düşük olur.
İshalli hastalıklardan iki tanesini bu derste tanıtıyoruz: Septisemi ve Salmonellozis. İkisi de zarar – ziyan getiren hastalıklardır.
Önemli olan, bunları önlemektir. Bu da, temizlik ile olur. Ağılda, merada ve pazarda temizliğe dikkat etmek lâzımdır.
Dersimizde anlattıklarımız bir gün size gerekebilir.
KUZU SEPTİSEMİSİ (Kuzu ishali)
Öldüren hastalıklardandır. Mikroptan ileri gelir. Doğumdan sonraki bir kaç gün içinde ortaya çıkar. En önemli belirtisi şiddetli ishaldir.
Çok telefata sebep olur.
Kuzuya nasıl bulaşır? Kuzuya ana karnında iken bulaşabilir. Süt emerken, anasının kirli memesinden bulaşabilir. Mikroplu altlık otlardan bulaşabilir.
Bulaşma ağızdan da olabilir, göbekten de olabilir.
Göbek Temizliği: Hastalık göbekten de bulaşır. O halde, göbekten bulaşmayı önlemek için göbek, tentürdiyot gibi maddelerle mikroptan korunmalıdır.
Hastalanan kuzuda ateş yükselir. İshal vardır. İştahsızdır, süt emmez, daima yatar.
Hayvanın dışkısı gri – beyaz renkli ve köpüklüdür. Hayvanın arka tarafı pislikle bulaşmıştır. Hayvan sancılıdır.
Diğer belirtiler: Göz kapaklarının içleri kanlanır. Bacaklarda, eklemlerde şişme görülür. Hayvan topallar.
Hastalık göbekten bulaştıysa, göbek ve etrafı iltihaplanmıştır.
Kuzu ishali sürüyü kırar geçirir. Ölüm oranı yüzde 80′ lere kadar varır. Hemen Veteriner Hekime haber vermelidir. Kuzulardan birini (canlı veya ölü) laboratuvara ****rmelidir. Burada hemen teşhis konabilir.
Tedavisi var! Erken teşhis edilirse, tedaviye erken başlanırsa, iyi sonuç alınabilir. Hasta kuzulara yağsız süt verilmelidir. Antibiyotikler, A vitamini, bağırsak antiseptiği ilaçlar iyi gelir.
Önemli olan korunmadır.
Resim 68: Kuzuların sağlığını korumakta dikkatli olalım.
Hastalığı tedavi etmek pahalı ve yorucudur. Hasta kuzular tecrit edilir. Ağıllar çok temiz olmalıdır. Doğum öncesi dezenfekte edilmelidir. Yeni doğanların göbekleri temiz tutulmalı, tentürdiyot sürülmelidir.
Ölen kuzular yakılmalı veya derine gömülmelidir.
SALMONELLOZİS
Bu da ishal şeklinde görülen bir hastalıktır. Kuzular bir yerden bir yere sürürülürse, arkadan bu hastalık çıkabilir. Hastalık ağızdan bulaşır. Aniden ateş yükselir, karın ağrısı başlar. İshal çok şiddetli dizanteriye dönüşünce, beden ısısı da normalin altına düşer. Dışkı kanlıdır.
Kuzular su kaybına uğrar. Gözleri içine göçer, bir kaç gün içinde ölür.
Hastalıktan kurtulanlar, dışkıları ile mikrop saçmaya devam ederler. Ölüm oranı yüksek değildir.
Teşhis için laboratuvara materyal gönderilir. Hasta hayvanlar ayrılır.
Temiz ve kaliteli altlıklar serilir. Hayvanlara hafif gıdalar verilir.
Ağıllar temiz tutulursa, dezenfekte edilirse hastalık kolayca atlatılır.
KOYUN VE KEÇİLERDE ÖNEMLİ HASTALIKLAR (VİRAL): Canlının olduğu yerde, ona musallat olan hastalık yapan etkenler her zaman vardır. Ancak bu etkenleri etkisiz hale getiren etkenlerde her zaman olmuştur.
Diğer hayvan türlerinde olduğu gibi, koyunculukta da hastalıklardan koruma, hastalandıktan sonra tedavi etmekten önce gelir.
Koyun ve keçilerde hastalıklar; verim düşürücü, öldürücü, insanlara bulaşıp büyük zararlara neden olucu etkileriyle önemli sorunlar yaratırlar.
Sonra, öyle hastalıklar vardır ki, hastalandıktan sonra tedavisi zor veya imkansızdır. Koyunlar sürü hayvanı olduğu ve genellikle yüzlerce, hatta binlercesi bir arada bulunduğu için, hastalandıklarında büyük ekonomik kayıplara neden olurlar.
Bu bölümde çiçek, şarbon veba gibi koyun ve keçilerin önemli salgın hastalıklarını inceleyeceğiz.
ÇİÇEK HASTALIĞI: Koyun ve keçilerde yüksek ateş ve kılsız deri bölgelerinde kabarcıklar oluşturan bulaşıcı bir hastalıktır.
Hastalık nasıl bulaşır ? Hasta hayvanların çiçek yaralarından düşen parçalar ve öksürükle saçılan hastalık etkeni yemlikleri, eşyaları ve çevreyi bulaştırır. Yakın temasla ya da bulaşık malzemelerle temasla hastalık sağlam hayvanlara kolayca bulaşır.
Hastalığın belirtileri nelerdir ? Yüksek ateş, titreme, burun akıntısı, solunumun artması görülen ilk belirtilerdir. Göz kapakları şişer, baş, kuyruk altı, karın ve bacak içlerinde kırmızı yuvarlak lekeler oluşur. Daha sonra bu lekeler kabarır, sertleşir ve içinde sıvı toplanır ve sararıp kabuklaşır. Yetiştiriciler arasında buna kara çiçek denir. Kabuklar yaklaşık bir hafta içinde düşer, yerlerinde açık renkli iyileşme dokuları kalır. Gebe hayvanlar yavru atar. Kuzu ve oğlaklarda hastalık daha şiddetli seyreder.
Bakımı iyi olmayan sürülerde, kalabalık ağıllarda, saf ırklarda, genç hayvanlarda ölüm oranı yüksektir. Hastalık 3 hafta sürer. İyi bakılan sürülerde ölüm oranı % 5, kuzularda ve saf ırklarda % 50′ye varır.
Nasıl tedavi edilir ? Hasta hayvanların tedavisi mümkün değildir. Hastalıktan şüphe edildiğinde hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınarak hemen Veteriner Hekime haber verilir.
Hastalık çıkışı nasıl engellenir ? Sürüye yeni hayvan katılacağı zaman hayvan dikkatle muayene edilmelidir. Koç katımından önce sürüye çiçek aşısı yaptırılmalıdır. Gebe hayvanlara aşı uygulanmaz. Ancak hiç bir zaman hastalığın görüldüğü sürüye aşı uygulanmaz. İhbarı mecburi bir hastalıktır. Aşı yapıldıktan 21 gün sonra bağışıklık başlar ve 8 ay sürer. Sürüde hastalık başlayınca, hastalar hemen ayrılarak bulaşma önlenmelidir.
Çiçekli hayvanlar kesilmemeli, etleri yenmemelidir. Deri ve yünleri dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır.
KOYUN – KEÇİ VEBASI
Koyun ve keçilerde yüksek oranda ölümlere neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Kuzu ve oğlaklar yetişkin hayvanlara göre hastalığa daha hassastır.
Hastalık nasıl bulaşır? Hasta koyun ve keçilerin gözyaşı, burun akıntısı, öksürükle saçılan damlacıkları, salya ve gaitaları (dışkı) ile bulaşır. Fakat hastalığın ilk defa görülmesinin en önemli sebebi sürüye hasta hayvan alınmasıdır.
Hastalığın belirtileri nelerdir? Hasta hayvanlarda yüksek ateş, iştahsızlık, gözlerde kızarıklık, gözyaşı ve burun akıntısı, ağızda kepek serpilmiş bir görünüm ve diş etlerinde, dudakların iç yüzünde, dil ve damaklarda yaralar, ağızda salya akıntısı öksürük ve ishal görülür. Yetişkin hayvanlar hastalığı daha hafif geçirebilirler. Kuzu ve oğlaklarda ise yukarıda bildirilen belirtiler görülmeden ani ölümler görülebilir. Hastalığın kesin teşhisi laboratuvarda yapılır.
Nasıl tedavi edilir ? Hasta hayvanlar tedavi edilmez. Hayvanlarda hastalık belirtileri görüldüğünde hemen veteriner hekime haber verilir, hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınır. Ölen ya da öldürülen hayvanlar derin çukurlara gerekli tedbirler alınarak gömülür.
Hastalık çıkışı nasıl engellenir? Nereden geldiği bilinmeyen ve sağlık raporu olmayan hayvanlar alınmamalıdır. Hastalığın bulaşma riski olan sağlam hayvanlara mücadele programları doğrultusunda aşı uygulanır. İhbarı mecburi bir hastalıktır.
ŞARBON (Dalak, Kara çıban, Kabarcık, Kasap çıbanı)
İnsanlara da bulaşan önemli hastalıktır. Evcil hayvanların hepsinde görülebilir.
Sıcak, rutubetli ve bataklık bölgelerde daha fazla görülür. Açlık, yorgunluk, aşırı sıcak ve soğuk, kötü bakım ve beslenme, şap hastalığı, iç parazitler, hastalığın çıkmasına ve yayılmasına yardımcı olur.
Mikrop; toprakta, sularda ve merada 50 – 60 yıl yaşayabilir. Şarbondan ölen hayvanın parçalanması ile mikrop bulaşan yağmur ve sel suları, hastalığı çok uzaklara taşır. Onun için, ölen hayvan asla açılmadan, iki metre derine gömülmelidir. Hastalık bulunan mera tehlikelidir.
Hastalık Nasıl Bulaşır? Hasta hayvan, ölmeden 1-2 gün önce mikrop çıkarmaya başlar. Sütü mikropludur, dışkısı mikropludur, idrarı mikropludur. Ölenlerin ağzından, burnundan gelen kanlarla da mikrop çıkar. Bu mikroplar havaya, suya, ahırdaki malzemelere bulaşır. Oradan diğer hayvanlara… Kan emici sineklerde şarbon mikrobunun taşınıp, yayılmasında önemli rol oynarlar.
Hastalığın Belirtileri Nelerdir? Şarbonlu Hayvanı Şöyle Tanırız:
Hayvan halsizdir. Sendeler, ayakta duramaz, titrer. Kasılmalar gösterir. Ateşi yükselmiştir. Nefes almada zorluk çeker. Kabızlık ve sonra kanlı ishal görülür. İdrarı kanlıdır, koyu kırmızı renktedir. Boğaz altında, vücutta şişkinlikler oluşur. Hayvan birden bire düşüp ölür.
Koyunlar, halsizleşip, titreyip, nefes almada zorlanıp, kan işeyerek pat diye ölüveriyorlarsa, işte şarbon!
Ölenler: Hayvanlar katılaşmaz. Yani ölüm sertliği oluşmaz veya az oluşur.
Kan koyu renktedir, pıhtılaşmaz. Dalak 4-5 misli büyümüştür. Karaciğer ve böbrekler şişmiştir. Bağırsaklar parlak kırmızı renkli kanlı bir sıvı ile doludur.
Hasta hayvanların durumunu söyledik. Ölenlerde neler olduğunu anlattık. Bunlara ek olarak, veteriner hekim, laboratuvarda muayeneler de yapar, şarbonu kesinlikle teşhis eder.
Nasıl Tedavi Edilir? Hastalık çok çabuk geliştiği için, tedavisi zordur. Antibiyotiklerle ve serum ile tedavi yapılabilir. Ancak bu çok pahalı bir metottur.
HASTALIK ÇIKIŞI NASIL ENGELLENİR?
Hastalıkla uğraşmaktansa, hastalığı kapıya uğratmamak daha doğrudur. Bu da aşı ile olur. İki aylıktan büyük hayvanlara ilkbaharda aşı yapılmalıdır. Yakınlarda bir yerde hastalık çıktığı duyulursa, hemen aşı yapılmalıdır. Aşılamadan 2 hafta sonra hayvanlar bağışıklık kazanır.
Hastalığın çıkışı meradan ise, hayvanlar meraya çıkarılmaz. Şüpheli otlar, samanlar yakılır, yok edilir. Ölen hayvanlar, 2 metre derine, üzerine sönmüş kireç dökülüp gömülür.
Hastalık ağılda çıkmış ise, sağlam hayvanlar ayrılarak aşılanır.
Hastalık şüphesi bile olsa, hemen Veteriner Hekime haber verilmelidir.
Şarbon insanlara da geçer. Deride, sinir sisteminde veya akciğerlerde yerleşir. Akciğer şarbonu insanı öldürebilir. Şarbondan insanları da korumalıyız.
KOYUN VE KEÇİLERDE İÇ VE DIŞ PARAZİTLER
Koyun ve keçilere zarar veren etkenler daha önceki derslerimizde anlattığımız hastalıklarla bitmiyor.
Birde onlara verdiğimiz gıdaları paylaşıp verimi düşürerek hayvanlara olduğu kadar bize de zarar veren parazitler bulunmaktadır.
Bunlar insanlara da geçip ölümlere bile neden olan önemli zararlılardır.
Bu dersimizde bunları inceleyeceğiz. Nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tanınırlar, tedavi nasıl olur ve bunlardan nasıl korunulur?
İşte iç ve dış parazitler.
İÇ PARAZİTLER
KELEBEK HASTALIĞI
Sulak ve rutubetli yerlerde çok görülen, karaciğerde, safra kanallarında yerleşen parazitlerdir. Halk arasında Yaprak kelebeği, Yılan kelebeği ve Kum kelebeği gibi adlarla bilinirler.
Nasıl bulaşır? Karaciğerde yaşayan kelebeklerin yumurtaları gaita (Dışkı) ile dışarı atılırlar. Bu yumurtalar, durgun akan dere kenarlarında, çeşme yalaklarında yaşayan sümüklü böcekler tarafından alındıklarında, burada gelişerek dışarı çıkarlar. Otlara yapışırlar ve bu otları yiyen hayvanların karaciğerlerine giderek yerleşirler.
Belirtileri nelerdir? Havaların soğuması, bakım ve besleme şartlarının kötüye gitmesi durumlarında hayvanlarda belirtiler görülmeye başlar. Hasta hayvanlar göğüslerinin üzerine yatarlar, bitkinlik ve iştahsızlık görülür. Ölen hayvanların karın boşluklarında kanlı bir sıvı toplanmıştır. Karaciğer şişkin, kanlı ve gevrektir. Bastırınca kolayca parçalanır. Ölen hayvanların karaciğerleri laboratuvara ****rülürse kolayca teşhis konur.
Tedavide, Veteriner Hekime başvurulmalı, onun verdiği ilaçlar yine onun önereceği şekilde düzenli olarak kullanılmalıdır.
ŞERİTLER (SESTODLAR)
Halka halka, yassı vücudu olan parazitlerdir. Ön kısımda bulunan başı ile bağırsağa tutunurlar. Gelişmelerini ara konakçı yardımı ile tamamlarlar. Bu parazitler, hayvanların bağırsaklarındaki besin maddelerini emerek onlarda zayıflama ve düşkünlüğe yol açtıkları gibi, bir de toksin (zehir) salgılayan hayvanları zehirlerler.
Böylece hayvanlarda zafiyet, kansızlık, halsizlik, ishal gibi belirtiler ortaya çıkar. Kuzular hastalığa oldukça dayanıksız olup, ince bağırsakları parazitle tıkanan hayvanlarda ölüm görülür.
Teşhis, parazitin halkalarını dışkıda, anüs kenarında görmekle ve laboratuvarda yapılacak dışkı muayenesi ile konur.
Nasıl tedavi edilir? Tedavide, çok çeşitli ve etkili ilaçlar mevcuttur. Zamanında ve uygun miktarlarda kullanıldığında iyi sonuç alınır.
COENURUS CEREBRALİS
Halk arasında delibaş ya da devvare hastalığı olarak bilinen bir hastalığın nedenidir.
Nasıl bulaşır? Köpeklerde yaşayan bir tenyanın larva formudur. Koyun ve keçiler bu tenyanın ara konakçısıdır. Hastalıklı köpeklerin dışkısı ile enfekte olan meralarda otlayan koyun ve keçiler bu etkeni alırlar. Coenurus cerebralis merkezi sinir sisteminde (beyin, beyincik, omurilik soğanı) yerleşmektedir.
Nasıl tanınır? Hayvanlar durgun, başları aşağıya ve yana eğik vaziyettedir. Başlarını yemliklere, duvarlara yaslarlar, diş gıcırdatma ve görme bozukluğu, ileri safhalarda körlük meydana gelir. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler (bu yüzden delibaş hastalığı denmiştir). Daha sonra felç görülebilir. Ölüm bir hafta içinde meydana gelir. Genç hayvanlarda daha fazla görülür.
Nasıl tedavi edilir? Tedavi, ilerlemiş durumlarda, hastalığın son dönemlerinde mümkün değildir. Bu durumdaki hayvanlar kesime sevk edilir. Hastalık erken döneminde fark edilirse, etkili ilaçlarla tedavi şansı olabilir. Ancak asıl tedbir, bu parazitin son konakçısı olan köpeklerin tedavi edilmesidir. Bu amaçla köpekler sık sık etkili ilaçlarla tedavi edilmelidir.
EKİNOKOK
Hayvanların yanısıra, insanlara da çok kolay geçebilen bir parazit olması sebebi ile, insan ve hayvan sağlığı açısından çok önemlidir.
Nasıl bulaşır? Kesin konakçısı olan köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerit bu hastalığa sebep olur. Bu şeritlerin yumurtaları dışkı ile dışarı atıldığında, etrafta bulunan sebzelere, meyvelere veya köpeklere, elle temasla bulaşmakta, bazen de toz-toprak ile karışmaktadır.
Daha sonra bu bulaşık sebze-meyvelerden, ellerimizden, toz-topraktan da insanlara bulaşmaktadır. Ağız yolu ile mide-bağırsağa gelip açılmakta, orada gelişmekte ve daha sonra çeşitli organlara gidip yerleşmektedir. Yerleştiği yerlerde Kist hidatik adı verilen içi su dolu keseler meydana getirmekte ve bu keseler zamanla giderek büyümektedir. Şiddetli ağrılara ve zayıflamaya sebep olur. Eğer bu içi su dolu keseler patlarsa ölüme sebebiyet verirler. Ameliyatla bu keselerin patlatılmadan, dikkatlice çıkarılması gerekmektedir.
Koyun ve keçilerde de aynı şekilde gelişmektedir. Eğer bu hasta hayvanların kistli iç organları köpekler tarafından yenirse, onların bağırsaklarında tekrar küçük şeritler oluşmakta, yumurtaları dışarı çıkarak insan ve hayvanlar tarafından alındığında da yine hastalık oluşmakta ve bu döngü böylece devam etmektedir.
Korunma ve tedavi nasıl yapılır? Bu sebeple, bu döngüyü kırmak, bu zincirin halkalarını koparmak gerekir. Köpekler düzenli olarak bu şeritlere karşı ilaçlanmalı ve asıl önemlisi kist hidatikli (içi su dolu keseli) organlar asla köpeklere verilmemelidir. Böyle hastalıklı organlar, yakılarak, derin çukurlara gömülerek veya üzerlerine kireç dökülüp gömülmek suretiyle imha edilmelidir. Kısacası kesinlikle köpeklerin yemesine izin verilmemeli, bunu herkese anlatıp öğretmeli ve herkesin de yedirmemesi sağlanmalıdır.
MİDE-BAĞIRSAK KIL KURDU
Ülkemiz koyun ve keçilerinde oldukça sık görülür. Mide ve bağırsaklarda yaşarlar.
Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Hayvanların dışkıları ile dışarı çıkan parazit yumurtalarından kurtçuklar (larvalar) çıkar. Bu kurtçukların bulunduğu otları yiyen hayvanların mide ve bağırsaklarında parazitler gelişmelerini tamamlarlar ve bu organlarda yerleşirler. Hayvanlarda halsizlik, iştahsızlık, zayıflama, kansızlık ve ishal görülür.
Nasıl tedavi edilir, nasıl korunulur?
Tedavide, etkili ilaçlar kullanılırsa, hastalık ortadan kalkar. İlaçlama, mevsime, hayvanların yaşına, parazitin en yoğun olduğu zamana göre yapılır. Ayrıca, koruyucu olarak da ilaçlama yapılabilir. Parazitle mücadelede, hayvanların besili ve bakımlı olmalarının da önemi büyüktür. Kıl kurdu teşhisi Veteriner Hekimlerce kolayca yapılabilir.
AKCİĞER KIL KURDU
Koyun ve keçilerin akciğerlerinde ve soluk borusunda yaşarlar. Akciğerlerde iltihaba sebep olurlar. Boyu 3-8 cm, beyaz renkli, iplik görünümünde kurtlardır.
Nasıl bulaşır, nasıl tanınır? Kurtları yumurtaları öksürükle dışarı çıkar veya hayvan tarafından yutulup dışkı ile atılır. Yumurtadan kurtçuklar (larvalar) çıkar ve otlara yapışırlar. Bu parazitli otları yiyen hayvanların bağırsağına, oradan da kan yolu ile akciğere gider ve burada yerleşir.
Akciğer kıl kurdu bulunan hayvanlarda aşırı öksürük vardır. Hayvanlarda yorgunluk, bitkinlik, zayıflama, kansızlık, burun-göz akıntısı, bazen de ishal görülür. Hayvanda aynı zamanda mide-bağırsak kıl kurtları da varsa, hayvanın yaşama şansı çok azalır. Koyun ve keçiler solunum yetmezliğinden veya akciğer iltihabından ölürler.
Hayvanlarda kıl kurdu olup olmadığı Veteriner Laboratuvarında hayvanların dışkılarından kesin olarak teşhis edilir. Ölen hayvanların ise soluk borusu ve akciğerleri taze iken laboratuvara ulaştırılırsa çok kolay şekilde teşhisi yapılır.
Nasıl tedavi edilir ve korunulur?
Ancak koruyucu tedbir olarak, hayvanların parazitli meralarda otlatılmaması, temizlik, bakım ve beslemeye gereken önemin verilmesi asıl önemli unsurlardır.
DIŞ PARAZİTLER
UYUZ Koyun ve keçilerde kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuzu, Uyuz böceği denilen, çok küçük parazitler deri altına yerleşerek meydana getirirler. Deri altında kanallar açarak, orada yaşarlar. Döllenmiş dişi böcekler yumurtlar, bu yumurtalardan yeni böcekler çıkar. Böylece parazitler çoğalırlar. Deride kızarıklık, kabuklanma ve kıvrımlı bir görünüm oluşturur. Bir hayvandan diğerine bulaşma çok kolay olur.
Tedavide, uyuzlu hayvanlar ayrı yerlere alınmalı, banyo, püskürtme, toz şeklindeki ilaçlarla Veteriner Hekimlerin tavsiyeleri doğrultusunda usulüne uygun olarak ilaçlanmalıdır.
KENE Sert kene (mera kenesi) ve yumuşak kene (ağıl kenesi, sakırga) olmak üzere iki tip kene vardır. Yumuşak keneler, çok küçük başlı, sarı-toprak rengindedirler. Mera keneleri ise sert bir örtü ile kaplıdırlar. Bu parazitler hayvanları kanını emerek gelişmelerini sürdürürler. Bu esnada da birçok hastalığı hayvandan hayvana naklederler. Veteriner Hekimin tavsiye edeceği püskürtme, sürme ve banyo şeklindeki ilaçlar kullanılarak, hayvanların kenelerden arındırılması yoluna gidilmelidir. Diğer taraftan, hayvan barınakları sık sık temizlenerek ilaçlanmalı ve buradaki keneler de yok edilmelidir.
KAN PARAZİTLERİ Halk arasında yavsı adı verilen mera keneleri tarafından, kan emmeleri esnasında hayvanlara bulaştırılan parazitlerdir. Bu parazitlerin sebep olduğu hastalıklar, yaz aylarında özellikle Mayıs-Ağustos arasında görülür.
THEİLERİOSİS (SITMA) Yine keneler tarafından hayvanlara bulaştırılan, hızlı veya yavaş gelişebilen bir parazit hastalığıdır.
Hızlı gelişmede, önce hayvanın lenf bezleri şişer. Bu bezlerin içleri sarıdır. Kanlı ve sümüklü bir ishal görülür. Hayvanlar 8-15 gün içinde ölebilirler.
BABESİOSİS (Kan İşeme Hastalığı, Ağrıma) Kenelerin kan emmeleri sırasında koyun ve keçilere bulaştırdıkları bir hastalıktır. Yüksek ateş, kansızlık, kalp çarpıntısı, sarılık, sarı renkli dışkı, bazen ishal, geviş getirmenin durması ve kan işeme görülen belirtilerdir. Göz kapaklarının içleri önce kızarır, sonra sararır, idrar koyulaşır, kahve telvesi rengine döner, zamanında tedavi edilmezse 8-15 gün içerisinde ölüm görülür.
KAN PARAZİTLERİNİN TEDAVİSİNDE ŞU NOKTALARA MUTLAKA DİKKAT EDİLMELİDİR.
• Tedavi Veteriner Hekimin uygun gördüğü ilaçlar ve yine onun
kontrolünde uygulanmalıdır.
• Bu parazitlere karşı olan ilaçların yanında, kalbi kuvvetlendirici,
• Kan yapımını artırıcı ilaçlar,
• Vitaminler
• İyi bir bakım-besleme uygulanmalıdır.
Hayvanların hastalıktan korunması için en önemlisi temizlik, kenelerle yapılacak olan düzenli ve etkili mücadele çok önemli ve gereklidir.
KOYUN VE KEÇİLERDE ÖNEMLİ HASTALIKLAR (BAKTERİYEL)
Koyun ve keçilerin iyi korunmamaları, iyi bakılmamaları, iyi beslenmemeleri durumunda hep fırsat kollayan can ve mal kaybına neden olan hastalıklar nelerdir.
Yine bu hastalıklardan insanlara zarar verenlerin olduğunu da anlatacağız.
Bir şeyi tekrarlamak ta fayda var. En önemlisi bu hastalıklar daha çıkmadan gerekli önlemleri alarak önüne geçmek.
Aşı ve temizliği hiç ama hiç ihmal etmemek.
Dikkatlice okuyup, bu hastalıkları iyice tanımalıyız ki zararların önüne geçelim.
BRUSELLOSİS ( Brusella, (Koyun Ve Keçilerin Bulaşıcı Yavru Atma Hastalığı, Düşük, Bırakma, Sıkıt, Mal Hastalığı)
Koyun ve keçilerde yavru atımına sebep olan Brusella mikroplarının meydana getirdiği bulaşıcı bir hastalıktır. Brusella mikropları hayvanlarda hastalık yaptıktan sonra meme ve üreme organlarına yerleşir.
Brusella, hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen ve bu sütlerden yapılan krema, tereyağı, kaymak, taze peynir yiyen insanlara da bulaşır. İnsanlarda Malta humması veya Akdeniz humması, dalgalı humma isimlerini alırlar. Brusella mikropları atık yavru, yavru zarı, vajen akıntısı, süt, idrar ve çeşitli vücut akıntıları ile yem ve sulara bulaşır.
Koyun ve keçiler hastalığı daha çok brusella mikropları ile bulaşık yem ve sulardan alırlar. Hastalık tüm evcil ve yabani hayvan türlerinde görülür.
Brusella mikrobunu alan gebe hayvanların durumları normaldir. Herhangi bir bozukluk görülmez. Sonra bir gün yavrusunu atar. Bu durum çoğunlukla gebeliğin üçüncü ve dördüncü aylarında ortaya çıkar. Bazen yavru atmadan sonra, yavru zarları içeride kalabilir. Hayvandan bir akıntı gelmeye başlar.
Sürüde ard arda yavru atmalar görülüyorsa brusella aklımıza gelmelidir. Hastalık başlarsa sürüdeki gebe hayvanlardan yarısına yakını yavru atabilir. Bazen yarıyı bile geçer. Bir koyundan yavru alamamak, süt alamamak büyük bir kayıp. Öyle ise hastalığın yayılmasını en kısa zamanda önlemek gerek.
Hastalığın yayılması nasıl önlenir? İlk iş tecrittir. Yani yavru atan hasta hayvanları ayırmaktır. Yavru atanlar, ağıldan uzak bir yere alınır. En az 3-4 hafta sağlamlardan ayrı tutulur. Sonra ağılın ve çevrenin temizliği gelir. Atık yapan koyun-keçilerin yavrusu, yavru zarı, akıntısı, idrarı, gübresi neyi varsa güzelce toplanır. Ya yakılır ya da derin çukurlara konularak üzerine sönmemiş kireç dökülür.
Ardından dezenfeksiyon gelir.
Ağılda ve çevrede tüm temizlik işlemleri yapılır. Her yer tertemiz olduktan sonra, mikrop öldürücü ilaçlarla dezenfekte edilir. Ağıl 10-15 gün boş bırakılır, sonra bir kez daha dezenfekte edilir.
Hastalığın kesin teşhisi , atık yavrunun ve yavru zarlarının laboratuvarda muayenesi ile olur. Atık yapan hayvanlardan alınan kanın muayenesi ile de kesin teşhis yapılabilir.
Hastalığa yakalanmış hayvanlar tedavi edilmezler. O bakımdan, hastalık çıkmadan önce koruyucu olarak aşı yaptırılmalıdır.
Brusella hastalığının aşısı vardır. Dişi kuzularla, oğlaklara 3-5 aylık iken Brusella aşısı yaptırılmalıdır. Aşılanan hayvanlar hastalığa karşı 4-5 yıl korunmuş olurlar.
Hastalıkla mücadelede hayvanlara aşı yaptırmak yetmez. Bunun yanında ağılın ve çevrenin temiz tutulması her şeyden önce gelir, temizlik asla ihmal edilmemelidir. Birde sürüye hayvan katarken dikkatli olmalı ve muayeneden geçirilmelidir. Hastalık taşıyan koçlar ve bunların sperması asla kullanılmamalıdır.
Brusella hastalığı insanlara da bulaşır , hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen veya bu mikroplu sütlerden yapılan taze peynir, krema ve tereyağı gibi gıdaların yenilmesi ile insanlara geçer. İnsanlarda dalgalı ateş, terleme, halsizlik, uykusuzluk, iştahsızlık, baş ve eklem ağrıları görülür.
Hastalıktan korunmak için süt ürünleri hazırlanmadan önce , sütler iyice kaynatılır veya pastörize edilerek mikroplar öldürülür. Kaynatılmış veya pastörize sütlerden yapılan süt ürünleri hastalık kaynağı oluşturmaz.
İnsanı Brusella’dan koruma çaresi hayvanlarda hastalığın mücadelesi ile mümkündür. Hastalığa yakalanan kişiler hemen bir hekime baş vurmalıdır.
Koyunlarda kitle halinde yavru atma görüldüğünde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı İl ve İlçe Müdürlüklerine müracaat edilmelidir.
Gerekli önlemleri alarak, insanları ve hayvanları bu hastalığın zararlılarından korumayı görev bilmeliyiz.
MASTİTİS (Süt Kesen Hastalığı) Koyunların mastitise yakalanmasında bir çok faktör rol oynar. Sağım hijyeni, barınak temizliği, meraların durumu gibi çevresel faktörler önemlidir. Mastitis oluşmasına Stafilokok, Streptokok vs. gibi mikroorganizmalar sebep olmaktadır.
Koyun ve keçilerde Mycoplasma agalactiae adını verdiğimiz mikroorganizma halk arasında süt kesen hastalığı da denen mastitislere sebep olur. Salgın bir hastalıktır. Dikkat edilmezse ve hastalar ayrılmazsa sürüye yayılabilir.
Hastalığın belirtileri ve yayılması Süt Kesen hastalığı, koyun ve keçilerde sütün kesilmesi, göz korneasının iltihaplanması, perde inmesi, eklem yangısı, topallıkla karakterize olan bulaşıcı bir hastalıktır. Mikroorganizma hasta hayvanların sütü ve gözyaşı ile dışarı çıkar ve sürüdeki diğer hayvanlara bulaşır.
Memedeki belirtiler Hastalık beden ısısının hafif yükselmesi ile başlar, bulaşma süresi 1-2 hafta kadardır. Meme, göz ve eklemlerde yerleşirler. Meme şişer, sertleşir ve süt salgısı azalır. Memeden, önce pıhtı içeren iltihaplı, daha sonra ise su gibi bir akıntı gelir. Meme dokusu sertleşir ve körelir.
Gözdeki belirtiler Hastalığın ilerlediği durumlarda erkek ve dişi hayvanların gözlerinde hastalık belirtileri şekillenir. Gözler kızarmış, iltihaplı akıntı oluşmuştur. Korneada ülserleşme ve sonuçta körlük oluşur. Hayvan kaşıntıdan dolayı gözlerini etrafa sürer ve böylece hem yaralanmasına ve hem de mikrobun etrafa yayılmasına neden olur.
Bacaklardaki belirtiler
Enfeksiyonun ilerlemesi ile ayak ve bacak eklemlerinde de bozukluklara rastlanır. Eklemler şişmiş, ödemli ve eklem sıvısı bulanıktır. Eklemler zamanla açılarak içindeki eksudat dışarı çıkar. Açılan yaraya dışarıdan da mikrop girebilir ve iltihaplı eklem yangısına dönüşür. Hayvan ayağını basamaz, topallar. Hayvanlar çok zayıflar, genel durum iyice kötüleşir ve tedavi zorlaşır.
Hastalık tedavi edilmezse Eğer zamanında tedaviye başlanmazsa memelerin körelmesi, gözde körlük, eklemlerde iltihaplanma ve şişme görülebilir. Ölüm oranı oldukça düşüktür. Hasta hayvanlar ayrılmadığı sürece sürüdeki diğer hayvanlara hastalık yayılır. Hastalığın hafif seyrettiği durumlarda kendiliğinden iyileşme görülebilir.
Tedavi Hasta hayvanlar ayrılır, tozsuz ve temiz bir yere alınır. Veteriner Hekimin verdiği reçeteye göre hastalık memede ise meme içine geniş etkili antibiyotikler, gözde ise terramisinli göz pomatları kullanılır. Eklem yangılarının tedavisinde geniş etkili antibiyotiklerden yararlanılır. Tedavinin başarılı olabilmesi için erken teşhis ve tedaviye erken başlanılması şarttır.
Korunma ve öneriler
1. Hasta hayvan sürüden ayrılarak, ayrı bir yerde muhafaza edilmeli, sık sık sağılarak meme boşaltılmalıdır. Meme sertleşmiş ise ılık kompreslerle, yumuşatıcı kremlerle meme boşaltılmaya çalışılmalıdır. Daha sonra Veteriner Hekimin tavsiye ettiği ilaçlar kullanılmalıdır. Tedavi esnasında hayvanın sütü tüketime sunulmamalıdır.
2. Mastitisli memeleri emen kuzular da hastalanacağından, mastitisli koyunların yavrularını ayırıp suni olarak beslemelidir.
3. Tedavisi uza***** ekonomik olarak değerini aşan durumlarda koyunlar kasaba sevk edilmelidir.
4. Ağıl ve ahırların zemini kuru, havalandırılabilir olmalı ve zemin akıntı için eğimli olmalıdır.
5. Koyun ve keçiler, ineklerle birlikte tutulmamalı ve inekleri sağan şahıs tarafından sağılmamalıdırlar.
6. Sağımcıların tırnakları kesilmiş, elleri her sağımdan önce iyice sabunlanmış olmalı, sağım kapları temiz ve yıkanmış olmalıdır.
7. Koyun ve keçiler süt kesen hastalığına karşı aşılanmalıdır.
ENTERO-TOKSEMİ HASTALIĞI
Bu hastalığa halk arasında çeşitli bölgelerde değişik isimler verilir. Bohça hastalığı, başak hastalığı, anız hastalığı gibi. Her yaştaki koyun ve kuzularda birdenbire hiçbir belirti göstermeden ani ölümlere neden olur. Hastalık besi durumu iyi olan koyunlarda daha çok görülür.
Hastalık nasıl bulaşır? Bu hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop meralarda ve hayvanların sindirim sisteminde daima bulunur. Hastalığın meydana gelmesinde mevsim ve gıda değişiklikleri kesif tane yemle beslenmeler büyük rol oynar. Kuru yemden meraya veya meradan kuru yeme geçişler hastalığın çıkması için başlıca nedenlerdir.
Hasta olan hayvanlar herhangi bir belirti göstermeksizin ani olarak ölürler. Genel olarak yetiştiriciler, hayvanlarını ağılda ölü olarak bulurlar. Besi durumu iyi, akşam sağlam olan hayvanlar, sabahleyin ölü olarak bulunurlar. Hastalık belirtilerini görmek nadiren mümkündür. Bu belirtiler hayvanda genel bir halsizlik ve dengesizlik, güçlükle yerinden kalkma, yerde bir tarafı üzerinde yatma ve sinirsel belirtiler gösterir. Yem yemeyi bırakır, dişlerini gıcırdatır, etrafında döner, bazen de ishal görülebilir.
Ölen hayvanlara otopsi yapıldığında bağırsakların gazla ve işkembenin yemle dolu olması, karın boşluğunda bol bir sıvının bulunması, kalpte kanamalar, kalp kesesinde berrak ve hava temasında pıhtılaşan bir sıvının bulunması, böbreklerin şiş ve yumuşak bir kıvamda, genel bir bağırsak yangısının görülmesi hastalığı hatırlatan en önemli bulgulardır.
Hastalığın kısa sürmesi, ölümlerin ani oluşu, mevsim ve yem değişiklikleri, gıda rejimindeki düzensizlikler bu hastalıktan şüphelendirir. Hastalığın kesin tanımı için ince bağırsaklar içeriği ile ayrı bir kapta, ayrıca karaciğer, böbrek taze olarak laboratuvara gönderilmelidir.
Nasıl tedavi edilir? Hastalığın pratikte etkili bir tedavi şekli yoktur.
Korunmada şu hususlar dikkate alınmalıdır:
1. Yem değişiklikleri birdenbire değil, alıştırılarak yapılmalıdır.
2. Tane yemler verilirken yeterli miktarda kaba yemde verilmelidir.
3. Hayvanlara küflü ve bozuk gıdalar verilmemelidir.
4. Koruyucu amaçla hayvanlar aşılanmalıdır.
5. Hayvanlardaki mide ve bağırsak parazitleriyle mücadele edilmelidir.
6. Hastalık çıktığında yem veya meralar değiştirilmelidir.
7. Kuzular ahır besisine alındığında yemlerine yeterli miktarda antibiyotik ilave edilmelidir.
ENFEKSİYÖZ NEKROTİK HEPATİTİS
Enfeksiyöz nekrotik hepatitis hastalığı, halk arasında Kara Hastalık, Kara Bohça isimleriyle bilinir. Koyunlarda bazen de sığırlarda ani ölümlere sebep olur.
Genellikle 2 ila 4 yaşlar arasındaki iyi beslenmiş koyunlar hastalığa karşı daha duyarlıdır. Kuzu ve 1 yaşlı koyunlar fazla duyarlı olmamakla beraber 6 aylık kuzularda dahi bu hastalığa rastlanmıştır. Hastalığa sürülerde yakalanma oranı %5 ila %50 arasındadır. Hastalık koyunlarda öldürücü bir seyir takip eder. Bilhassa karaciğer parazitlerinin fazla bulunduğu yerlerde dikkati çeker. Karaciğer parazitlerinin gelişmesine uygun olarak mevsimsel bir seyir takip eder. Bu itibarla daha çok yaz ve sonbahar aylarında görülür.