01-08-2024, 06:08 PM
MÜSEYLEMET-ÜL KEZZÂB
Yalancı peygamberlerden biri. Peygamber efendimizin sağlığında Yemâme’de ortaya çıkıp, peygamberlik iddiâsında bulundu. Önce Medîne’ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra peygamberlik iddiâsında bulunarak dinden çıktı, mürted oldu. Müseyleme Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem); “Senden sonra yerine beni seçersen sana tâbi olurum.” deyince, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; elinde bulunan hurma dalını göstererek; “Bu hurma dalını istesen vermem. Allahü teâlânın takdir ettiği şey, elbette meydana gelir. Benden sonra kalırsan, Hak teâlâ seni helâk eder. Zannederim, bana, (rüyâda) gösterdikleri sensin.” buyurdu. Yemâme’de ortaya çıkıp hokkabazlık ve sihirbazlık yaparak, birçok kimseyi aldatarak etrâfında toplamıştı. Müseyleme’ye inananlar ondan bâzı şeyler isterdi. Fakat Müseyleme onların istediğini karşılamak için ne yapmak isterse tersi olurdu. Bir kadın hurma bahçesinin iyi mahsul vermesi için ondan duâ istemişti. O da bir kova su isteyip sudan bir yudum ağzına alıp çalkaladı ve kovaya döktü, su acılaştı. Kadına; “Suyu götür bahçene dök.” dedi. Kadın bu suyu bahçesine serpince ağaçları tamâmen kurudu. Müseyleme hangi çocuğun başına elini koysa çocuğun başı kel olurdu. Gözü ağrıyan biri ona gelip duâ istedi. İki elini o şahsın gözlerine sürdü. Bunun üzerine gözleri kör oldu. Müseyleme’nin yüzüğünü çocukların ağzına korlardı. Ağzına Müseyleme’nin yüzüğü konulan çocuklar dilsiz olur, bir daha konuşmazdı. Peygamber efendimize mektup göndererek peygamberlik iddiâsını bildirmişti. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bir defâsında uyurken rüyâmda iki kolumda iki altın bilezik gördüm, bunlar kadın zîneti olduğu için bu rüyâm beni kederlendirdi. Sonra rüyâmda bana bu bileziklere üflemem vahyedildi. Ben de bunlara üfledim. Bunların ikisi de uçtu. Ben bu iki bileziği benden sonra türeyecek (peygamberlik iddiâsında bulunacak) iki yalancı ile te’vil ettim (yorumladım) ki, bunun biri (Sanalı) Ansi (Esved)’dir, diğeri de (Yemâmeli) Müseyleme’dir.”
Hazret-i Ebû Bekr’in halîfeliğinin ikinci yılında, Hâlid bin Velîd komutasında bir ordu Yemâme’ye gönderildi. Bu ordunun bayrağını Ömer’in (radıyallahü anh) büyük kardeşi Zeyd bin Hattâb taşıyordu. Müseylemet-ül-Kezzâb’ın etrâfına toplanarak dinden dönenlerle büyük bir savaş yapıldı. Mürtedlerden yirmi bin kişi öldürüldü. Müseyleme ile askerleri mağlûp ve perişan oldu. Zeyd bin Hattâb, Sâbit bin Kays-ı Ensârî, Ebû Dücâne, Ebû Huzeyfe ibni Utbe, 360 Muhâcir, 360 Ensar ve binden fazla da Tâbiîn şehit oldu. Müseyleme bu savaşta Eshâb-ı kirâmdan Vahşî radıyallahü anh tarafından öldürüldü. Vahşî radıyallahü anh Müseyleme’yi nasıl öldürdüğünü şöyle anlatmıştır: “Müseylemet-ül Kezzâb üzerineÊgönderilen orduya katıldım. Umarım ki Müseyleme’ye karşı çıkarım, onun cezâsını veririm, dedim. Nihâyet savaş yapıldı ve İslâm ordusu gâlip oldu. Bir de ne göreyim. Müseyleme yıkık bir duvar dibinde sanki esmer bir deve gibi saçı başı dağınık bir halde duruyordu. Hemen harbemi öyle bir attım ki, Müseyleme’nin göğsüne saplanıp iki küreği arasından çıktı. Bunun üzerine Ensâr’dan bir kişi ona doğru koştu ve başını bir kılıç darbesiyle uçurdu.”
Yalancı peygamberlerden biri. Peygamber efendimizin sağlığında Yemâme’de ortaya çıkıp, peygamberlik iddiâsında bulundu. Önce Medîne’ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra peygamberlik iddiâsında bulunarak dinden çıktı, mürted oldu. Müseyleme Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem); “Senden sonra yerine beni seçersen sana tâbi olurum.” deyince, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; elinde bulunan hurma dalını göstererek; “Bu hurma dalını istesen vermem. Allahü teâlânın takdir ettiği şey, elbette meydana gelir. Benden sonra kalırsan, Hak teâlâ seni helâk eder. Zannederim, bana, (rüyâda) gösterdikleri sensin.” buyurdu. Yemâme’de ortaya çıkıp hokkabazlık ve sihirbazlık yaparak, birçok kimseyi aldatarak etrâfında toplamıştı. Müseyleme’ye inananlar ondan bâzı şeyler isterdi. Fakat Müseyleme onların istediğini karşılamak için ne yapmak isterse tersi olurdu. Bir kadın hurma bahçesinin iyi mahsul vermesi için ondan duâ istemişti. O da bir kova su isteyip sudan bir yudum ağzına alıp çalkaladı ve kovaya döktü, su acılaştı. Kadına; “Suyu götür bahçene dök.” dedi. Kadın bu suyu bahçesine serpince ağaçları tamâmen kurudu. Müseyleme hangi çocuğun başına elini koysa çocuğun başı kel olurdu. Gözü ağrıyan biri ona gelip duâ istedi. İki elini o şahsın gözlerine sürdü. Bunun üzerine gözleri kör oldu. Müseyleme’nin yüzüğünü çocukların ağzına korlardı. Ağzına Müseyleme’nin yüzüğü konulan çocuklar dilsiz olur, bir daha konuşmazdı. Peygamber efendimize mektup göndererek peygamberlik iddiâsını bildirmişti. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bir defâsında uyurken rüyâmda iki kolumda iki altın bilezik gördüm, bunlar kadın zîneti olduğu için bu rüyâm beni kederlendirdi. Sonra rüyâmda bana bu bileziklere üflemem vahyedildi. Ben de bunlara üfledim. Bunların ikisi de uçtu. Ben bu iki bileziği benden sonra türeyecek (peygamberlik iddiâsında bulunacak) iki yalancı ile te’vil ettim (yorumladım) ki, bunun biri (Sanalı) Ansi (Esved)’dir, diğeri de (Yemâmeli) Müseyleme’dir.”
Hazret-i Ebû Bekr’in halîfeliğinin ikinci yılında, Hâlid bin Velîd komutasında bir ordu Yemâme’ye gönderildi. Bu ordunun bayrağını Ömer’in (radıyallahü anh) büyük kardeşi Zeyd bin Hattâb taşıyordu. Müseylemet-ül-Kezzâb’ın etrâfına toplanarak dinden dönenlerle büyük bir savaş yapıldı. Mürtedlerden yirmi bin kişi öldürüldü. Müseyleme ile askerleri mağlûp ve perişan oldu. Zeyd bin Hattâb, Sâbit bin Kays-ı Ensârî, Ebû Dücâne, Ebû Huzeyfe ibni Utbe, 360 Muhâcir, 360 Ensar ve binden fazla da Tâbiîn şehit oldu. Müseyleme bu savaşta Eshâb-ı kirâmdan Vahşî radıyallahü anh tarafından öldürüldü. Vahşî radıyallahü anh Müseyleme’yi nasıl öldürdüğünü şöyle anlatmıştır: “Müseylemet-ül Kezzâb üzerineÊgönderilen orduya katıldım. Umarım ki Müseyleme’ye karşı çıkarım, onun cezâsını veririm, dedim. Nihâyet savaş yapıldı ve İslâm ordusu gâlip oldu. Bir de ne göreyim. Müseyleme yıkık bir duvar dibinde sanki esmer bir deve gibi saçı başı dağınık bir halde duruyordu. Hemen harbemi öyle bir attım ki, Müseyleme’nin göğsüne saplanıp iki küreği arasından çıktı. Bunun üzerine Ensâr’dan bir kişi ona doğru koştu ve başını bir kılıç darbesiyle uçurdu.”
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca