Aynel-Yakin Board

Full Version: Sekte Nedir? Kuranda Nerelerde Sekte Vardır? ve Nasıl Okunur?
You're currently viewing a stripped down version of our content. View the full version with proper formatting.


SEKTE

Sekte nefes almadan bir elif miktârı kadar bir süre sesi kesmeye denir. Aynen bir horuzun "ü'ürü'üüüüüü" diye öterken, ordaki her kesme işareti olan yerdeki, sesini ve nefsini kesmesi gibi, ses ve nefes kesilerek okumaya denilir.

SEKTE:Kelime anlamı olarak susmak ve iki ses arasını nefes almaksızın ayırmak demektir.. Geniş anlamı ile sekte nefes almadan sesi kesmeye denir.Sesin kesilme süresi ise okuyuş tarzımıza bağlıdır.Ancak normal bir okuyuş tarzına göre bir elif miktarı kadar geçecek bir zaman, nefes almaksızın susulmasına sekte diyoruz.Lakin az önce belirttiğimiz gibi üç okuyuş tarzına göre(Tahkîk:Ağır okuyuş; Tedvir:Orta halli okuyuş; Hadr ise hızlı okuyuş şekline denir.) sektenin duruş zamanı değişir.
Kıraat İmamız Asım'a göre Kur'an-i Kerim'de dört yerde sekte vardır.Bunları, geçtikleri ayetlerle birlikte görelim:


Kur’ân’da şu dört yerde sekte vardır ve sekte yapılacak yerde harfin altında سكته  yazılıdır.



1- Kehf Sûresi’nin 1. âyetinde: قَيِّمًا--- عِوَجًا

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا  قَيِّمًا لِّيُنذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا

Arkadaşlar kefh suresinin birinci ve ikinci ayetini görüyorsunuz.Birinci ayetin sonu ile ikinci ayetin başındaki kelimeleri mavi olarak yazdık.Birinci kelimeyi okuduktan sonra ikinci ayetin başındaki "kaf " harfine geçmeden önce normal bir okuyuş tarzı ile okuyorsanız bir elif miktarı uzatılacak bir zaman nefesinizi tutarak sessizce kalmalısınız.Sonra da okumaya devam etmelisiniz.İşte bu uygulamaya bizler sekte diyoruz.Sanıyorum sizin de dikkatinizden kaçmamıştır.Birinci kelimenin sonundaki kırmızı renkte yazmış olduğumuz tenvinli elifi "ivecen" diye okuduktan sonra bir elif miktarı nefes almadan sessizce bekledikten sonra ikinci kelimenin başındaki kırmızı ile yazdığımız kaf harfi başlayan "kayyimen" kelimesini okuyarak devam ediyoruz.

2- Yâsîn Sûresi’nin 52. âyetinde:هَذَا---مَرْقَدِنَامِنْ

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

Yasin Suresinin 52.ayetini okurken yeşil renkteki birinci kelime (mim merkadina)bittikten sonra ses ve nefesi bir elif miktarı keserek sessizce bekleriz. Daha sonra da mavi olarak yazmış olduğumuz ikinci kelimeyi (haza) okuyarak devam ederiz.


3- Kıyâme Sûresi’nin 27. âyetinde: رَاقْ --- وَقِيلَمَنْ

وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ

Kıyame Suresinin 27 ayetini de okurken bir önceki örnekte olduğu gibi birinci kelimeyi (men) okuduktan sonra ses ve nefesimizi bir elif miktarı zaman geçecek kadar bekler daha sonra da mavi olarak yazdığımız ikinci kelimeyi (râk)okumaya devam ederiz.


4- Mutaffifîn Sûresi’nin 14. âyetinde: رَانَ---كَلاَّ بَلْ

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ


Son olarak Mütaffifin Suresi 14.ayeti görelim.Burada yeşil olarak yazdığımız birinci kelimemizi (bel) okuduktan sonra bir elif miktarı geçecek kadar bir süre bekliyoruz.Daha sonra da mavi olarak yazdığımız (râne)kelimesini okuyarak yukarıdaki örneklerde olduğu gibi devam ederiz.

SEKTE

Sekte, nefes almadan bir elif miktarı kadar bir süre sesi kesmeye denir. Kuran’da şu dört yerde sekte vardır ve sekte yapılacak yerde harfin altında سكته yazılıdır:

a. Kehf 18/1, s. 294’un sonundaki عِوَجًا kelimesinde: … وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا (1) قَيِّمًا Burada sekte yapılmasaydı عِوَجًا derken ihfa yapılması gerekirdi. Buradaki sekte, “ıvecâ” denilerek yapılır. Burası ayet sonu olduğu ve “tı” durak işareti bulunduğu için burada durmak (ve sekte yapmamak), sekte yapmaktan efadaldir. Eğer durmayacak isek sekteli okumalıyız.

b. Yâsin 36/52, s. 444’deki مَرْقَدِنَا kelimesinde: … مِنْ مَرْقَدِنَا هَذَا …

Buradaki sekte, “merkadinâ” denilerek yapılır. Bu ayette vakıf işareti bulunması sebebiyle durulabilir de (Kuran’da “merkadinâ” nın sonunda mim durak işareti var). Durulursa sekte yapılmaz.

c. Kıyame 75/27, s. 579’daki مَنْ kelimesinde: وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ

Burada sekte yapılmasaydı idğâm-ı bilâ gunne olacaktı ve anlam değişecekti. Şöyle ki: Burada iki ayrı kelime vardır ve “doktor kimdir?” anlamındadır. Eğer idğam yapılırsa, iki ayrı kelime, مَرَّاقٍ şeklinde tek kelime haline getirilmiş olur ve anlamı “çorbacı” olur.

d. Mutaffifîn 83/14, s. 589’daki بَلْ kelimesinde: … كَلَّا بَلْ رَانَ

Burada sekte yapılmasaydı idgâm-ı mütegaribeyn olacaktı ve anlam değişecekti. Şöyle ki: Burada iki ayrı kelime vardır ve “bilakis paslanmıştır” anlamındadır. Eğer idğam yapılırsa, iki ayrı kelime, بَرَّانَ şeklinde tek kelime haline getirilmiş olur ve anlamı “küpçü” olur.


----------------------------------

Sözlükte “susmak, iki nağme arasını nefes almadan ayırmak” anlamındaki sekt masdarından türeyen sekte terim olarak “Kur’an tilâvet ederken iki kelime veya harf arasında nefes alıp vermeden çok kısa bir süre duraklamak demektir. Sektenin uygulanışı şöyledir: Kur’an okurken sekte yapılacak harf veya kelime üzerinde durulur, nefes almadan kısa bir süre beklenir, ardından okumaya devam edilir. Bekleme süresi vakıf süresinden daha azdır ve okuyuş hızına göre değişiklik göstermekle birlikte ortalama iki hareke (bir elif) miktarı kadardır. Bir yerde sekte yapılabilmesi için bazı şartlar gerekir. 1. Sekte vasla özel bir uygulama olup bir kelime veya bir harften sonraki kelimeye veya harfe vakfedilmeden geçilecekse yapılır. 2. Sekte ancak sâkin harf üzerinde uygulanır, harekeli harf üzerinde sekte yapılmaz. 3. Sektenin yapılacağı yer hakkında sahih bir rivayet bulunmalıdır.

Bazı kıraatlere göre sekte kelime içinde yapılabileceği gibi (شَيْ - ء؛ دفْ - ءٌ) iki kelime arasında da gerçekleştirilebilir (قَدْ - أَفْلَحَ؛ مَنْ - رَاقَ) Kırâat-i seb‘a imamlarından Âsım b. Behdele’nin kıraatinin Hafs b. Süleyman rivayetine göre Kur’ân-ı Kerîm’de dört yerde sekte yapılır. 1. Kehf sûresinin 1. âyetinin son kelimesiyle 2. âyetinin ilk kelimesi arasında (عِوَجًا - قَيِّمًا). Burada vakfetmenin evlâ, sekte yapmanın câiz olduğu belirtilmiştir. İki âyet vasledilip okunduğunda “عِوَجًا” kelimesindeki tenvin elife çevrilir ve nefes almadan elif üzerinde kısa bir süre durularak “قَيِّمًا” kelimesine geçilir. 2. Yâsîn sûresinin 52. âyetindeki “مِنْ مَرْقَدِنَا - هَذَا” sözünde. Burada da vakfetmek evlâ, sekte yapmak câiz görülmüştür ve sekte “مَرْقَدِنَا” üzerinde icra edilir. 3. Kıyâme sûresinin 27. âyetindeki ” وَقِيلَ مَنْ - رَاقَ“ sözünde “مَنْ” kelimesi üzerinde. Burada ”مَنْ“ üzerinde vakfın cevazı söz konusu olmayıp sekte yapılması gerekir. 4. Mutaffifîn sûresinin 14. âyetinde ”كَلَّا بَلْ - رَانَ“ üzerinde. Burada da sektenin hükmü ve yapılışı bir öncekinde olduğu gibidir. Hafs’tan bu dört yerin sektesiz okunuşu da nakledilmiştir (İbnü’l-Cezerî, I, 425-426).

Kendisinden en çok sekte rivayet edilen kıraat âlimi kırâat-i seb‘a imamlarından Hamza b. Habîb ez-Zeyyât’tır. Bazı kaideler çerçevesinde hemzeden önce gelen sâkin harf üzerinde Hamza’dan hem sekte hem sektesiz olarak iki vecih nakledilmiş, böylece Kur’an tilâvetinde pek çok yerde sekte ortaya çıkmıştır (متاع - إلى؛ - أرض [الأرض]؛ شي - ء) Meşhur yedi kıraat imamından Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın râvisi Verş, Ebû Amr b. Alâ, İbn Âmir ve kırâat-i aşereden Ya‘kūb el-Hadramî iki sûre arasında besmele okudukları gibi ayrıca besmelesiz sekte yaparak tilâvet etmişlerdir. Ancak sekteden sonra okunacak sûrenin birinci sûreden sonraki sûre olması gerekir. Ebû Ca‘fer el-Kārî ise bazı sûrelerin başında bulunan hurûf-ı mukattaalar arasında sekte yapmıştır. Genel anlamda sekte yapmaktan maksat mânanın daha iyi kavranması ve bazı durumlarda yanlış anlamanın önlenmesidir. Hemzeden önce veya hurûf-ı mukattaa arasında yapıldığında ise bu harflerin beyan edilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yukarıda zikredilenlerden başka Kur’ân-ı Kerîm’de ”لَمْ يَتَسَنَّهْ“ (el-Bakara 2/259), ”اقْتَدِهْ“ (el-En‘âm 6/90), ”كِتَابِيَهْ“ (el-Hâkka 69/19, 25), ”حِسَابِيَهْ“ (el-Hâkka 69/20, 26), ”مَالِيَهْ“ (el-Hâkka 69/28), ”سُلْطَانِيَهْ“ (el-Hâkka 69/29), ”مَا هِيَهْ“ (el-Kāria 101/10) kelimelerinin sonlarında kendilerinden önceki harfi veya harekeyi beyan için ziyade olarak bulunan ve “hâ-i sekt” denilen “hâ”ların vakıf halinde belirtilerek okunuşlarında kıraat imamları arasında ihtilâf bulunmamakla birlikte vasıl halinde farklı okuyuşlar söz konusudur (Dânî, s. 82, 105, 214, 225; İbnü’l-Cezerî, II, 142-143).

BİBLİYOGRAFYA
Tehânevî, Keşşâf, I, 633; Kāmus Tercümesi, I, 578; Ebü’l-Hasan İbn Galbûn, et-Teẕkire fi’l-ḳırâʾâti’s̱-s̱emân (nşr. Eymen Rüşdî Süveyd), Cidde 1991, II, 412, 514, 605, 619; Dânî, et-Teysîr (nşr. O. Pretzl), İstanbul 1930, s. 62, 82, 105, 142, 214, 225; Zerkeşî, el-Burhân, I, 344 vd.; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 240-243, 259-261, 419-428; II, 142-143; Bennâ, İtḥâfü fużalâʾi’l-beşer (nşr. Şa‘bân M. İsmâil), Beyrut 1407/1987, I, 219-224; Mehmed Zihni, el-Kavlü’s-sedîd fî ilmi’t-tecvîd, İstanbul 1328, s. 39, 64-65; Abdülfettâh Pâluvî, Zübdetü’l-ʿirfân, İstanbul, ts., (Hilâl Yayınları), s. 137.