Thread Rating:
  • 9 Vote(s) - 3.11 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - IV
#1
Oku-1 
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - IV

RUBAİLER
1
Ey gece, neselisin, hep böyle neseli gel, neseli gel! Ömrün bitmesin, kıyamete kadar uzasın
gitsin, dostun yüzünün güzelliginden, hatırında öyle bir ates var ki, ey üzüntü, eger cesaretin varsa
gel, benim hatırıma gir!
2
Ey yolcu; aklını basına al, seferin nereye Hangi diyara gitmek istiyorsun Nereye gidersen git,
sen bizim gönlümüzdesin. Denizden uzak düsmüs bir balık gibi, o denizin gamını daha ne kadar
çekeceksin Kupkuru kalmıs dudakların, ne zamana kadar denize hasret ve ayrılıktan sikayet
incilerini aleme saçacak.
3
Bir kurnazlık sarhos ederek, gibi kendimi oraya atayım, atayım da bakayım, o cihanın canı
orada mıdır Ya maksadıma eriseyim, o yurda ayak basayım, yahut da gönlüm gibi, basımı da
vereyim, elden çıkarayım gitsin.
4
Sesin, gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun! Gece, gündüz neselensin, söyledikçe
söylesin. Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz. Sesin, kamıs gibi sekerler çignesin, ballar
yesin.
5
Asık, bütün yıl sarhos olmalıdır. "Ayıplayan olur mu " diye düsünmeme-lidir. Asık. coskun
olmalı, deli, divane olmalıdır. Ayıkken her seyin tasasını çeker, gamını yeriz. Fakat olunca; "Ne
olursa olsun!" der isin içinden çıkarız.
6
Omür tükendi ise Allah baska bir ömür verdi. Geçici ömür kalmadıysa, te suracıkta
tükenmeyen, ölümsüz ömür.. Ask, hayat suyudur, bu suya dal! u denizin her damlasında baska bir
hayat, baska bir ömür var.
7
Yazıklar olsun ki vakit geçti, bizse çılgın asıkız, deli divaneyiz. Kıyısı belli olmayan bir
denizdeyiz. Bir gemiye binmisiz, gece, bulutlu bir gece... Allah´ın denizinde Allah´ın lütfu ile, onun
ihsan ettigi güçle, basarıyla gemimizi sürüp durmadayız.
8
Güzel sakîyi rüyamda gördüm. Sarab kadehini eline almıstı... Bu gördügüm onun hayali idi. Ben
hayaline dedim ki: "Sen onun kulusun, kölesisin, ama bizim efendimiz, sahibimiz olmaya da
layıksın. Umarım ki onun yerine geçersin de onun gibi bize sarab sunarsın."
9
Bu ask atesi bizi pisirir, her gece harabata dogru çeker götürür. Baskası bizi bilmesin,
görmesin, tanımasın diye, yalnız harabat erenleriyle bizi bir araya getirir, onlarla beraber oturtur.
10
Ey seher rüzgarı! Bize haber ver; sen geçtigin yolda, o alev alev yanan, o ates dolu, o sevda
dolu gönlü gördün mü 0 gönül, yüzlerce yalçın kayaları,graniti atesiyle yaktı, eritti.
11
Efendim, sen bizi artık rüyada bile görmez oldun! Ta gelecek seneye kadar bir daha bizi
göremeyeceksin. Ey gece; her dem bize bakıp duruyorsun ama, sen seherin aydınlıgı olmadan bizi
göremezsin.
12
Ey sevgili, geceleri gökyüzünde dolasan ay senin çevreni bulamamıstır. Geceleri seni bulmak
için ugrasana, dönüp dolasana senin ayından armaganlar gelir. Her ne kadar safagın çevresi, al
yanaklı ise de, bu onun tabîi renginden degil, senin sapsarı yüzünün güzelliginden mahcup
olusundan, utanısındandır.
13
Bir ömürdür ki, senin gül bahçeni görmedik. 0 mahmur, o insanın aklını basından alan nergis
gözlerini seyretmedik... Vefa gibi halktan gizlenmissin, nice zamandır ki biz senin güzel yanaklarını
görmedik.
14
Ey dost! Dostlukta sana çok yakınız. 0 kadar ki nereye ayagını bassan, sevine sevine o yerin
topragı oluruz. Sevgilim, asıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni
görmeyelim
15
Ben bir müddet taklit ile kendimi bildim, kendimi begendim. Ben o vakitler kendimde idim ama,
asıl kendi varlıgımı sezememis, anlayamamıstım. Çünkü, o zaman ben kendimi görememis,
kendimi tanıyamamıstım. Sadece adımı isitmistim. Fakat ne zaman ki, kendimden çıktım, benligimi
terkettim;iste asıl o zaman kendimi gördüm, kendimi buldum.
16
Ben kendime bazen; "Emîr´im, bey´im" derim. Bazen de tutar; "Ben bir esirim" diye haykırırım.
0 haller geldi, geçti. Bundan sonra ben artık kendime gelemem. Zaten kendime gelmemeyi,
kendimde olmamayı huy edindim.
17
Gönlümü, belanın geçtigi yola koydum. Yalnız senin arkandan kossun diye, gönlün ayak bagını
çözdüm... Bugün rüzgar, bana senin güzel kokunu getirdi, ben de Teşekkür için ona gönlümü
verdim.
18
Benim zatım, bahr-ı küll, bütünlük aleminin denizi haline gelince, zerre-lerin güzelligi, Hakk´ın
yarattıgı bütün varlıkların hoslugu, nizamı, bana aydınlanıp görünür. Ben ilahî tecellilerin
heyecanına kapılırım da bütün vakitlerimin bir vakit olması için, ask yolunda gece.gündüz mum
olup yanmak isterim.
19
Beni önce binlerce lüfuf ile oksadı. Sonra tuttu binlerce kahır ile, binlerce dertle beni eritti...
Benimle, sevgisinin zarı gibi oynuyordu. Ben, benligimden geçip o olunca, ben onda yok olunca,
beni bırakıp gitti.
20
Benim asktan baska bir arkadasım yoktu ve olmadı. Ne dünyaya gelme-den önce, ne de daha
sonra asksız yasadım. Canım içimden bana söyle sesleniyor: Ey ask yolunun olgun yolcusu, bana
kapıyı aç!
21
Ben zerreyim, sen benim günesimsin; ben gam hastasıyım, sen tam benim ilacımsın! Kolsuz,
kanatsız arkanda uçar dururum, sanki ben bir saman çöpü olmusum, sen de benim kehribarımsın.
22
Ey durmadan akıp giden gözyası; gönlümüzdeki sevdayı artıran güzelimize, o bagımız, o
baharımız, o hos seyran yerimize de ki: "Birlikte geçirdigimiz gecelerimizden bir geceyi anınca,
edepten dısarı çıktıgımızı düsünerek tasalanmasın, bizi mazür görsün"
23
Sevgilim, senin gönlün, inci ve mercan denizidir. Sen. incileri, mercanları dagıtmaya, saçmaya
bak! Az harcayan nekeslere hak yolu kapalıdır. Ten, sedef gibi agzını açmıs da ah ederek diyor ki:
"Canın yol bulamadıgı bir yere ben nasıl sıgarım .."
24
Senin canında bir can vardır. Sen o canı ara! Senin teninin dagında çok kıymetli bir inci
bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara! Ey hak yolunda yürüyüp giden süfî! Eger
arayabiliyorsan, onu sen kendinde ara, kendinden dısarda arama!
25
Dünyaya ait duygular, üzüntüler senin gözlerini karartmıs da; bahtsız insanların acılarını,
günleri kararıp giden kisilerin kederli hallerini, gözyaslarını göremiyorsun. Cehennemde yananlann
feryadları, uzaktan duyulmaz... Gönle huzür veren, cana can katan güzelleri sevdigini ne diye iddia
ediyorsun Ask kendini alçaltanların kandır, iyi nam sahiplerinin ask ile ne isi var
26
0 meftunun, o tutkun asıkın gözlerini, sevgilisinin gözünde gör, seyret! 0 kudretine son
olmayan, o yaratma gücüne akıl ermeyen, nasıl yarattıgı anlasılamayan Allah´ın halk ettigi
güzelliklerde, gösterdigi nükteyi, manayı, inceligi iyice duy, anla sonra da, o nergis gözlerin içtigi
hepsinin de benim gözlerimden aktıgını seyret, gör!
27
Güzel huylu, sevgilimi denedim, o büyük bir ırmak gibidir, bulanık sel suları, onu asla
bulandıramaz. Ben bir gün bile onun kaslarını çatık görmedim. Onu, tıpkı ölümsüz (fanî olmayan)
hayata benzetirim.
28
Zaman halktaki bu birbirine hiddetle söz söylemeyi, kırıp geçirmeyi, su gürültüyü patırtıyı kısa
keser. Ölüm kurdu, bu sürüyü birbirine katar, parçalar gider. Herkesin basında bir gurur, bir ululuk
vardır. Fakat ecelin sillesi, günü gelince her kafaya iner.
29
Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgarı sana degmesin. Ey cihanın gözbebegi, kem göz
senden uzak olsun. Sen göklerin de canısın, yerin de!.. Canına, rahmetten, rahattan baska bir sey
dokunmasın!
30
Ey gönül; gönlümüzün dumanı sevdamızı belirtir, sevdamızdan haber venr: Ey gönül gönülden
tüten dumanın, askla yanan, yakılan gönlün dumanı oldugu apaçık görünür. Ey gönül; bir gönlün
kandan dalgalanması, o gönlün gönül degil, belki bir ask deryası oldugunu gösterir.
31
Dostun hayali bizimle oldukça bütün ömrümüz seyirle, seyranla geçer, mutlu bir hayat yasarız.
Ey gönül; gönül nerede muradına ererse, sevdigine kavusursa, oradaki bir diken, binlerce
hurmadan daha iyidir, daha hostur.
32
Atımız, ask yükleriyle, yokluk diyanndan yola çıktı. Gece idi, fakat gecemiz karanlık degildi,
vuslat sarabiyle hep aydınlanıyordu, mezhebimizde ha-ram olmayan ask sarabından,
dudaklarımızı, yokluk sabahına kadar asla kuru bulmayacaksın.
33
Mademki Cenab-ı Hakk tezce ayrılmamızı yazmıstı. Bizim o kavgamız, o tiksinmemiz ne içindi
Kötü idiysem zahmetten, sıkıntıdan kurtuldum; iyi idiysem, seninle birlikte yaptıgımız konusmaları,
tatlı sohbetlerimizi yad et, an!
34
Peygamberimizin yolu, izi asktır. Biz, ask ogullarıyız. Ask, bizim anamızdır. Ey ten çadırında
gizlenen anamız, sen bizim hakikatı örten, gerçegi göremeyen tabiatımızdan, nefsimizden
35
Gevherimiz, mayamız, la´l renkli saraplarla yogruldu. Kadehimiz, çok sarap içtigimizden ötürü
elimizden sikayete, feryada geldi. 0 kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, ne biz sarabın basından
ayrılıyoruz, ne de sarap bizim basımızdan ayrılıyor.
36
Eger ben ölürsem, beni ölü olarak alın, götürün, sevgilime teslim edin. Sevgilim, eger benim
pörsümüs, çürümüs dudagımı öper de, ben o anda dirilirsem sakın sasmayın.
37
Sevgilim! Ne vakte kadar bize, uzaktan seyirci olacaksın Biz, çare bulucuyuz. Ask bizim çaresiz
bir zavallımızdır... Can kimdir Besikte yatan aciz bir çocugumuz. Gönül kimdir Bir garip, avare
konugumuz.
38
Bazen temizligimizi melekler kıskanırlar, bazen korkusuzlugumuzu, yap-tıgımız kötü isleri
görür de, Seytan bile bizden kaçar. Su topraktan olan tenimiz, Hakk´ın bize lutfettigi emaneti
tasımaktadır, çevikligimize, gücümüze, kuvvetimize ask olsun.
39
Bizim topraktan yaratılmıs olan tenimiz, göklerin nürudur. Bizim hak yolundaki çevikligimizi
melekler kıskanırlar. Bazen bizdeki temizlige melekler imrenirler, haset ederler. Bazen de,
hayasızlıgımızdan, kötülügümüzden seytanlar kaçar.
40
Sevgilim, incir satan bir kisiye, hangi is daha iyidir Ey can kardesim, elbette, incir satmak daha
iyidir. îste bize de yarasan, iyi gelen sey, sermest yasamak, mest ölmektir. Sevgilim, mahsere de
kosa kosa mest olarak varmaktır.
41
Tanbur; "Tentenen" diye inlemeye baslayınca ten zindanında mahpus olan gönül, elsiz ve
ayaksız zincirini koparmaya koyulur... Çünkü tanburun nagmelerinin mehtabında, gizlenmis birinin
sesi, ona; "Ey yolunu sasırmıs, ayrılık hastalıgına tutulmus gönül, gel!" diye seslenir.
42
Seni, kimseye muhtaç olmadan tek basına yaratan o essiz varlık, seni sevda içinde tek basına
bırakmaz.. Kendi içine kapanıp hayaller, düsünceler meydana getirdigin evde, yani senin gönül
evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü es, dost belirtir.
43
Seninle birlikte oldugum zaman, sevgiden, dostluklar yüzünden uyuyamam. Sensiz oldugum
vakit de, inler dururum, üzüntüden gözümü kapaya-mam. Sasılacak sey.. Her iki gece de uyanıgım,
fakat bu iki uyanıklıgın arasındaki farkı sen gör!
44
Ey dönek huylu felek, türlü kötülüklerle, hile ile gönlümün rahatını kaçırdın, bana ne oyunlar
ettin! Ama bir gün beni senin sofrana oturmus, ay gibi nürdan kaseler yaparken görürsün.
45
Ask atesinden dünyada sıcaklıklar vardır. Askın vefa sütünden cefa bile yumusar. Günesin bile
utandıgı bir ay´dan utanmayan kisi, ne utanmazdır, hem ne utanmaz!
46
Ey günes gibi essiz olan sevgili, gel! Senin güzel yüzün olmadıkça, bag da, yapraklar da sarı
sarıdır. Gel, sevgilim gel! Dünya sensiz, tozdur, topraktır. Su meclis. su nese, su zevk alemi, sensiz
tatsızdır, soguktur.
47
Gel sevgilim, senin güzel yüzünün nüm ısıgı örtülecek, gizlenecek bir nür degildir. Senin
güzelligin, erlik suyunda meydana gelmis bir güzellik degildir... Gel, sevgilim; kendini öfke perdesi
içinde gizleme!.. Gel; gel ki senin güzelligin gizlenecek güzellik degildir!
48
Ey her agacın, her bagın, her otun yesilligi, tazelik ve baharı! Ey benim devletim, bahtım,
yüceligim!.. Ey yalnızlıgım, ey sema´ım, ey ihlasım ve riyam!.. Gel; gel ki sensiz, sen olmadıkça
bütün bunların hepsi sevdadan ibarettir!
49
Efendim, mevlam! Ben eskiden islenmis günahlara, geçmiste yaptıklarıma tövbe ederim. Telef
olmus, yok olup gitmis bir asıkın özrünü kabul etmez misin Benim pismanlıgım, her ne kadar
senin bol kereminden, merhametinden kendi varlıgıma yönelmek ve cömertligini incitmekse de,
efendim, Allah´ım beni affet, beni affet, beni affet!
50
Bizi dirilten o dost, ne kadar temiz, ne kadar tatlıdır, ne kadar hostur, güzeldir... Biz insanlar,
ruhlardan, gönüllerden ibaret idik, bedenlerimiz yoktu. 0 aziz dost, bedenlerimizi, ruhlanmıza
konuk evi olarak yarattı. 0 dostumuz, o efendimiz, lutfeder, kerem buyurursa bizi affeder, nasıl
önceden yarattıysa, gene yaratır, bizi tekrar diriltir.
51
Ask geldi, beni her seyden, herkesten ayırdı, beni maddî isteklerden alıkoydu, üzdü, perisan
etti. Sonra bana acıdı, lütfetti ihsanlarda bulundu, beni oksadı. Allah´a sükürler olsun ki, seker gibi
vuslat suyunda eritti, beni kendine kattı.
52
0 dost, beni sevgi ile, nazla, çesit çesit nimetlerle besledi. Etten, deri ve damarlardan
dokunmus çok degerli bir kumastan arkama usta bir terzinin diktigi süslü püslü bir elbise giydirdi.
Aslında, tenimiz bir hırkadır. Onun içinde bulunan gönül, süfî bir dervistir. Su gökkubbesinin
içindeki bütün alem, bir ibadet yeridir. Seyhimiz de O´dur.
53
Seni kucaklayamadıgımdan beri aglıyorum. Aglamadan kaldıgımı gören yok! Sen canımda,
gönlümde ve gözümdesin, bu sebeple unutulmamaktasın. Allah için sen de beni unutma!
54
Bu sendeki gurur ne kadar artacak Çesit çesit görünüsünün hayali, sende daha ne kadar
sürecek .. Sübhanallah, sende sasılacak bir tavır, anlatılamayacak bir is, bir hal var. Ben sana "hiç"
diyecegim ama, sen "hiç" de degılsin. Bu kendini bir sey görmen, hep senin zannın, vehmindir.
55
Hakk´ın nüriyle nürlanma kabiliyeti olan gönül sahibinin canı, Hakk´ın sırlarıyla dolar. Sakın
benim etten, kemikten, deriden ibaret olan tenimi, o sırlardan habersiz tenler arasında sayma!
Çünkü bu ten, Hakk´ın ihsan ve lütuf denizine girdi, bastan basa lütuf ve ihsan kesildi.
56
Allah´ı zikretmekle, degerli bir insanın degeri artar, nürlanır. Yolunu kaybetmis kisiyi zikir,
hakîkat yoluna getirir. Her sabah, her aksam, her namazda, bu "La ilahe illallah" (=Allah´tan baska
mabud yoktur) sözünü kendine vird edin.
57
Eger yasıyorsan, canın varsa, gel, orada can feda et! Oradaki sen, buraya gelmeden önce orada
idin. Orası senin asıl vatanındı. Can bir nükte duydu, bir buyrukla o yerden ayrıldı, buraya geldi.
Burada yüzlerce nükte duydugu, yüzlerce isaret aldıgı halde nasıl oldu da o yere dönmedi
58
Eger kendini, gerçek varlıgını bulmak istiyorsan, kötü huylarından, nefsanî arzularından kurtul!
Kendi maddî varlıgından dısarı çık! Dereyi bırak, Ceyhun dogru gel! Felegin yükünü öküz gibi ne
diye çekip duruyorsun Bir takla at, sıçra felegin üstüne çık!
59
Hakk yolunda ten pamugundan can esvabını ayıran o efendi Mansur idi. Aslında Mansur; "Ben
Hakk´ım!" demedi, bu sözü Hakk dedi. Mansur nerede;bu söz nerede Bu sözü söyleyen Hakk idi,
Hakk idi.
60
Gene gel! Gene gel! Her ne isen oldugun gibi gene gel! Hakk´ı tanımıyorsan, atese tapıyorsan
puta tapıyorsan gene gel... Bu bizim dergahımız, evimiz umutsuzluk evi degildir. Yüz kere tövbeni
bozmussan gene gel!.
Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhümun Semsî 1342 (1963) senesinde
Tahran´da bastırdıgı ve benim tercümeme esas teskil eden Ruba ´î Dtvanı´nda ve bendenizde
bulunan baska yazma ruba´îler arasında bulamadıgım bu ruba´înin Hz. Mevlana´ya ait olmadıgını
soyleyenler varsa da, Mevlana´dan bahsedilen her yerde, her toplantıda sanki bu büyük velînin
baska güzel siirleri yokmus gibi hep bu ruba´i tekrar edilip durulur. Kimin olursa olsun, bu ruba´î:
"Allah´ın rahmetinden ümit kesilmez. Allah bütün günahları bagıslar. Çünkü o çok bagıslayan,
çok esirgeyendir." (39/53) Ayet-i kerîmenin izahından ibarettir.
Hosumuza giden "Yüz kere tövbeni bozmussan yine gel!" sözü, "Ümitsizlige kapılma! Allah´ın
rahmetinden ümit kesme!" manasına gelmektedir.
Yoksa Hz. Muhammed(s.a.v.)´in yolundan kıl kadar ayrılmayan Hz. Mevlana, tövbeyi sık sık
bozmanın Hakk´a karsı küstahlık oldugunu elbette bilmektedir.
Çünkü bir hadîslerinde alemlere rahmet olan büyük ve essiz Peygamberimiz söyle
buyurmuslardır: "Günah islemekte ısrar ettigi halde günahlardan tövbe eden kisi, adeta Allah ile
alay etmis olur."
Yahya b. Muaz hazretleri de; "Ben tövbeden sonra islenen bir günahı, tövbeden evvel islenmis
yetmis günahtan daha çirkin görürüm." diye buyurmuslardır.
_ran´ın yetisirdigi en büyük sairlerden Sîrazlı Hafız merhum da gönül kırmanın büyük bir günah
oldugunu anlatmak için miibalagalı bir ifade ile:
"Kimsenin kalbini kırma da, ne yaparsan yap! Bizim serîatimizde bundan baska bir günah
yoktur." derken; "Gönül kırma da, her türlü kötülügü yap!" mı demek istemistir Yukarıdaki
ruba´îyi okurken bu husüsu da düsünmek gerekir.
61
Rebab, îsrafîl´in nefesiyle seslenmede, feryad etmededir. Bu sebepledir ki, rebabın sesi, ask
atesi ile kavrulan gönülleri diriltir. Onlara yeniden can verir, onları gençlestirir. Zamanın iyi ettigi
sevgi yaralan kanamaya baslar, batıp yok olan sevdalar küçük balıklar gibi bir bir suyun dibinden
yukarıya çıkarlar.
62
Ya Rabbî! Ya Rabbî; rebabın tesbihi hakkı için! Çünkü rebabın tesbihinde yüzlerce soru,
yüzlerce cevap vardır... Ya Rabbi; yanmıs, kavrulmus gönül, yaslarla dolu göz hakkıyçün
söylüyorum, biz, küpteki saraptan daha çoskunuz.
63
Biliyor musun, su rebabın sesi ne diyor Diyor ki: "Benim arkamdan gel;beni takip et de yolu
bul! Çünkü dogruya varmak için yola çıkmıssın ama, egri bir yol tutmussun... Çünkü sormakla
cevaba yol bulunur."
64
Bugün de her gün gibi yine harabız. Yine harab olmusuz. Endise kapısını açma! îçli feryadları
ile, yanık sesiyle bize her seyi unutturan rebabı eline al, çalmaya basla! Her zerrede, her seyde
kainatı yaratanın kudretini görenler ve onun ilahî güzelligini kendilerine mihrap edinenler için, yüz
çesit namaz, yüz çesit rükü, yüz çesit secde vardır.
65
Bizim sarhos olmamız için, saraba ihtiyacımız yoktur. Meclisimizin neselenmesi için çeng ve
rebab da istemeyiz! Biz gönül alıcı bir güzelin yüzünü görmeden, hos sesli çalgıcıyı dinlemeden
mest olmusuz, kendimizden geçmisiz.
66
Bizim sarabımız, kadehsiz olarak sunulmaktadır. îçimize bir ates düsmüstür, yüregimiz yanıp
tutusmaktadır. Fakat, bu gönül yangınının dumanı görülmemektedir. Ask rebabının feryadı,
inlemesi gerçek sevgilimizin, gönül sultanımızın yayından, O´nun mızrabındandır. Sakın; "Bu
rebabdır, bu sesi rebab çıkanyor." deme!
67
0 essiz, parlak incinin hayali gözümün önüne geldi. 0 anda kendimi tutamadım, aglamaya
basladım. Gözyaslarım akarken içim yanıyordu. Heyecandan sasırmıstım. Gizlice gözümün kulagına
dedim ki; "Biliyor musun Gelen konuk çok kıymetlidir, çok azizdir. Ona bol bol ask sarabı sun!"
68
Sübhanallah! Ey parlak, ey essiz inci! Seninle ben, her hususta birbirimize aykırı düsüyoruz.
Ben, senin bahtınım, beni hiç uyku tutmuyor, geceleri uyuyamıyorum. Sen ise, benim bahtımsın,
uykudan kendini alamıyorsun, hiç uyanmıyorsun.
69
Düsünme! Bos yere kafanı yorma! Kendini uykuya ver, uyu! Çünkü düsünce, gönlün ay yüzüne
perde olur. Gönül ay gibidir. Düsünce bulut olur, onu örter, nürunu gizler. Bu sebeple gönülde
düsünceye yer verme, düsünüp tasınmayı suya at!
70
Uyku geldi, göze girmek istedi fakat gözde yer bulamadı. Çünkü, göz senin sevdan yüzünden
atesler içinde kalmıs, yaslarla dolmustu. Göze giremeyen uyku, bu defa gönle dogru gitti. Civa gibi
yerinde duramayan kararsız bir gönül buldu, sonra o, tene dogru yol aldı, oraya yerlesmek istedi,
orayı da harap, hem de çok harap gördü.
71
Ey uyku! Sen tadı hos, içilmesi hafif bir ab-ı hayat bile olsan, bu gece bizim yanımızda ise
yaramazsın, senin bizimle isin yok. Ey uyku, basındaki saç sayısınca basın olsa, bu gece bir bas
kadar ise yaramaz, kendi basını bile kasıyamazsın.
72
Sakî! Cananın güzel yüzü askı için, sevabına bana o toprak ve su görme-yen ask sarabından
sun! Ben beden hastası degilim, hastasıyım. Ben, serbeti ne yapayım Sen bana sarap sun, sarap!
73
Gece geldi. Su gönüldeki yanısın acaba sebebi nedir Ben sanıyorum ki, tanyeri agardı, acaba
gündüz mü oldu Sasılacak sey! Askın gözüne ne gece sıgar, ne de gündüz... Su askın gözü acaba,
gözleri mi baglıyor... însanı görmez hale sokuyor.
74
Sen öyle güzel, öyle essiz bir varlıksın ki, gökler bile seninle neselenir, seninle güler. Hal böyle
iken, eger bir insan tutar da sana asık olursa, buna sasılır mı Bu sebeple sen beni istesen de,
istemesen de, ben yasadıgım müddetçe sana, kul köle olacagım.
75
Sen bu gece birdenbire perdeleri kaldır! Korku ve endiseyi üstünden at! îki dünyadan da
tamamiyle vazgeç, onlarla zerre kadar ilgilenme! Dün sen candan ve gönülden bahsetmis, onlardan
sikayette bulunmustun. Bu gece ben onları yakaladım. Canı öldürülmüs, kesilmis bir halde, gönlü
de aglar ve inler bir durumda önüne bırakıyorum.
76
Sırlara dalanlar, sırlar içinde varlıktan kurtulanlar, bu gece, kendilerinden geçmisler, sevgili ile
perde arkasında, halvette oturmuslardır. Ey yabancı varlık! Ask yolundan çekil, bu gece
yabancıların aramızda bulunması bizi üzer, bize zahmet verir.
77
Dostların hatırı için bu gece uyuma! Gecenin kulagını tut, bük, uyuma! "Fitnenin uyuması daha
iyidir." derler. Sen de bir fitnesin. Fakat senin gibi güzel bir fitnenin uyanıklıgı daha iyidir. Bu
sebeple acele etme, uyuma!
78
Ey talihimi, bahtımı uyandıran sevgili uyuma! Ey ilkbaharın, ey giil bahçesinin rengi, parlaklıgı
uyuma! Ey kanlar içen nergis göz! Bu gece zevk gecesidir, nese gecesidir, sakın uyuma!
79
Ey ay yüzlü, böyle bir gecede ay gibi sen de uyuma! Su dönüp duran gökkubbe gibi dönmeye
basla, uyuma! Bizim uyanıklıgımız, alemi aydınlatan ısık olur, çerag olur. Sen de bir gece ısıgı
bekle, onu koru, gözet uyuma!
80
Ey yar, senin gibi bir sevgili yoktur! Senin benzerin bulunmaz. Her is seninle yola girer, senden
düzenlenir. Sen uyuma! Bu gece senin güzel nürlu yüzünden yüzlerce ısık parlayacak, etrafı
aydınlatacaktır. Zaten sen bizim içimizdesin, sakın,uyuma!
81
Ey sevgili, yine bize yakınlık göster, dostluk et, bize yar ol! Bizi sensiz bırakma, uyuma! Ey
sarhos bülbül, gül bahçesinde uyuma, garip olan, kimsesiz bulunan dostalan düsün, onları gözet,
koru, uyuma! Bu gece, lutuf gecesi, bagıs gecesi, ihsan gecesidir, sakın uyuma!
82
Eger sonsuz bir hayat ve mutluluk istiyorsan, uyuma, dostun ask atesiyle yan, yakıl, uyuma!
Yüzlerce gece uyudun, ondan ne elde ettigini, ne kazandıgını gördün. Allah için olsun bu gece
sabaha kadar uyuma!
83
Agza sıgmayan lokmayı iste! Rüh gıdası gönül lokması ara! Kitaplarda yazılı olmayan ledün
ilmini ehlinden ögrenmeye çalıs! Cenab-ı Hakk ile kamil insanların, ermislerin gönülleri arasında
öyle bir sır vardır ki, Cibril bile oraya girip o sırrı ögrenemez. îste sen o sırra asina olmaya gayret
sarfet!
84
Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlı bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk´a layık bir kul
olmadan, onun lütfuna, ihsanına nail olmadan Süleyman mülkünü taleb etrne. Mademki, isin
sonunda ecel vardır, ölüm bir gün gelip yakana yapısacaktır, hiç bir müslümanın hatta hiç bir
insanın kalbinin incinmesini arzu etme!
85
Müskülünü çözen, seni hakikata ulastıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, ögrenmeye
çalıs. Aklını basına al da, su dünyayı, yani var gibi görünen yogu bırak, yok gibi sandıgın varı iste!
86
Bu gece, dosta kavustugum için sevinç içindeyim, pek mutluyum. Bu gece ayrılık kaygısından
kurtuldum. Dostla kucaklastık, sarmas dolas olduk. Bu ugurlu, bu mes´ud anlarda gönlüme
sesleniyor, diyorum ki; "Allah bana acısa da, bu gecenin anahtarı kaybolsa; ne olur; sabahın kapısı
açılmasa.
87
Bu seher vakti esen rüzgar, Hakk asıklarının gönüllerindeki sırlara asinadır. Bu ugurlu zamanda
sen de uyuma. Bu zaman yalvarma, yakarma zamanıdır, uyuma zamanı degildir! îki cihanın halkına,
ilahî bir lütuf olarak ezelden ebede kadar kapanmayan dilek kapısı, seher vaktinde açıktır. Fırsatı
kaçırma, yatıp uyuma!
88
Ansızın bir seker kamısı bitti, filizlendi, birdenbire böyle bir ab-ı hayat kaynayarak costu.
Ansızın padisahlar padisahından lütuflar, ihsanlar, sadakalar gelmeye basladı... Hz. Mustafa´nın
aziz ve mukaddes ruhunun sad olması için
89
Biz askın asıkıyız. Çünkü ask kurtulustur. Can Hızır gibidir. Ask ise ab-ı hayata benzer. Ask
padisahından beratı olmayana yazıklar olsun! Hayvanın, askı besleyen, ruha gıda olan manevî
tatlılıklardan, can sekerinden ne haberi olacak ..
90
Sıfatların sekline, rengine baglanmıs olan o ruh, Hz. Mustafa´nın nüruyla zat-ı ilahîye yükseldi...
0 rüh Hakk´ın zatına dogru yükselirken, sevincinden, Hz. Mustafa´nın rühunun sad olması için
salavat getirmeye basladı.
91
Her iki gözüm, o mahmur gözlerinden mest olmustur. Sunu anla ki, senin askından, senin
elinden ben elden çıktım. Bari bana uy da sen de basını salla, peki de! Basında ask havası esiyorsa,
bu haller sende de vardır.
92
Yarla hos geçinen kimse yarsız kalmaz. Müsterisi ile uzlasan tacir, müflis olmaz. Ay geceden
ürkmedigi, karanlıgından kaçmadıgı içindir ki nürlandı.gül , o güzel kokuyu dikenle hos geçinmekle
kazandı.
93
0 padisah, kötü huylu kullarından yüz çevirmez. Senin gibi yüzlerce kulunun suçuna,
edepsizligine bakmaz. Bu sözü sen söyleme, bunu onun deniz gibi sonsuz olan lütfu söylesin. 0 öyle
merhamet sahibidir ki, bizim kötülügümüzden kara seytan kaçar da, o kaçmaz!
94
Gönlüm beni kavgaya düsürdü, kendisi kaçtı gitti. Beni yalnız bıraktı. Can halime acıdı geldi.
Fakat sevdamı görünce, o da dayanamadı, kaçtı. Bu defa ürküp Zühre yıldızı, benim feryadımı
duydu, gökten yere indi, yanıma geldi. Beni atesler içinde bulunca, korktu, acele ile sazını yere
bırakarak o da, kaçtı gitti.
95
Rüzgar geldi, bahçede içki içenlerin baslarına güller saçtı. Yar geldi, dostların kadehlerine mey
doldurdu. 0 taze sünbül gibi kokan saçlar, güzel kokular satanların karına engel oldu. 0 mest nergis
gözler, aklı basında olanların kanlarını döktü.
96
Yagmur, askla gönlü yanan, birisinin basına yagıp durmadaydı. 0 kadar çok yagdı ki, asık
hemen eve kaçtı. Bu hali gören hos bir kaz, kanadını çırparak dedi ki: "Yagmuru benim üstüme
yagdır, çünkü Allah benim canımı sudan yarattı, benim su ile ülfetim vardır
97
Sevgilim! Gönül seni anınca senlendi, neselendi. Allah´a yemin ederim ki, o neseyi, zevki
saraptan almayı düsünmedi de elindeki kadehi içmeden yere döktü. Gönül sensiz kendini cansız ölü
bir kalıp gibi gördü. Zaten candan kaçanın layıkı da iste budur.
98
Rüzgar, sevgilinin dagınık saçlarını oksayınca, ay, o güzellige hayran olur da, ona candan dua
eder: "Ömrün uzun olsun!" der. Ey bana ögüt veren kisi, asktan, gönlümün aldıgı manevî zevki, sen
de tatsaydın, beni bırakır, kendine ögüt verirdin!
99
Güzelim! Senin zaten bahanen azmıs gibi, simdi de "uykum geldi" bahanesiyle bizden kaçarsın
degil mi Hosça yat, uyu! Ben seher vaktine kadar, gözümü kapamadan, senin uykuya bulanmıs
nergis gözlerinden feryad edip durayım.
100
Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yasatıyor, sana konusma,
hissetme, düsünme gücü lutfediyor. Hatta, hareme, o güzel, o rühanî yerlere ulasmak ümidini de
veriyor, sen son nefesine kadar onun sundugu meyi iç, çünkü o isveden degil, kereminden bunu
sunmaktadır
101
0 nedir ki, sürete, sekle lezzet ondan gelir 0 ne seydir ki, onsuz sekil de kederlidir, bulanıktır,
süret de 0 sey, bir an olur ki süretten gizlenir. Bir an olur ki mekansızlık aleminden sürete
akseder, sekilde parlar, görünür.
102
Ey cahil nefsinin havasına uyan kisi! Ey baskalarının halinden ibret almayan! Senin bütün
hayrın, su içilecek yere bir tas koymaktan ibaret. Sen istiyorsun ki, bu tastan bütün sehir halkı
senin hayrına su içsinler, kansınlar degil mi
103
Ay yüzlü sevgilim, bugün ellerini çırpa çırpa gelmis, can gibi gelmis; can, nasıl hem apaçık
meydanda, hem de gizli, görünmez ise, o da öyle gelmis. Sevgilim, kendinden geçmis, hos neseli ve
aman bilmez bir halde gelmis. 0 öyle geldigi için ya, ben de bu haldeyim.
104
Bugün nasıl bir gündür ki, günes, hergünkü gibi parlamıyor îki misli kuvvetli parlıyor. Bugün
ayrı bir gün, günlerden hiç birine benzemiyor. Bugünkü günde baska bir tecellî nüru görünüyor. "Ey
asıklar, ey gönüllerini yitirmis kisiler! Size müjdeler olsun, bugün sizin gününüz diye gökten
yeryüzündekilere sesler gelmede, saçılar saçılmada.
105
"Hayatta oldugum müddetçe, egri gitmeyeyim, dogruluktan ayrılmayayım." diye tevbe ettim.
Fakat egriye, dogruya bakıyorum ve her baktıkça görüyorum ki; bütün egri de dogru da,
sevgilimizin dogru ve egrisidir.
106
Bu evde bir ısık vardı, ne oldu Simdi nerededir 0 ısık gözde idi. Simdi gönüllerdedir. Hos bir
hayal gibi geldi, gönülde oturdu, kalktı. Hayır, hayır gönülden gitmedi, hala da bizim gönlümüzün
içindedir.
107
Ne asagıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir Ne bizsiz, ne de bizimle olan degerli
nesne, nerededir Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur. Ama
gören nerede
108
Dünyada sabırsız, asıktan daha bîçare, daha zavallı kim vardır Çünkü bu ask, devasız bir
derttir. Ask gamının dermanı, ne cimriliktir, ne de riyadır. Gerçek askta, ne vefa vardır, ne de cefa...
109
Bazı insanlar vardır ki, gamlıdırlar, bu gamın nereden geldigini bilmezler. Bazı insanlar da
vardır ki, neselidirler, onlar da bu nesenin Hakk´tan geldigini bilmezler... Ne kadar solda, sagda
bulunanlar, egri, dogru yolda yürüyenler vardır ki, soldan, sagdan, egriden, dogrudan haberleri bile
yoktur. Ne kadar;"ben ve biz" diyenler vardır ki, onların da "ben ve biz"den haberleri yoktur.
110
Gayb aleminin atlısı geçti, gitti. Onun geçtigi yerden bir toz bulutu yükseldi. 0 atlı, yerinden
gitti, fakat kopardıgı toz hala orada yerli yerinde duru-yor. Ey Hakk´ı ve hakikati arayan kisi, sen
saga, sola bakma, dosdogru bak da gör ki o toz koparanın tozu burada, kendisi ise ölümsüzlük,
sonsuzluk alemindedir.
111
Dediler ki: "Her tarafta, altı yönde de hep Hakk´ın nüru parlamaktadır." Halk; "Hani o nür
nerede " diye feryada basladı. Gerçegi göremeyen kisi, saga, sola her yöne baktı, bir nür göremedi.
Bunun üzerine, ona, dediler ki;"Bir an için olsun sagsız, solsuz olarak bak! 0 vakit, o nüru
görürsün."
Her zerre, aç bir insan gibi Hakk´ın sofrasına oturmus, yiyip içmededir. Bütün varlıklar, hiç
durmadan, o sofrada yeseler, içseler yine de yiyecekler eksilmez. 0 sofra ebedî olarak açıktır,
kaldırılmaz, oldugu gibi yerinde durur. Hal böyle iken, bu ezel sofrası basında, halk her ne kadar aç
gözlülüklerinden bırbırleri ile çekisirler, kavga ederlerse de, yaratıldıkları günden bugüne kadar
yedıkleri gibi, hala da yemektedirler, yine de yiyeceklerdir. Sofra kaldırılmamıstır. Oldugu gibi
durmaktadır.
113
Ey dost, böyle yapma, bugünlerin bir de yarını vardır. lyilik de, kötülük de gün gibi görünür,
meydana çıkar. Asıklık mezhebinde hainlik reva degildir. Ben dogru gideyim de sen egri gidesin, bu
dogru degildir.
114
Birisi diyordu ki: "Güzeller güzeli bir peri var, fakat ortada yok, görünmüyor, mekandan
münezzeh olan o mukaddes can acaba nerededir Nerede bulunmaktadır " Iki cihan da onun
nimetleriyle orucunu bozmadadır. Fakat, agızsız, damaksız oruç bozmak ancak ona mahsustur.
115
Seni rüyamda gördügüm o gece geçip de gündüz olunca, gönül gündüz gibi, kavga ve gürültü
ile dolar... Dün gece rüyasında Hindistan´ı görüp de ayagının bagını koparan fili tutmaya kimin
kuvveti, gücü yeter
116
Ay yüzlü sevgilim, daima sag taraftan parlar, sag taraftan yüz gösterir, dogardı. Bir gün ona;
"Sola bakmak haramdır, hatadır." dedim. Bu defa o ay;yüzlüm, sol tarafını da süsleyince, sol
yönünü de nürlandırınca dedim ki; "Sol da, sag da, saglar da, sollar da hep sevgiden ibarettir. her
tarafta, her yerde Hakk tecellî etmektedir.
117
Senin askın neden böyle hikmet sahibi, pek bilgili ve hünerli Sevgin ve sefkatin neden böyle
saglam ve sarsılmaz bir halde Ask, eger hos ve güzel degilse neden onun üstüne böyle titriyorum;
onu çok seviyorum Eger ask, hossa, güzelse bu feryadlar, bu sızlanmalar, bu sikayetler neden
118
Bana dediler ki: "Sende olan bütün bu dertlerin bu acıların sebebi nedir Bu feryadlarm, bu
yaygaraların, bu gürültülerin, bu solgun yanakların sebebi nedir " Dedim ki: "Böyle söyleme,
bunda yanılıyorsun. Git de benim ay yüzlü sevgilimi gör, o zaman müskülün kalmaz. Bütün
bunların nedenini anlarsın."
119
Eger gönlün atesi yoksa, bu tüten duman nedir Eger, öd agacı yanmıyorsa bu buram buram
tüten öd agacı kokusu nereden geliyor Benim bu var olusum meydanda iken, asıkın yoklugu ne
demektir Mumun yanmasından pervane neden hoslanıyor
120
Deli oldum, divane oldum. Deli bir kisinin uyuması hatadır. Deli bir insan, uykunun yolu
nerededir bilmez ki, onu bulsun da uyusun! Allah uyumaz, o uykudan beridir, arınmıstır. Sen Allah´ı
o kadar düsün, o kadar sev ki Allah delisi ol; "Nerde olursan ol, ben seninle beraberim." sırrına er
de, Allah´la yat,kalk...
121
Senın bülundugun yerde hep gam vardır, savas vardır, cefa vardır, dert vardır, elem vardır.
Fakat sen kendinden geçer, Hakk´ta yok olursan, hep ´lütuf vardır, ihsan vardır, vefa vardır. Dogru
olursan, neyimiz varsa senin olur. Fakat sen dogru olmasan da, kötülük yollarında yürüsen, ben
senin kötülüklerini bile iyilik sayarım.
122
Sendeki varlıgı yiyip bitiren bu sade ates, yarının yüzlerce güzelinden, yüzlerce yakısıklı,
gösterisli dilberlerinden daha iyidir, görmüyor musun 0 sehvet atesi de ne kadar safdır, ne kadar
sadedir ama, o sade olan atesten ne kadar yakısıklı güzeller meydana geldi, yaratıldı...
123
Kimde gönül varsa, o bizim dilberimizdir. 0 simsek nereden parlar, han-gi yönden çakarsa, o
bizim cevherimizdendir. Allah´ın; "Ben sizin Rabbiniz degil miyim " sorgusuna karsı "Evet!" diyen,
her rühun sevgi ve heyecanını ta-sıyan mana altını, hangi madende olursa olsun, o bizim
altınıınızdandır.
" Bu ruba´îde A´raf Suresi 7/172-173. ayetlerine isaret vardır."
126
Felek, bizim kendi re´yini begenmis olan tabiatımızın kölesi degildir. Bu cebeple gönlümüzün
dilegini dinlememektedir. Su varlık alemine gelip, bize vokluk sermayesi olmustur. Onun sayesinde
yokluga ulasacagız. Perdelerin arkasında gizlenmis, bizi terbiye eden bir dadımız var. Aslında biz,
dünyaya gelmis degiliz. Bu dünyada yasar gibi görünen, dolasan, gezen bizim gölge-lerimizdir.
125
Senin elinin, gözünün, ayagının iki olması dogrudur. Fakat gönül ve sevgiliyi ayrı ayrı sanmak
hatadır. Bunları ayrı ayrı görmek yanlıstır. Sevgili dedigimiz varlık bir bahanedir. Aslında gerçek
sevgili Allah´tır. Kim bunları bir bilmez de iki zannederse ya yahüdîdir, yahut hıristiyan...
126
Bu gece, öyle bir gecedir ki, bütün gecelerin rühudur. Bu gece öyle bir gecedir ki, bütün dualar
kabul edilir. Bu gece, ihsan gecesidir. Bu gece bagıslarda bulunma, nimetlere erme gecesidir. Bu
gece, Hakk´ın sırlarına mahrem olanın gecesidir.
127
0 öyle bir güzeldir ki, yüzünün sevdasından arsa kadar velveleler yükseliyor. Gönülde paha
biçilmez güzelligi için, yanagının pazarından akseden güfültüler duyuluyor. Onun sarap testisinden
canın avucundaki kadehe sarap konurken hos seda çıkmaktadır. Gönlün boynunda onun
saçlarından örülmüs gibi baglar var.
128
Asıkların bu naraları zevk ve nese mumunun yüzündedir. Sasılacak sey su ki, mum geldi,
yanıyor, fakat pervaneden eser yok, görünmüyor. îste bu mum, öyle bir mumdur ki, gündüzden de,
geceden de üstündür. Ey can; kos, kos ki, gönül mumu can istiyor.
129
Ey gece! Sen nasıl bir gecesin ki gündüzler sana kul, köle kesilmistir Sen bir denizsin, canın
canı ise, senin dalgalarının geceleyin gösterdigi bir alevindir, bir korundur. Senin basındaki o ask
atesi, o fitne, o afet, bu gece, alev alev yanmada ve ısıklar saçmadadır.
130
Zamanın devri gelip geçmesi; ve bu ab-ı hayat çesmesinin hasreti beni öldürdü sanma!.. însanı,
can düsmanının öldürmesine sasılmaz, benim asıl sasırıp kaldıgım sudur ki: Beni düsmanımın degil
de, canımın canının öldürmesidir.
131
Kanlı yaslarla dolan, gama es olan, arkadas olan bir gözden sen, uyku umma, onu uyur sanma!
Böyle bir göz nasıl uyuyabilir Ondaki bu uykusuzluk halinin geçecegini sanarak, ona; "Uykusu
gelince uyur." diyen kisi! Sen asktan habersiz oldugun için böyle söylüyorsun.
132
Ben tövbeyi ne yapayım Nasıl tövbe edeyim ki, benim tövbem senin sayendedir, senin
lütfunladır Tövbenin bütün aslı, bütün hasılı senin sermayendir. Huzurunda tövbeden daha büyük
bir günah olamaz. Senin büyüklügüne layık tövbe nerede Böyle tövbeyi kim yapabilir
133
Ben seninim, benim isteklerimi yerine getirmen, her hususta beni memnun etmen gerek. Çiinkü
bu sehirde herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran,
ister yumusak ol, beni oksa.. Ne olursan ol, ne sekilde hareket edersen et, ben senin o katı
gönlünden el çekmem, çünkü seni seviyorum.
134
îsteklerimi yerine getirmen, çaresiz gönlümü memnün etmen lazımdır. Çünkü bu sekilde,
herkes senden ve benden bahsetmektedir. îster gönlünü katılastır, bana sert davran, ister
yumusak ol, beni oksa... Sert bir kayanın içinden fıskırıp çıkan tatlı bir kaynak gibi akacak, bana
geleceksin.
135
Sevgilim! Senin askında bas vurdugum her hile hiçe gitti. Senin için bos yere kan agladım,
yandım, yakıldım, acılar çektim; çektiklerimden haberin bile olmadı, bütün bunlar sensiz, hiç olup
gitti. Bana verdigin ızdıraba, düsürdügün derde hiç bir yüzden, hiç bir kimsedenbulamadım.
Aslında, kim bana derman edebilir ki, benim çektigim derd de bir hiçten ibarettir.
136
Sana, gamına ortak bir yar oldugu ümidini verenin sözü yalandır. Sakın bu yalana kanma! 0,
seni kandırmak için dil dökmededir, sevinç gününde, iyilik ve varlıklı gününde bütün cihan senin
dostundur. Fakat, gam gecesinin dostu pek azdır.
137
0 kimseye ki, Allah senin gibi çok güzel bir sevgili lütfetti, ona kararsız, huzursuz bir gönül, bir
can verdi... Öyle bir kisiden sakın bir is bekleme, bir istekte bulunma. Çünkü, Cenab-ı Hakk, ona
bambaska, hiç bir ise benzemeyen, görülmemis bir is vermistir. Onu, askla vazifelendirmistir.
138
Mademki etrafımızda bulunan kisileri görmedeyiz, su halde biz yalnız degiliz, tek bir fert
degiliz. Biz bu gerçegi anlamıyor da, sayılara takılıp kalıyoruz. îyiden de, kötüden de haberimiz var,
onları da duyuyor, anlıyoruz. Aslında bu anlayıs, bu idrak bizim için kötü bir haldir. Bu duygular
yüzünden, benlikten kurtulamıyor, kendimizden geçemiyoruz. Kendinden geçmeyen gönül ayak
altındadır, iskencededir.
139
Bugün bir ben varım, bir de elimdeki sabah sarabının kadehi var... Düsüyorum, kalkıyorum,
sarhos sarhos dönüyorum. Servi boylu sevgilimle ben mestim, kendimden geçmisim, alçalmısım,
ondan baska bir var, bir varlık kalmasın diye, ben yok olmusum.
140
Bir can ki, ask-sarabını ötelerde, ezelde, rüh aleminde içmistir; o güzel yüzlünün hakikat
bagının üzümünden yapılmıs mana sarabını tatmak saadetine ermistir. 0 bag, o mutlu canın
bogazına sarılır da der ki: "Ben, onun kanını dökerim, çünkü, o bizim kanımızı içmistir."
141
Ey can sakisi, mutribimize ne oldu Neden hos bir ahengle çalmıyor Onun güzel nagmelerinin
yolunu kim kesmis Mutrib bilir ki, askın iyisi de var, kötüsü de. Askın iyisine de, kötüsüne de
mutribin yardımı vardır.
142
Bize dost olan bir can vardı, o can bize yabancı oldu. Hekim olup hastalıkları iyi eden akıl da,
deli divane oldu. Padisahlar, bütün hazineleri yıkık yerlere, viranelere, gömerler. Bizim viranemizse
(yıkık gönlümüzse) dostun hazinesinden ötürü virane olmustur. Dostun ilahî emanetine
dayanamamıs,yıkılmıs, bu hale gelmistir.
143
Gece gözü görmeyen gam, niçin bana sarılmıs, yakamı bırakmıyor Acaba, o kör müdür, yahut
beni mi kör sanıyor Aslında ben gokteyım, su balçıktan yaratılmıs fanî cismim, benim aksimden,
gölgemden ibarettir. Suya akseden yıldızı, bir kimsenin sudan çaldıgı müdür
144
Seni zahir gözü ile, bas gözüyle gören, mananı görmeyen, gülünç olmustur. Seni kendisiyle
kıyaslayan yoksulun gözlerinde ne dikenler vardır, ne dikenler...
145
Günesle ısınan, atesler yagdıran toprak, yemyesil olur. Çiçeklerle, çimenlerle süslenir. Hele,
bahusus o toprak ki, söz söyleyen, uyanık olan toprak olursa... 0, neler nelerle süslenmez. Geline
benzeyen su topragın, kendini süsleyenden haberi yoktur. Ne de hos, tuhaf habersizlik! Kendini
süsleyenden, uyandırandan haberi yok.
146
Geceleyin yürü, gece, sırlar rehberidir, herkes uyurken, ilahî ask sırları, mana zevkleri gönle
gelir. Çünkü geceleyin gönlün kapılan açılır, yapılan isler, yabancıların gözlerinden gizlenir.
Geceleyin, gönlümüz ask ile,gözlerimiz ise uyku ile karısmıs oldugu halde, bizim yarin güzel yüzü
ile isimiz vardır, bulusmamız vardır.
147
Bagda, bahçede görülen selviler, güller, aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun, yanaklarının
aksidir. Düsüncem; rüh aleminde verilen ezelî ikrarla mest olmustur. 0 ikrarın zevki ile yalnız ben
mest degilim, bütün insanlardan bir tane bile ayık varsa, ben imansızım.
148
Benim bagımda bahçemde görülen selviler, güller aslında o sevgilinin, o güzelin boyunun,
yanaklarının aksidir. Billah sevgilim! Senin ikrarın olan o ada yemin ederim ki, bugün benim bir
damarım bile kendinde degildir.
149
Benim bu gecem pek zayıftır, bitkindir, inlemektedir. Bu gece, sırların düzenlendigi, açıklandıgı
bir gecedir. Sırlardan bahsettim; benim gönlümün bütün sırları, sevgilinin hayali, baska bir sey
degil. Ey gece! Çabuk geçme, bizim seninle isimiz vardır.
150
Ayna gibi olan su gökyüzü, dönüp durdukça, askın gönlünden kan dalgaları cosup
kabarmaktadır. Kan dalgaları, bir gün geliyor, görünüyor, bir gün gelmiyor, görünmüyor, fakat
gönlün içindeki dalgalara gece ve gündüz sükünet yoktur.
151
însaf et, ask güzel bir istir. O´nun bozulması, güzelligini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli
olusundandır. Sen, kendi sehvetine, ask adını koymussun, halbuki, sehvetten kurtulup, aska
ulasabilmek için çok uzun yollardan geçcek
152
Ben, bir dagım, sesim, sözüm, yarin sadasıdır, yarin sözüdür. Ben bir resimim, benim ressamım
o güzeldir. Sen sanıyorsun ki, konustugum zaman agzımdan çıkan sözler, benim sözümdür. Hayır;
anahtar kilide sokulur da açılırken ses çıkarır ya, iste benim sözlerim böyledir.
153
Sevgilim, ne dersem diyeyim, senin gamın, hepsinden de beter... 0 gönlün zahmeti, agrısı, tenin
atesi, hastalıgı, kalbin yanısı, kavrulusu, her hangi bir¦ sey, yenildikçe azalır. Fakat senin gamın
öyle degildir. Ben senin gamını ne kadar yesem, eksilmek söyle dursun, o daha ziyade artar.
154
Gönlüm, gamınla her gün biraz daha sızlıyor, biraz daha inliyor... Sevgilim, merhametsiz
kalbim, her gün benden biraz daha bıkıyor... Gamından biz vazgeçtik, ama gamın bizden
vazgeçmedi. Gerçekten de, gamın senden daha vefalı imis.
155
Asık suratlı günde, bulutun gözü yaslıdır. Bulutun bu aglayısı, yaprakların, meyvelerin gülüsü
içindir. Çocukların oyunları, neseleri, gülüsmeleri de,annelerinin, babalarının çalısıp
çabalamalarından, geçinmelerini saglamak için didinip yorulmalarındandır.
156
Ey Yüsuf, senin için kurtulus yeri; babanın evidir. Ovalar, kardeslerinin vanı, ölümlerle,
tehlikelerle doludur. Kurtla anlas, arkadas ol fakat, sakın hasetçilerle oturup kalkma, çünkü haset
kurdu, daglarda bulunan kurttan beterdir.
157
Ey la´l, ey akik, ey inci, ey mana denizi, ey saglık, esenlik! Yerden, yurttan vazgeçmissin, fakat
mübarek ayagını, hakikata saglamca basmıssın, Hakk yolundan dönmüyorsun. Ey rühlann efendisi,
ey rühlara rüh katan! Ruhu da, gönlü de yasatan aziz varlık! Geç gelmissin, geç gelmen de
kutludur, sana yarasır.
158
Perde arkasına gizlenmis olan o sevgilinin canına, basına and olsun ki, sevgiliyi bizden
saklayan, bize göstermeyen bu perde, perde degildir; aslında yar, perde arkasında degildir, perde
yırtılmıstır. Sevgili, ister perde arkasında olsun, ister perdeyi yırtıp görünsün, sen onun niyaz
kapısını çal, yalvar, yakar;sunu iyi bil ki, sevgilinin kapısı, onu senin gözünden gizleyen perdelerin
ar-kasındadır.Bu, Peygamberimize hitap olsa gerektir.
159
Bir kisi aklına güvenip, düsüncelere kapılarak Hakk´ı inkar ederse, onun, inkarı da Hakk´tandır,
Hakk´ın yazısı iledir. Fakat inkarcının bu hakikattan haberi yoktur. Sevgiliye dedim ki: "La´l
dudaklanndan bana verilecek bir sekerj var mı " "Yok!" dedi, fakat bilmedi ki, onun "yok" demesi
de bir sekerdir.
160
Ayagının bastıgı toprak baslara tac olan o padisaha dedim ki: "Senin ayrılıgın ölümümden
beterdir. îste su sararmıs yüzüm benim sahidimdir." Padisahım bana; "Yürü git!" dedi, "Ask
yüzünden sararmıs, altına dönmüs bir yüzün sikayete ne hakkı vardır "
161
Zahirde, batında; hayır, ser ne varsa, hepsi Allah´ın hükmünden, kaza kaderindendir. Ben
gayret sarf ederim, çalısır çabalanm, fakat kaza bana d ki; "Senin elinde olmayan, senin
yapamayacagın baska bir is var. 0 isten ser haberin yok."
162
Senin askın yüzünden tehlikeye düsmüs, felakete ugramıs olan bir can için, bilgisizlikleri,
irfansızlıkları sebebiyle, ona acıyanlar, aglayanlar, feryat edenler vardır. Aslında o asık canın
yüzünde, onun mutlulugundan haberdar olan binlerce belirtiler vardır, göz onu görür, fakat gerçegi
anlayamaz.
163
Asıkların meclisindeki durum baskadır. Bu ask sarabındaki mahmurluk da baskadır...
Medresede ögrendikleri o ilim baska bir is, ask gene baska bir istir.
164
Bizim basımızda baska bir himmet, baska bir is vardır. Bizim güzel sevgilimiz, baska güzellere
benzemeyen bambaska bir güzel. Allah´a yemin ederim ki, biz yalnız ask ile de kanaat etmeyiz, askı
da yeter bulmayız. Bizim bu sonbahardan sonra gelecek baska bir baharımız vardır.
165
Sendeki bu süzgün bakıs, baska bir nurdandır. Sendeki bu tefekkür, bu düsünceler, baska bir
hale, baska bir mertebeye geçisindendir. Agız oynatarak yutkunman onun tatlılıgından ise de,
zevkle el çırpısın baska bir sevdadan, baska bir coskunluktandır
166
.Bu bahar mevsimi deyil baska bir mevsimdir. Her gözdeki mahmurluk, baska bır bulusma
neticesidir. Her ne kadar bütün dallar, rüzgarların tesiriyle sallanıyor, oynuyorlarsa da, aslında, her
dalın kımıldanısının bir sebebi vardır.
167
Bizim bu dilden baska bir dilimiz vardır. Cehennemden, cennetten ayrı baska bir yerimiz vardır.
Hür gönüller, baska bir canla dirilirler. Onların o tertemiz cevherleri baska bir madendendir.
168
Senin sesin, Sur´un üflenmesinden bir armagandır. Bu yüzdendir ki o, ask hastası olan her
gönlün kuvvetidir, gıdasıdır. Sen sesini yükselt ki, her nerede amir, her nerede memur varsa, hepsi
sana karsı alçalsınlar, kul, köle olsunlar.
169
Ey dar fikirli, düsüncesi baglanıp kalmıs kisi! Senin ayagın da bagdan kurtulmus degildir. Sen
de gördün ki, hareketlerimiz, gidis gelislerimiz adeta bir sır! Fakat su da bir hakikat ki, harekette
bereket vardır. Hareketle, gezip dolasmakla (yakîn) tutuklugu, manevî sıkıntı gider, insan
genisler, ferahlıga kavusur. Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sulardan üs-tün
tutulurlar. Akan sular çer çöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar.
170
Cihanı aydınlatan o yücelik, o güzellik, neseye, zevke aydınlık veren gizli yüz, bugün mademki
bizımle beraberdir, biz ona sımsıkı sarılalım. Dün geçti evvelki gün de geçti, bugüne bakalım.
Çünkü, gün, bu gündür..
171
Sevgilimiz her ne kadar, yumusak huylu oldugundan çok cefalar çeker, çok sıkıntılara
katlanırsa da, asıkların aglayıp inlemeleri de hostur. Aslında asıkların tenleri sıtmaya yakalanmıs
hastalar misali tir tir titrerse de, canları, gül bahçesi gibi güzel kokular yayarak güler.
172
Gönül, isrete oturunca, seni yad etti de saki olan kadehi aldı, yere attı, kırdı. Sonra perisan bir
halde costu, dısarıya fırladı. 0 ne kendini kaybetmis mest bir halde idi, ne de aklı basında uyanık
bir halde idi... Etrafa; "0 delirdi, divane oldu." diye bir ses yayıldı.
173
Ey benim gönlümün içinde oturan! Gel, gönülde oturma vakti, geldi. Ey tövbe bozan! Gel
tövbeyi bozma zamanı geldi. Ey böyle güzel, hos renge giren, gül renkli sarap! Gel, gül gibi elden
ele gezmek vakti geldi.
174
Bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için mutlu olanın kulu, kölesiyim.
Sikayet etmeden, kimseye yük olmadan, kendi acıları basbasa kalarak yalnızlıktan hoslanan kisinin
gamı ile arkadasım. Sevgılinin vefakarlıgı ne kadar hostur Onun vefalarında da ne zevkler vardır "
diye sordular, onlara dedim ki: "Onun vefalarından haberim yok, bence onun nazları, cefaları
hostur.
175
Gönül, bizi bıraktı da, kalktı, bensiz, bizsiz oldugu halde hos olanın, benlikten kurtuldugu için
mutlulugu elde eden birinin yanına gitti. Aslında gam hos bir sey degildir. Fakat, sevgilinin verdiği
ızdıraplar, gamlar çok tatlıdır, çok hostur. Sevgili, can almak istiyor. Ben, istedigini hemen yerine
getirmeyecegim. Canımı bir kaç gün vermeyecegim. Fakat sevgilinin ugrunda canın, can vermenin
ne önemi var Asıl önemli olan, hos olan sey, onun istedigidir, edasıdır.
176
Sevgilinin yalnız gülüsü, yüzü güzel degildir, onun öfkesi de, hiddeti de, katı yürekliligi de, kini
de, sinsiligi de güzeldir... Benden basımı istedi. Versem de, vermesem de bu önemli bir sey degil!
Sevgilinin ugrunda basımın ne yeri¦ vardır Yalnız onun isteyis tarzı, edası pek güzeldir, pek
hostur.
177
Sen cansın, sen cihansın. Cihan, ancak seninle hostur. Sen beni yaralasan mızragının tenimde
açtıgı yara, senin açtıgın yara oldugundan benim için bir lütuf olur. Avucuna aldıgın bir toprak
parçası bile, bir kimya madenidir Hulasa; hos olmayan her sey, seninle hostur, güzeldir.
178
Su yeryüzü, cansız, aklı fikri yok sanmayasın diye tavsan uykusuna yat mıs uyur gibi görünüyor,
halbuki, o uyanıktır, canlıdır, o da senin gibi kendi hayatını yasamakıa, Hakk´ın kendisine verdiği
vazifeleri yapmaktadır. Görmez misin Ocakta ates üstünde kaynayan tencerenin agzına binlerce
köpük yükselir durur. 0 köpükleri gören halk tencerenin kaynadıgını anlar. Su yeryüzünün
kalbinden fıskırıp çıkan çesitli renkli çiçekler, sayısız bitkiler, agaçlar neyi ifade eder
179
Kendi kusurunu gören, kendi benligini yok etmeye ugrasan her dervisi, hayal pesinde kosuyor
sanma! 0 hos gidislinin otagının bulundugu yer, varlıktan da, mekandan da ve bütün alemden de
ileridir.
180
Dediler ki: "Baga gel, bahçeye gel, orada eglence var, zevk var, ferahlık vardır. Orada ne
gezme, dolasma, yorgunlugu var, ne de kuzgun sesi... Halbuki, benim gönlümün içinde, boyaları
çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bagların, asmaların rengini çok hos bir
sekilde boya-maktadır. 0, öyle essiz bir sanatkardır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bag ve
bahçelerin rengi vardır.
181
0 nedir ki, semalara seref ondandır 0 nedir ki, o gidince degerli bir seyin oradan eksildigi belli
olur Meclis bozulur, nesesi kalmaz Semalarda duyulan manevî zevkin, rühanî sevkin neyden,
defden olmadıgı anlasılsın diye, gizlice gelir, gizlice gider.
182
Kadehinin nakısları ask olan bir sarapla mest olmusum. Öyle bir at üstündeyim ki onun agzına
ask gemi vurulmustur. Benim ay yüzlü sevgilimin askı az bulunur asklardan degildir. 0 çok büyük
bir asktır. Fakat, ben aska köle olanın degil de, askı kendisine köle yapanın kulu, kölesi olmusum.
183
Ask geldi, tövbeyi bir sise gibi kırdı. Sise kırıldıktan sonra, onu kim eski haline getirir Kim
onarabilir Kıngı eski haline getirecek, onaracak biri varsa, yine asktır, askın tövbe sisesini kınp
onarmasından nasıl kurtulabiliriz, nerelere kaçmamız gerek
184
Ayrılık, her ne kadar ümidin belini kırsa, ızdıraplar, cefalar isteklerın. emellerin ellerini baglasa
da, Allah sevgisi ile mest olan asıkın gönlü, ümitsizlige düsmez, Hakk´tan ümidini kesmez. însanlar,
gayret ettiklerine muhakkaki ulasırlar, her ne süretle olursa olsun, kapalı bir kapıyı, himmetle
açarlar.
185
Sevgili kucagında, ask sarabı elinde, kendini kaybetmis bir halde, elest n,ecSen çıktı geldi...
Ben, ask sarabmm sütünü ıçerken. akıl bana; Ey askatapan,afiyetolsun."diyordu.
186
Su toprak bedenim, gönlün kadehidir. Piskin ve olgun fikrim de, gönlün henüz olmamıs ham
sarabıdır. Su zavallı bilgi kınntılarımızın hepsı gonul tuzagının yemidir, bugdayıdır. Bu sözleri ben
söyledim sanma, bu sozler go-nülden gelmektedir.
187
Derler ki: "Bilgiler, fenler, hünerler sahibi Akl-ı Küldür. Su bas asagı göge sermaye veren, onu
kuran, onu döndüren, sasmaz kanunlarla onu idare eden Akl-ı Küldür. 0 aklın ki aklı vardır. o, Akl-ı
Külden bir cüz´dür. Eger, akıldan akıl giderse, iste böyle akıl, o vakit Akl-ı Küldür."
188
Askta, her ne kadar evvellik içinde evvellik varsa da asıl evvellik, o evvellikten daha evveldir,
daha eskidir... Yokluk evi olan §u dünyada, bir çok varlar, varlıklar görünmektedir. Halbuki
gözlerimizi iyice ogusturur da bakarsak,çogu yoktur, yok! Dünya, var gibi görünen bir yokluktur.
189
0 mest dilber, ansızın kapımdan içeri girdi. Elinde bulunan, la´l renkli sarap kadehinden içerek
oturdu. Onun güzel saçlarını görmekten, onları tutup, hayranlıkla oksamaktan ötürü yüzüm bütün
göz kesildi, gözlerim de, bakıslarım da, bütün el oldu.
190
0 mest dilber, her gün yeniden yeniye, yeni güzel bir sîma ile gelir. însanın aklını, fıkrini bozan
fitnelerle, fesatlarla dolu bir kadehi elinde tutarak bana gösterir... Ben ne yapayım Eger o kadehi
alsam akıl testisi kırılacak, aklım basımdan gidecek; almasam, bilmem ki, o güzelin elinden nasıl
kurtulurum
191
Sarhos bir halde, o güzel ayaklar sultanın harem dairesinde yürür dururdu. 0 nazik eller
gülbahçesinde güller devsirir, desteler yapardı. Ecel tuzagı agzını açıp kapayınca o eller kesildi, o
ayaklar kırıldı.
192
Sevgilimizi sevindiren, her canın bası, daima neselidir, gönlü daima güler... Öyle bir güzellik,
öyle bir lütuf cana göre degildir, cana nisbet edilemez. canda olamaz. Yavas söyleyeyim, bunlar
olsa olsa canandadır.
193
Senin heveslerinin, isteklerinin üzümü bitmis, sarhos gibi asmanın dallarına yapısmıs, sallanıp
durmada. Eglence dalı, bir ogula gebe kalmıssa, o eglenenlerin, zevke dalanların göz bebegi olur.
194
Bütün arzulardan, isteklerden vazgeçebilirim, üstüne düstügüm her sey-den, herkesten
kopabilirim. Ancak canımıza can olan aziz varlıktan imkanı yok ayrılamam. Birinden ayrılan kayan
herkes, senin için ayrılır. Fakat senden bir an bile kim ayrılabilir Buna imkan var mı
195
Ne seninle rahat, düzenli bir sekilde bir an bile oturabiliyorum, ne de sensiz bir an yasamama
imkan var. Düsünce, bu hadiseden bası döndü, ser-semlesti. Hayır, bu hadise degildir, dermanı
olmayan bir derttir.
196
Senin sevgi gammın diyarında sabır ferman, emir dinlemez. Göz senın için yas döküyor, onda
sabra karsı mahrumiyet vardır. Gönül de, senın der-manı olmayan dertlerini çekmektedir. Ben
sikayetçi degilim, seni çok sevdigim için bunların hepsine razıyım. Bu sözleri sadece dilim
söylemiyor. Bu sozleri gönlüm söylüyor, bu sözler candandır.
197
Geceye dedim ki: "Seni aydınlatan ay´ı seviyorsan, ona imanın varsa, bu çabucak geçüp gitmen
ona vefasızlıktır, sevgi noksanlıgıdır. Gece, yüzünü bana dönerek söyle bir özür beyan etti: "Bizim
ne günahımız var Askın sonu yok ki."
198
Geri gel, sevgili sözünde durmaktadır. Yüz defa oldugu gibi yine de senin sevginden
vazgeçmedi. Senin bir tek canın oldugu halde sevgide vefalısın. Ya o canın, canının canı nasıl olur,
ne yapar
199
Bu gece, o sonsuz devlet gecesidir, saadet gecesidir. Bu gece, gece degildir, Allah´ı arayanların
dügün günüdür. 0 güzel varlık, bir diyenlere, tevhid ehline es olmustur. Bu gece, güzel yüzlülerin
yüzlerini örten, gizleyen bir duvak olmustur.
200
Yol ne kadar uzun, sonsuzsa da, sen o Hakk yoluna ayagını bas. Çünkü o yola uzaktan bakmak,
insan olmayanların isidir... Bu yolu gönül diriliginden elde et! Zira, gönül diriligi insanın, ten diriligi
ise hayvanın sıfatıdır.
201
Bir ömürdür ki can benligini terk etmis bir kisinin kulu, kölesi olmustur. Bu yüzdendir ki,
dünyada bulunan erkekler de, kadınlar da onu parmakla gösteriyorlar. Candan, cihandan
vazgeçmek zor degildir. Sevgilim asıl zor olan sey senin mahallenden kalkıp gitmek, senden uzak
düsmektir.
202
însaf et, bu kadar gönül kıran, o acı sözler, bu güzel agıza hiç yakısır mı Su var ki, sevgilinin o
latîf, o tatlı dudaklarından hiçbir zaman acı söz çıkmaz. Fakat onun gönül kıran acı sözler
söylemesi, benim kendi acı bahtındandır.
203
Artık bildim ki, ask benden ayrılamaz, bana baglanıp kalmıstır. Onun örtülmüs saçları benim
elimdedir. Dün, her ne kadar ben kadehin sarhosu idiysem de, bugün öyleyim ki, kadeh benim
sarhosumdur.
204
Sevgilimin bana karsı olan ahdinde, vefasında, gösterdigi ilgisizlikten otürü, gece ve gündüz
gözlerimden kanlı yaslar dökmek adetim oldu, o bir "aska sevgili, benden vazgeçmis, rahat rahat
oturuyor. Ben ise, aptallar gıbi oturmusum; o, benim sevgilimdir deyip duruyorum.
205
Dedim ki: "Gönlüm benim aletımdir, edevatımdır. Rebab gibi benimle aynı seste, aynı
terennümdedir." Ben bu gonlümü, kendime dost sanıyordum, meger, bu gönlüm, baska birinin
dostu imis, haberim yok.
206
Sevgilim, senin sayende gönlüm güllerle, yaseminlerle dolu. Senin lutfuna, ihsanına nail olmus
benim gibi kim var Candan ve cihandan vaz geçmek zor degildir, asıl zor olan sey, senin
mahallenden ayrılmak, senden uzak düsmektir.
207
Tenimin her cüz´ünde sevgilimin bir belirtisi vardır. Vücüdumun her parçası sevgilimin bir dili
gibidir. Ben sanki bir çeng olmusum da onun güzel gögsüne dayanmısım. Bendeki bu inleyis, bu
feryad sevgilimin parmaklarındandır.
208
Ayagının bastıgı toprak, canımın saadetidir. Toprak, onun ayakları altında çignendigi için
bastan basa gül olmustur. Yasemin olmustur. Sevgilim, ayagını bastıgın yerler sana meyveler verir,
çiçekler, çimenler bitirir. 0 ayagını bastıgın topraktan, yüz nasıl kaldırılabilir
209
Kavusma, bulusma zamanında güzel yüzü, benim gülen bir gülümdür. Ayrılık anında, hayali
benim gönlümdür, imanımdır. Gönül benimle, ben de gönülle hep kavga ediyoruz, bir türlü
barısamıyoruz. Her birimiz, "0 güzel senin degil, benimdir." diyoruz.
210
Güzelligin, sevimliligin sultanı benim o düzgün endamlı ay yüzlümdür. Su deli gönlüm, onun
ask zincirine vurulmustur... Ben o ay yüzlümün kapı-sının topragını gönül kanıyla sulamaktayım.
Halbuki onun kapısının topragı, kanımdan daha kıymetlidir, daha degerlidir.
211
Sevgilim, senin yüzünün günesi göklere sıgmaz. Çünkü güzelligin, dille anlatılacak bir güzellik
degil. 0 bambaska bir güzellik... Senin askın, cana, cihana sıgmazken, sasılacak bir seydir ki, geldi,
benim içime, benim gönlüme sıgdı, gönlümü kendine yer edindi.
212
Yerde ve havada olan her zerreye iyi bak ki onlar da bizim gibi bir kudretin meftunu ve
mecnünudur. Neseli, nesesiz; iyi, kötü her zerre, essiz bir gönlünü kaptırmıs, dönüp durmaktadır.
213
Sevgili zariftir, naziktir; günahı budur. Güzeldir, latîfdir, hostur; günahı budur. Acaba hangi
ayıbımı gördüler de ondan kaçıyorlar ... Onun ayıbı yoktur, afîftir; günahı budur.
214
Eger sevgiliye kavustunsa, baglı, bahçeli cennet budur. Eger ayrı düs-tünse cehennem, ates
budur. Ask kadimdir, ondan önce hiçbir sey yoktur. Fakat ask, cihanda örtülmüs, bir sır olarak
kalmıstır. Ne gariptir ki, örtülü olan kendini örteni meydana çıkanyor, ask Allah´ı buluyor; oyun,
saka iste budur.
215
Benim yasadıgım müddetçe sanatım, isim, gücüm budur. Avcılıgım, avlanmam, avım budur.
Günüm, zamanım budur. Rahatım, kararım, gam ortagım budur.
216
Ey gönül, bir sen varsın, bir de O´nun derdi var. O´nun dertlisi olmak ne hostur. O´nun derdi,
senin dermanındır. Bu sebeple O´nun verdiği, ızdırabı, çek, sakın sikayet etme, sızlanma. O´nun
takdiri, onun femanı, budur. Maddî arzularını ayak altına alırsan, o zaman, nefsin köpegini
öldürürsün ki asıl kurban da budur.
217
Gözümden uzaksın, bakıs ve görüsüm sana varamıyor. Sebebi su: Bizim gözlerimiz hala süreti
görmekte, renk ve sekil üzerinde durmaktadır. Senin vüzünü görmeye, cemalini müsahede etmeye
ehliyeti, kabiliyeti yoktur. Fakat böyle olmakla beraber gönül senden kendini nasıl çeksin Sen
cansın, can da tatlıdır.
218
Ölümde, adalet ve din ehline bir baska hayat vardır. Ölümden, temiz ruhlara huzür ve sükün
gelir. Ölüm, Hakk´a kavusmadır. Cefa etmek, kin gütmek degildir. Fakat, ölmeyen bir kimse,
ölecegim diye, boyuna ölür durur. Zaten en büyük dert de budur.
" Bu ruba´î; "Ölmeden evvel ölünüz." hadîsinin yardımı ile demanalandırılabilir."
219
Sözün altın gibi degerli olsa, isledigin isler kötü ise, kimsenin yanında bir pul bile etmezsin.
Degeri sırtındaki eyerden asagı olan bir ata nasıl güvenir de yola sürersin
220
Bizim günesimiz, yıldızlarımız, dolunayımız O´dur. Bostanımız, gül bahçemiz, sarayımız, bas
kösemiz O´dur. Kıblemiz, orucumuz, sabrımız O´dur. Bayramımız 0, Ramazanımız 0, Kadir gecemiz
0, her seyimiz O´dur.
221
Isle güçle dolu olan bu gönül, onun mektebindendir. Bugün ki ben ask hastasıyım, bu hastalık,
onun verdiği hararettendir. Hekimin bana emrettigi her seyden perhiz ederim, sakınırım. Ancak
onun güzel dudaklarının sarabından ve sekerinden asla perhiz edemem.
222
Her nereye basımı koysam, secde edilen ancak O´dur. Altı cihette ve altı cihetten dısarda
mabud ancak O´dur. Bag, gül, bülbül, güzel hepsi birer bahanedir. Bunların hepsinden maksat,
bütün O´dur.
223
Senin basını kesen, seni öldüren aslında sana iyilik eden, seni gamdan, ız-dıraptan kurtaran bir
kisidir. Basına taç koyan kisi ise, seni aldatan, senin iyi huylarını, tevazuunu, insanlıgını çalıp
çırpandır... Sana yük veren, meta veren, dünyalık veren, senin yükün olmaktadır. Senin gerçek
dostun, seni, senden alan kisidir.
" Bu ruba´îyi daha iyi anlamak ve zevkine varmak için, Hallac-ı Mansur hazretlerinin "Gerçekten
de benim öldiirülmemde hayat vardır." sözünü hatırlamamız iyi olur."
224
Gönlümün içi de, dısı da O´dur. Bedenim de, can da, damar da, kan da bütün O´dur. Artık böyle
bir yere imansızlık ve iman nasıl sıgar Bu halde, nasıl olur da benim varlıgım kalır Ben artık
yokum, bütün varlıgım 0 olmustur.
225
Ey özden, içten haberi olmayan, dıs görünüse aldanan, madde ile gurura kapılan, aklını basına
al! Senin rühunda, gönlünün içinde bir dost var. Duygu senin teninin özüdür, duygunun özü ise,
senin canındır. Fakat, tenden, duygu-dan ve candan öteye geçersen her seyin yalnız 0 oldugunu
anlarsın.
226
Eger, sevgili, benim derimi yırtar, parçalarsa feryad etmem, aglamam;"Bu dert ondandır."
demem, bu derdi sevgiliden bilmem. Aslında herkes, bize düsmandır, dostumuz yalnız Allah´tır.
Dosttan düsmanlara sikayette bulunmak, hos bir sey degildir.
227
Sevgilinin yakın dostlugundan ötürü, mutlulugumdan kabıma sıgamıyorum. Çünkü gönül
verdigim sultan essizdir, pek güzeldir. Hiçbir sevgili, asla, asıkın istedigi, özledigi gibi davranarak
hayat süremez. Fakat asıgın emelince hayat süren,uyan sevgili ancak O´dur.
228
Ask geldi; derimin, damarlarımın içinde akan kan oldu. Beni, benden bosaltarak dost ile
doldurdu. Vücudumun her tarafını, bütün zerrelerini dost kapladı. Benden, bana ancak ad kaldı ve
arta kalan hep 0 oldu.
229
Askla beraber ol, birlikte yasa! Çünkü ask, canın cevheri, özü, mayasıdır. Gelip geçici sevdaların
pesinde kosma, ebediyyen senin olarak dostu ara! Canıma dert olana, gam olana, can diye
seslenme! Eger 0, senin ekmegin bile olsa, onu kendine haram say!
230
Sen bu kıymetli cihanın en kıymetli, en degerli bir madenisin. Herkesin pesinde kostugu su
dünya, sana nisbetle bir yarım arpadır. Cihanın aslı, temeli sensin, cihan senin yüzünden
yaratılmıstır, senden hayat bulmustur. Alemi, mes´aleler, mumlar kaplasa, aydınlatsa, çakmak
olmayınca, bunların hepsi de bir rüzgarın esmesiyle söner.
231
Dost, visal dudagını benden esirgiyor, gönlümü cefalarla, acı sözlerle kın-yor. Bundan sonra
ben ve gönül kırıklıgı, her ikimiz birlikte dostun kapısındayız. Çünkü dost, kırık gönlü seviyor,
kendine dost ediniyor.
"Burada kalbi kırıkların yanındayım." hadîsine isaret var.
232
Ey dost, senin adını anmak, güzel yüzünü görmeye, seyretmeye engel olmaktadır. Yüzünün
nüru, yanagının simsegi latîf çehreni perdelemektedir. Dudaklarını tahayyül edince, dudaklarından
mahrum kalıyorum. Bu yüzdendir ki, dille, dudakla, dudaklarının güzelligini söylemek, onları hayal
etmek, dudaklarına perde olmustur.
"Bu ruba´îde, gönül gözü ile, bas gözünün ifade edilmektedir."
233
Dostun varlıgının, sana açılıp aydınlanmasını istiyorsan özün içine gir, de-riden vazgeç! Dost,
öyle bir zattır ki, etrafında kat kat perdeler var. 0, kendi varlıgına gark olmus, iki cihan da onda
gark olmustur.
234
Ey can! Senin gönlünden, benim gönlüme bir yol vardır. Benim gönlüm, o yolu arastırmak
hususunda uyanıktır. Çünkü gönlüm, berrak, duru su gibi hostur. Berrak, duru, saf su ise aya ayna
tutar.
" Burada saf, lekesiz, temiz gönülde Hakk´ın tecellîsi belirtilmektedir."
235
Padisahın çadırına girip, onun huzuruna çıkmak mutluluguna eren kisi,¦ bu saadete ancak
padisahın lütfu ile, keremiyle, ihsanıyla ulasır. Her çesit kendinden geçiste, sen saha ulasabilir
misin Buna imkan var mı Her kendinden geçisin ötesinde Hakk´a varmak için daha binlerce yol
vardır.
236
Hakikata vakıf olan, bu yolu tanıyan her aziz can, bilir ki, basa ne gelirse gelsin hep ondan
gelmektedir. Onun takdir tezgahından çıkmaktadır. Dünyadan ve hadiselerden niçin sikayet ediyor
ve dünyayı suçluyorsun Bu dünya kendi dönmesinden sorumlu degildir, günahı yoktur.
237
Herhangi bir süret, herhangi bir güzel gelir, görünürse, ondan daha güzelinin de bulunmasına
imkan vardır. Su halde, mademki ondan daha iyisi vardır, bu karsıma çıkana gönül vermem dogru
degildir, o benim sevgilim olamaz. Sen gönülden bütün süretleri, fanî güzellerin hayallerini sür
çıkar, çı-kar ki, o süretsizin süreti o güzeller güzeli gönül evine gelsin.
238
"Nasılsın " diye sordun, nasıl olacak; kulun bildigin gibidir. Sevdan basında, elim de
sakagımdadır. Basımda bir sey dönüp dolasıyor. Beni düsündürenin, mesgul edenin adını
söyleyemiyorum. Fakat o çok hos, çok tatlı birisidir.
239
Bize hep hatalar yapma, günahlar isleme yazısı yazılmıs. Bizim askta adımız kötüye çıkmıs, ask
rüsvaylıgı, divanelik, sarhosluk hepsi de bizde toplanmıs. Ey dost! Mademki zamaneden, yasayıstan
maksat sensin, su halde sikayete yer yoktur. Mademki sen varsın, her sey vardır.
240
_nle, inle ki bu iniltiyi isiten bir komsun vardır. Bu komsu sana sahdamarından daha yakın olan
birisidir. Inle, inle ki, çocugun inlemesi, aglaması, süt annesinin sevgisini uyandırır. Her ne kadar,
rüh çocugunu terbiye eden büyük terbiyeci, kendi re´yindedir, seni dinlemez gibi davranırsa da,
seni sevdigi için, sana zararlı olacak istekleri yerine getirmese de, sen yine inle, agla, çünkü
aglamak, askı besler, ona sermaye olur.
241
Bunalmıs, daralmıs gönlümdeki su fitne nedendir Asıkın belini büken, onu çenge çeviren bu
ask nereden geliyor Bu hasta gönül, bedenimde gece gündüz benim ile onun yüzünden cenk ve
cidaldedir, bunun sebebi nedir
242
Sevgilim dedi ki: "Filan, ne ile diridir Mademki ben onun canıyım, o cansız nasıl yasar " Ben
dayanamadım, agladım... Dedi ki: "Bu defa sasılacak bi´" seydir Ben ki, onun iki gözüyüm, o bensiz
nasıl aglayabildi
243
Bizim cansız sandıgımız her zerre, her varlık, her hayal, uyanıklık gibidir ve uyanıklık içindedir.
Bu sebeple, bizim neselerimizden, kederlerimizden dilsiz, dudaksız bize haberler verir, bizi
uyandırırlar. "Ey insanlar!" derler, "Hısımlarınız, akrabalarınız arasında ne diye yabancı gibi
duruyorsunuz Ne diye birbirinizi sevmiyorsunuz Neden birbirlerinizle anlasamıyorsunuzl Birlik ve
varlık aleminden haberi olanlardan habersiz yasamak kötü bir istir kötü bir haldir.
"Ruba´îde atomların uyanıklıgından bahsediliyor. Bütün kainatın bir birlik halinde oldugunu
anlatıyor."
244
Bil ki, senin için bir magaraya benzer, o magaranın ötesinde acayib bir çarsı vardır. Herkes, o
çarsıda kendine münasib bir is seçmis ve bir yar tutmustur. Bu yar görünmez, gizli, anlasılmaz bir
yardır.
245
Alemde senden daha güzel bir yar, senin yüzünü görmekten daha güzel» bir is olur mu Hasa
olmaz! îki cihanda da, güzelim, yarim olman bana yeter.! Ben senden baskasını istemem. Esasen,
her nerede bir güzel varsa, bir güzelliki görülüyorsa, onların hepsinde senin güzelligin görülmede,
hepsinde senin nü run parlamaktadır.
246
Gönlümde, perileri bile kıskandıran bir güzel mevcutken, bu dünyada, benim gibi neseli ve
mutlu kim vardır Allah´a and olsun ki, ben nese olma-dan yasayamam. Ben gam denen bir sey
varmıs diye isitiyorum, fakat onun ne oldugunu bilmiyorum.
247
Güzel yüzü perileri bile kıskandıran o, bir seher vakti, ansızın geldi. Benim yanan yakılan harap
gönlüme baktı. Acılarına dayanamadı da aglamaya basladı. Ben de aglıyordum. Sabah oluncaya
kadar her ikimiz de aglastık. Sonunda, sabah geldi, her ikimizi de aglarken görüp; "Acaba bu
ikisinden hangisi asık " diye sordu.
248
Gözümün biri ayrılık gününden ötürü aglıyordu. Öteki gözüm, ona;"Neden aglıyorsun " diye
sordu. Ayrılık günü bitip de sevgiliye kavusunca, aglamayan gözüme dedim ki: "Sen mademki
ayrılık günü aglamadın, simdi sevgiliye bakmaman gerekir."
249
Dün dam kıyısından bize bakan, ya bir melegin canı, yahut da bir perinin ruhu idi... Onun güzel
yüzünü görmeden yasayan kisi, ölü bir kisidir. Onsuz bır seyden haberdar, hiç bir seyden haberi
olmamaktan ileri gelir.
250
Gözüm, senin yüzünü gördügü günden beri, bir an bile geçmedi ki, ayrılık gamınla kan
aglamasın. Sensiz elime bir kadeh alırsam bana zehir olsun;Sensiz yasamaklıgım gerekse, bana bu
yasamak ölüm olsun.
251
Sevgiliye; "Gel!" dedim. 0 öfke ile bana baktı. Ben; "Bu öfkeli bakısın, gönülden degildir, bu bir
hiledir! Benden ne diye kaçıyorsun, burada kaçtıgınj bir sey mi var " dedim. Sen ask yolunda ölmüs
bir varlıksın. Bir ölüde utanma duygusu, sundan bundan arlanma duygusu olur mu
252
Senin varlıgın, benligin, seninle beraber oldukça, emin olarak rahatça oturma, zira senden
putperestlik gitmemistir. Hala benlik putuna tapmadasın. Farzedelim ki, süphe putunu kırdın,
tutalım ki zan putunu akıl baltası ile parçaladın, böylece zandan, süpheden kurtulma basarısına
ulasınca, bu defa kendine güvenme sana put oldu kaldı.
253
Ney´e dedim ki: Senin canını kim yaktı, kim zulmetti Kimden feryad ediyorsun Dilsiz oldugun
halde, bu inlemenin, bu aglamanın, bu sikayetin, sızlanmanın sebebi nedir Ney bana dedi ki: "Beni
bir seker dudaklıdan kestiler, ayırdılar. Ondan ötürüdür ki inlemek ve feryad etmeksizin yasamayı
ben bilmem."
254
Ey beden esegi, haberin var mı Senin sırtında kim var Sırtında essiz, benzeri bulunmayan bir
peri var. Bu yüzden sen yere degil, gökyüzünün basına, arsa ayak bas... Öyle birisini tasıyorsun ki,
günes bile bütün ömrünce, bir defa bile onun yüzüne bakmaya cesaret edemedi.
255
Ey can, haberin var mı; sevgilin kimdir Ey gönül, haberin var mı; senin misafirin kimdir Ey
ten! Sen her türlü hile ile bir kaçamak yolu arıyorsun. Halbuki, o sevgili seni çekiyor. Bak, gör ki,
seni arayan kimdir
256
Ey ask hastası gönül! Kendine gel, cesür ol. Bugün yigitlik gösterecek bir gündür. Ben senin
askına baglıyım. Yabancı gibi durmanın yeri degildir. Aklın tedbirine, tasarrufuna giren her seyi
bırak, simdi coskunluk, divanelik zamanıdır.
257
Varlıga da, yokluga da yabancılıgım vardır. Ne varlıga seviniyorum, ne de yoklugu istiyorum.
Fakat her ikisinden de el çekmek insanlık, mertlik, degildir. Gönlümde öyle acayip, sasılacak var ki,
deli oldugum için çıldırmıyorum. Eger aklım olsaydı, gönlümdeki acayip seylerden muhakkak
çıldırırdım.
258
Aklın sermayesi, divaneligin sırrıdır. Askın divanesi ise, dünyanın en akıllı, en derin düsünceli
adamıdır. Bir kimse, ızdırap ve dert yolundan giderek, gönül sırlarına asina olursa, gönülle
tanısırsa, onun kendinden haberi olmaz, hatta kendine karsı binlerce yabancılıgı vardır.
259
Hakk yolunda giden erenlere, ayak olmayan bas eksik olsun. 0 gönül ki, candan o sevdaya dalıp
gark olmaz, yok olsun... Dediler ki: "Asıkla masukun arasına bir kıl bile sıgmaz." Bu sebepledir ki,
ben bir kıl kesildigim halde oraya sıgamadım.
260
Ey akıl, var git, burada hep asıklar var. Tek akıllı bile yok. Sen kıl kesil-1 sen, yine burada
sıgacak yer bulamazsm. Gündüz oldu. Gündüz yakılan her´ ısık, uyandırılan her akıl mumu, ask
günesi karsısında hiç bir ise yaramaz, rezil, rüsva olur.
261
Bu ask, bir padisahtır, sancagı görünmez. Bu Hakk´ın Kur´an´ıdır, ayetleri, esrarı gizlidir. Her
asık, ask avcısından bir ok yemistir. Kan aglar, kan yutar, fakat yarası görülmez.
262
Ab-ı hayat, bizdeki ilahî emanet, su ve topraktan yaratılmıs olan balçık ten içinde gizlenmistir.
Bu yüzden görünmemektedir. Nefis de gönlün kapısına mühür vurmus, sevgiyi hapsetmistir. Sen, o
mührü kopar ve sevgiyi kurtar. Kimden korkuyorsun, utanıyorsun Sen, gönlünü kurtar, onun
görünmeyen yoluna düs, gerçek sevgiliyi bul!
263
Dünyada hiç kimse yoktur ki bir hevesle, deli divane olmasın! Hiç kimse yoktur ki, basında bir
sevda bulunmasın. Sevk, istek uyandıran o zevkin ipucu meydanda, sezilmekte, ama, kendi
görünmez, gizlidir.
264
Bu bizim sarhoslugumuz, kırmızı saraptan degildir. Bizim sarabımız, ask kadehinden baska
yerde bulunmaz. Sen, benim sarabımı dökmek için geldin. Fakat ben, görünmez bir sarabın
sarhosuyum, bu sebeple benim sarabımı görüp dökemezsin.
265
Can kusunun hep yüksege dogru uçmaya meyli yoktur. Çünkü onun altı yöne de kanat çırparak
uçmasında, yükselmesinde bir mahzur, bir güçlük yoktur. "Ya onu bulmak için hangi yöne uçsun "
diyorsun. Hayır, kendisi nereye uçsun, orada 0 yok mudur
266
De ki: "Gece oluncaya kadar, bizim gündüzümüze gece yoktur. Çünkü, bizim gündüzümüzün
günesi, asktır. Ask mezhebinde aska yol bulunamaz. Ask, öyle bir engin denizdir ki, ne kenarı, ne
de ucu bucagı vardır. Asıklar, o denize dalmıslar, batmıslar da onların inlemesi, feryadı; "Ya Rabb!"
demeleri duyulmaz.
267
Ah etsem, ah buna yetmez; onun lütfuna karsı bir sey yapmıs olmam, onun ugrunda toprak
olsam, yerlere serilsem; bu hali sultanım yeter bulmaz. Bütün gece, gölge gibi, her yana secdeler
etsem; neden gizleyeyim; ay yüzlüm, bunu da yeter bulmaz. ´
268
Büyük kisinin küçülmesi, alçak gönüllü olması küçüklük degildir. Süphe yok ki, küçülmek,
çocukluk etmek, çocuk gibi olmak, kemalden gelir, olgunluk alametidir. Bir baba, çocuk gibi
konusursa, akıllı kisi bilir ki, o baba, çocuk gibi konusuyor ama, çocuk degildir.
269
Ruh gibi hafif ve latîf olmayan kisi, asık degildir. Geceleri, yıldız gibi ayın etrafında dönüp
dolasmayan asık olamaz. Bu sözü benden duy; bu söz bos degil: Rüzgar esmedikçe, sancagın
dalgalanmasına imkan yoktur.
270
Güzeller içinde, sevgilim gibi bir güzel yoktur. Onun cihan gibi, yok ol-ması, sonu yoktur.
Saskının biri çene çalar, lüzümsuz sözler söylerse, ona de ki: "Sen ne dersen de, sevgilimin, bundan
daha güzel olmasına imkan yoktur."
271
Cihanda, senin huyundan daha güzel bir huy olamaz. Dünyada hiç bir gönül yoktur ki, senin
mahallende oturup kalmasın, kendisini sana adamasın. Bas kılı da nedir ki Dünyada bulunan
bütün insanların baslarını düsünüyorum. Söyle bir bakıyorum ki, onların hepsi de, senin basındaki
saçın bir kılına feda olup gitmis.
272
Ey gece! Ben senin sarabınla kendimden geçmiyorum. Uykusuzlugum da manasız, bos yere
degildir. Uykum, gökyüzüne dönmüs, göklere uçup gitmistir. Çünkü onu, bu kirli dünyada, suçlarla,
günahlarla dolu bu asagı yerde çok aradım, bulamadım.
273
Azlık, çokluk, zenginlik, yoksulluk, baglarından kurtulmus olan kisi, rahattır, mutludur. Böyle
bir kisi dünyaya da aldırıs etmez, dünya halkının gamına da. Kendi ile de onun zerre kadar yakınlıgı
kalmamıstır. Onun zerre kadar varlıgı ve benligi de yoktur. 0 Allah´tan baska her seyden
274
Ey can, ey cihan! Her sey gelip geçicidir. Kadîm olan asktan baska, ne güzel vardır, ne de sakî.
Asık, yokluk Kabe´sini tavaf etmektedir. Aslında, asık Kabeye mensubdur, Kabe´dendir. Hatta
kendisi Kabe´den baska yerden degildir.
275
Ey sevgili, dünyada senin gibi temiz bir varlık yoktur. Senin gibi bir güzel, bir latîf, çevik ve
canlı bir dilber bulunamaz. Ask yolunda bu çesit ayıplamalar, kınamalar çok olur ve olacaktır. Sen
bizimle nasılsın Dostsun ya bu bize yeter. Bundan baska bizim için korku yoktur.
276
Ask yolunda bir sır vardır, fakat bir dava, bir yorum yoktur. Çünkü askın manadan baska vasfı
yoktur. Gerçekten de, asık fetvaya cevap vermez, bu mesele, yokluk meselesidir, varlık meselesi
degildir.
277
Sende bir sey vardır ki, o sey sensiz onu arar. Senin topragının içinde bir inci vardır ki, o inci,
onun madenindendir. Ata o binmis, top onun çevgeninin önünde. 0 onundur, o onundur, o ancak
onundur.
278
Ey sasırmıs gönül! Dosta, candan giden bir yol vardır. Ey yolunu kay-betmis kisi! Dosta apaçık
da, gizli de bir yol vardır. Eger altı taraftan da senin yolunu keserler, kapatırlarsa da, korkma!
Çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol vardır.
279
îmansızlık ve iman cihanından dısarda bir yer vardır. Orası her genç ve toy kisinin, her güzelin
yeri degildir. Öyle essiz bir yere, bir makama ulasmak isteyen kisinin, can sükranesi olarak can
vermesi, gönül bagıslaması lazımdır.
280
îmansızlıktan ve müslümanlıktan da dısarda bir ova vardır. 0 ovanın ortasında, bizim bir
sevdamız bulunmaktadır. Arif olan kisi oraya varınca basını yere kor, secdeye vanr. Çünkü orada ne
kafirlik vardır, ne de müslümanlık.
281
Eger sundan, bundan utanmak gerekiyorsa, insanların ayıplarını, kusurlarını görmemek,
örtmek, yer altına gömmek lazımdır. Ayna gibi iyiyi, kötüyü oldugu gibi göstereceksen, ayna gibi
katı yüzlü ve olmalıdır.
282
Sünbülde, senin güzel saçlarını kıskanmak, sitem etmek, onları azarlamak düsüncesi yoktu.
Onda güzellik aleminde senin saçlarının parlaklıgı da yoktu. Sünbül parlaklıktan, güzellikten, bir
hayli laf etti, bir hayli kıvranıp durdu ama, senin saçlarının büklümlerini, güzelligini elde edemedi.
283
Lutfum öyle bir cihan yarattı, öyle bir mutluluk bagısladı ki... Bütün bu tertipleri, bu sasırtıcı
seyleri, bir nesneye yazdı. 0 yazdıgından bu cihan denizine, bir katre damladı. Sonra sonsuz lütuf
anbarından tek bir tohum su varlık sahrasına ekti. îste cihanda gördügümüz güzellikler,
gördügümüz nimetler, ihsanlar hep o tohumun feyzinden meydana geldi.
284
Ey güzel yüzüne bütün dünya güzellerinin hasret oldukları güzel varlık! Ey iki hos kasının bütün
zahidlere kıble oldugu güzel! Ben, bütün beserî sıfatlarımı üstümden attım, soyundum. Senin o
güzellik ırmagına, çıplak olarak dalmak istiyorum.
285
Ey sevgili! Her gönlü uyanık kisi, senin haberlerine asinadır, senin varlıgından haberdardır. Her
uyuyan kisi de, senin iyiligine, ihsanına nail olmus, lütuf kapında yatmıs uyumustur. Aslında, su
kainatta, görünen, görünmeyen senden baska hiç bir varlık, hiç bir sey yoktur. Fakat korkuyorum
da, bu hususta fazlasını söyleyemiyorum.
286
Muvakkat bir zaman, bir iki gün tende misafir olan can ile, öyle anlasmıs, öyle kaynasmıs, dost
olmussun ki, sana, ölümden bahsetmem yersiz ve manasız geliyor. Fakat, senin çok sevdigin, bir
türlü ayrılmak istemedigin can ise sonunda gidecegi konak yerini istemektedir. Konak yeri ise
ölümdür, bilhassa ölmeden evvel gelen mutlu ölümdür. Ne yazık ki, canı varacagı yere götürecek
olan beden esegi, yolun yansında, yol ortasında yattı, uyudu.
287
Sevgilim, askın gönlüme geldi, sonra neseli bir halde gitti, tekrar geldi. Bu defa ask yükünü
bırakıp gitti. Giderken, ona dedim ki; "Lütfet, iki üç gün daha kal!" Hemen "Peki" dedi ve kaldı...
Simdi, galiba yerini pek begenmis olmalıdır ki, gitmeyi artık unuttu.
288
Ask sarabının küpünün agzını örttüm, bagladım, ama, kokusu çıkıp gitti, her yola, her diyara
yayıldı. Onun kokusundan, asık gönüllerin kanı ırmaklar gibi aktı, aktı, çıkıp geldigi ezel alemine
dogru aktı.
289
Her tarafı gam kaplasa, bütün insanlar kederli olsalar, asık olan, aska sı-kıca tutunan kisi
gamsızdır, kedersizdir. Zerreye bak. 0 zerre aska ayak bastı da, öyle bir hale geldi ki, o zerre bir
cihan oldu, iki cihanı da tuttu.10
" Seyh Galip merhüm, bu ruba´îden ilham aldı da: "Asıkta keder neyler / Gam halk-ı cihanındır."
dedi. Burada askın kudreti, insanı ne hale getirdigi
290
Akıl geldi, asıklara ögüt vermeyi tasarladı, gitti, yola oturdu. Yol kesmeye basladı. Gelen geçen
asıklara nasihat ediyordu. Fakat, asıkların basında nasihat kabul edecek yer bulamayınca hepsinin
ayaklarını öptü, sonra basını alıp gitti.
291
Sen gönül sahibi olmadıgından ötürüdür ki, gönül, senin elinden tutmadı, sevgiden nasibini
alamadın, sevmek saadetine eremedin, kimseyi sevemedin. Sunu iyi bil ki, gönül kimin elinden
tutarsa, o kimse, kirli arzuların çamuruna düsmez, kirlenmez. Bir defa bile, benim gülüm rengi ile,
kokusu ile gönül sıfatından, gönül huyundan baska bir huy edinmedi. Benim elimde bir sey yok,
ben yokluk içindeyim. Fakat bu yokluk beni her seyi elde etme yoluna, aslı yoluna sevk etti.
292
Gönlümün kusu, su yemden vazgeçti. Dünyevî istekleri bıraktı. însaf et de dogruyu söyle! 0
gerçekten de çok iyi, erkekçe hareket etti. Gönlü terk edince, benlikten kurtulunca, sevgilisi elini
tuttu. Candan vazgeçince cananmı buldu, onun ayaklarına kapandı.
293
Eger, sehvetin ve nefsin havasına kapılır gidersen, ben sana haber vereyim ki, eli bos, nasipsiz
gideceksin. Eger sehvetten vazgeçersen, bu dünyaya niçin geldigini ve nereye gidecegini apaçık
görürsün.
294
Dedim ki: "Güvercin gibi avucundan uçar kurtulurum." 0, bana dedi ki:"Eger sen avucumdan
uçar gidersen ´gamım´ seni hafiflikle, vefasızlıkla suçlar, ayıplar." Dedim ki: "Ben senin ugrunda hor
görüldüm, alçaldım, telef oldum." Dedi ki: "Benim ugrumda telef olmak, horlanmak senin için
izzettir, yüceliktir, sereftir."
295
Bir kimsenin gönlünde bir gamı olup da, onu sevdigine açabiliyorsa, açsın, söylesin! Çünkü
gönülde bulunan gam, söz ile gidebilir. Fakat gönlümüzde açılan su acayip, su güzel gülü düsün ki,
onun ne rengini gösterebiliyoruz, ne de gizli kokusunu duyurabiliyoruz.
296
Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyecegim. Bütün kulaklardan gizli olan seylerden
bahsedecegim. Sana anlatacagım bütün bu sözleri herkesin içinde söyleyecegim, fakat, senin
kulagından baska hiç bir kulak, bu sözleri duymayacak, anlamayacak.
297
"Ben Hakk´ım" diyen Hallac-ı Mansür, o sözü söylemeden önce, Hakk yoluna düsmüs, o yolun
topragını kirpiklerinin ucu ile süpürür olmustu. 0, kendi yoklugunun denizine daldı, daldı da ondan
sonra "Ben Hakk´ım incisini deldi.
298
Herhangi bir kimse ile birlikte oturdugun zaman, rühun zevk almaz gönlün huzur duymaz ve
beseriyyet halinden kurtulamazsan, o kimseni¦ sohbetinden sakın, yoksa ermisler ve aziz
varlıkların canları, haklarını sana helal etmezler.
299
Gönül kanatlarını açtın, varlık ovasına uçtun gittin. Senin gönlünün genis alanında,
sonsuzlugunda ova küçüldü, küçüldü, kayboldu, yok oldu Senin gönlüne nazaran ova nedir ki Yedi
gök bile senin gönül denizin açılmıs bir avuç gibidir.
"Hz. Ali´nin; "Sen kendini küçük bir varlık sanıyorsun, halbuki sende büyük bir alem gizlidir."
sözünü hatırlatıyor. "
300
Gamından gönlüm hasta, yaralı, aglayıp inlemedeyim. Perisan bir haldeyim, güçsüzüm,
dermansızım. Senin derdinden gözlerimden kanlı gözyasları akıyor. Senin için duydugum kederden
can vermek üzereyim. Fakat, senin gamından ayrılacagım diye daha çok gamlanıyor, daha çok
ızdırap duyuyor.
301
Göz, ayrılıgımızdan ötürü çokça gözyasları döküyor. Gönül, hasretlerle, çok çok sizi anmaktadır.
Geçip giden zaman, bize döner gelir mi Heyhat!.. Zaman, hiç geri gelir mi Heyhat!..
302
, Gökyüzünde, arsta, yüzünün sevdasından velveleler var. Gönülde yanaklarının güzelliginden
bahsedenlerin gürültüleri duyuluyor. Sarabında, can köpügünün kabarcıkları görülüyor. Gönlün
boynunda da sevgilinin saçlarından zincirler var.
303
Ben, öyle bir içkiden içtim ki, ruh onun kadehidir. Öyle bir güzelden mest oldum ki, akıl onun
divanesi, delisidir. Yüzünden nürlar saçan bir güzel yanıma geldi, içime öyle bir ates düsürdü ki,
günes onun pervanesidir.
304
Gönlüm daralmıstır, çok kederliyim. Hakk´a sükürler olsun ki, güzel yüzün imdadıma yetisiyor,
bana ferahlık veriyor. Yanaklarının hos rengi olmazsa bu yasayısım bana bir zindan hayatı olur.
Ayrılıgının getirdigi gamdan, kederden içime düsen atesi, canımın çektigi üzüntüyü, hiç bir gönül,
hiç bir ten , yazıktır...
305
Puthanede, sevgilimizin hayali bulundukça, Kabe´yi tavafa gitmek, ayni hatadır. Kabe, eger
ondan gerçek sevgiliden koku vermiyorsa, atesgededir. Sevgilimizin visali kokusu ile atesgede,
bizim Kabemizdir.
"Bu ruba´î´de, Hakk´ı gönülde bulmak bahis konusudur. Evi degil, ev sahibini aramak, bulmak
tavsiye edilmektedir. Yoksa Kabe´yi tavaf, durumu müsait olan her müslüman için dinî bir
farîzadır."
306
Sevgilime: "Gönlüm senden bir öpücük istiyor." dedim. "Bizim öpücügümüzün degeri candır."
diye cevap verdi. Bu cevabı duyan gönül geldi ve canın yanına gitti. Gönül, bu hareketiyle ona:
"Güzelim! Gel; bu satıs, bu deger ucuzdur." demek istedi
307
Ben Hakk´ın mahvıyım, Hakk da benimdir. Hakk´ı sagda, solda, baska yerlerde aramayın. Hakk
benim canımdadır. Sultan benim, fakat ben size yanlıs görünüyorum. Biri vardır ki, benim
sultanımdır, diyorum.
308
Hakk´ı arayanların yolunda akıllı ile deli birdir. Ask dilinde, akraba ile yalancı birdir. Hakk´ı idrak
eden kisinin mezhebinde, Kabe ile put evi birdir.
309
Askta içki, ancak beka sarabım içmektir. Askta yasamaga, canlanmaya delil, ancak can
vermektir. Sevgilime dedim ki: "Seni tanıyayım da ondan sonra öleyim." Sevgilim: "Beni tanıyana,
ölüm yoktur!" diye cevap verdi.
310
Dervislikle asıklık bir arada olursa sultanlıktır. Askın gamı, gam degil çok kıymetli bir hazinedir.
Fakat bu hazine gizlidir. Ben gönül evini kendi elimle yıktım, viran ettim. Çünkü definenin viranede
saklı oldugunu bildim.
311
Gönlümün diriligi, zindeligi, senin ask gamın içindir. Gamını sevdigim, onunla dost oldugumdan
ötürüdür ki gönlüm halka yardımcıdır. Bu hal, senin ask gamının bana bir lütfudur, bir ihsanıdır.
Yoksa, benim dar gönlüm, senin gamına nasıl yer olabilirdi
312
Bizim dilimizden gönlümüze giden bir yol vardır. 0 yola, cihanın vej canın sırları baglıdır. Dil
sustugu müddetçe o yol açıktır. Dil konusmaya baslayınca, o yol kapalıdır
313
Alnımızdaki o parlak nür, Hakk asıkının gönlündeki o iman ziyası, secdej eseri olarak
müminlerin yüzlerinde görülen bütün bu nürlar, belki her n0run¦ nüru, Allah´ın sevgili peygamberi
Muhammed´in nürundandır.
316
.Ey gönül! Anlamayanlar seni üzerler, rahatsız ederler. Hatta seni deli, di-vBne ederler, ayagını
baglarlar. Sen içi tatlı, özlü bir yemise benzersin. Bu yüzden seni hep kırarlar.
317
Ey Hak yolunun yolcusu! Eger sende bu yolun sevdası varsa, senin ba-sında bu kapının, bu
dergahın sevgisi bulunmuyorsa Hakk ehlinin açtıgı iman ve sevgi kapılarının anahtarı nedir Biliyor
musun 0, "Lailahe illallah (=Allah´tan baska ilah yoktur)" kelimesini çokça, hosça söylemektir.
318
Gögsünün içindekini hakîki gönül sanan kimse, Hakk yolunda iki üç adım attı da, her sey oldu
bitti sandı. Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, ´ günahtan sakınma, bunların hepsi yolun
basıdır. Hakk yolcusu aldandı da bunları varacagı konak sandı.
Bu görünen ben, ben degilim. Su halde, "ben, ben" dedigim kimdir;söyle! Söyleyen, ben
degilim. Peki benim dilim ile söyleyen kimdir; söyle! Aslında, ben bastan ayaga kadar bir
gömlekten fazla bir sey degilim. Benim, gömlegi oldugum varlık kimdir; söyle!
319
Ey Efendi! Sende maddî güzelligin gamı, yüksek mevkinin özlemi var. Sen baglara, bahçelere,
çayırlık ve harman yerlerine sahip olmak istiyorsun. Bizler ise tevhid aleminin yanıklarıyız. Bizde
Lailahe illallah(=Allah´tan baska ilah yoktur)daki sır vardır.
Padisahla birlikte, hosluk ve ferahlık sarayında oturan kimseye, bu lütuf ve ıhsan, sahın lütfu,
ihsanıdır. Sen padisahla beraber olursan, nereye vanrsın, "ilıyor musun Kendinde olmamaya! Iste
o kendinde olmamak yönünde,giden binlerce yol vardır.
320
Bizim ezelden geçmis baska bir yerimiz vardır. îçinde bulundugumuz bu cesetler alemi baska
bir diyardır, bizim asıl yerimiz degildir. Ey geceleri kalkan, namaz kılan zahid! Sen kıldıgın
namazlarla övünüyorsun. Halbuki namazın da dısında, ötesinde baska bir hal, baska bir zaman
vardır.
321
Görmeyerek yol yürürsen, bu aynı hatadır. Eger herseyi görüyorum sa-narak, gözüne
güvenirsen, bu bela okudur. Kilisede, medresede bulunanların, hakîkatlerini bilmeden, mecaz
yolundan, onların gerçek yerlerini, onların nerede bulunduklarını sen ne bilirsin
322
Cihandan ve candan dısarı, bize bakan, bizi yediren, bizi büyüten bir dadımız vardır. Onu geregi
gibi bilmek, bizim haddimiz degildir. O´nun hakkında ancak sunu biliriz: Biz O´nun gölgesiyiz, cihan
da bizim gölgemizdir.
323
Tenden ve candan dısarı olan dervistir. Yeryüzünden ve göklerden yük-sek olan dervistir.
Cenab-ı Hakk´ın bu cihanı yaratmak için bir maksadı yoktu. Hakk´ın bütün bu cihanı yaratmaktan
maksadı, dervistir. Yani, dervis olmasaydı, Allah cihanı yaratmayacaktı.
" Burada dervisten murad Peygamber Efendimiz ve dolayısıyle kamil insandır."
324
Derdimin getirdigi acılar, kederler, dermana sebeb olunca, kötü huylanm eitti. îyi huylar geldi.
Günahlanm sevap, imansızlıgım iman oldu. Can, gönül, ten bu üçü yolumu kesiyor. Hakk´a
varmama engel oluyorlardı. Simdi, ten, gönül oldu; gönül, can oldu; can da canan oldu.
325
Hep dostun süretiyle, hayaliyle dolu bir gözüm var. Dostun hayali orada bulundukça, gözümle
aram iyidir. Aslında, gözden dostu ayırt etmek, göz ile dost arasında fark görmek hos degildir.
Çünkü ya dost gözün yerindedir, yahut da gözüm dostun kendisidir.
326
Herhangi bir kimsede, gizli bir ask derdi yoksa, o yasıyormus gibi görünse de, onun gönlü ve
canı yoktur. 0 adeta gezen, dolasan bir ölüdür. Eger aklın varsa git de Hakk´dan dert iste! Çünkü
dertsiz olmak, ask derdine düsmemek, tedavisi imkansız bir hastalıktır.
327
0 öyle bir sevgilidir ki, onun askının getirdigi gam, her hastanın devası-dır. Her kim onu sevmis,
ona yar olmussa, o da onu sevmis, ona yar olmustur. Bana diyorlar ki: "Bos durma! Daima bir isle
ugras!" Ben issizim, bir isle mesgul degilim, ama herkesin ugrastıgı su dünya islerinden uzak
durmak da büyük bir istir.
328
Sevgilim! Senin güzel kokun ben kulunun burnundan asla gitmedi.] Güzel yüzünün hayali de
gözümün önünden gitmedi. Senin istedigin gibi,´ gece gündüz ömrümü harcadım durdum. Bütün
ömrüm geldi geçti. Fakati senin istegin, arzun bitmedi, tükenmedi.
329
Ey can! Cihanda benden daha degersiz bir mahluk yoktur. Senden daha üstün, daha büyük,
daha güçlü bir kimse de mevcut degildir. Sevgilim, sen bensiz olarak benden hep korkup
duruyorsun. Ben seninleyim. Eger sen de benimleysen korku kalmaz.
330
Yüzü daima taze, dudakları daima rtıütebessim olan o candan, gönülleri kendine çeken
sevgilimiz hoslanır. Öyle bir yüzün güzelligi canla ölçülernez. Yavas söyleyelim: Yoksa o canan
mıdır
331
Ey kainatı yoktan var eden Allah´ını! Unutmaktan, sonradan var olmak-tan sen münezzehsin.
Basımdan, senin fîkrinden, seni düsünmekten, seni sev-mekten baska ne varsa hepsi aynı hatadır.
Dilde seni zikretmekten, tesbih etmekten baska ne varsa hepsi sapıklıktır, bostur.
332
Mademki mizacımız, huyumuz ask ile düzeliyor, o halde bizim hekimimiz de, ilacımız da asktır.
Bu ask ile elele vermedikçe, bu aska baglanmadıkça Hakk yoluna düsüp, gidilemez. Bu ask,
kimseden dogmadı, kendi de dogurmadı.
333
Ya Rabbi! Ben gece gündüz iyilikten, düzenlikten baska bir sey isteme-yen birisi idim. Gecegündüz
hep iyiligi ve düzeni aramaktaydım. Fakat bu yıl öyle bir haldeyim ki, onu söyleyemem,
gelecek yıl fikrim ne olacak îyiligi, düzeni arayabilecek miyim Vah bana, vah düzelmeye!...
334
Ey yüzü, letafette, güzellikte can aynası olan sevgilim! îstiyorum ki, sabahleyin, hayalinin
ayaklarını yüzüme ve gözlerime süreyim. Fakat oka benzeyen kirpiklerim hayalinin ayaklarını
yaralar diye korkuyorum.
335
Ey benim ask sarabımı içmemi inkar eden! 0 sarabı sen üzümden çıkmıs sanma! Coskunlugum
benim sarabımdır. Gönlüm de kadehimdir. 0 sarabı bana sunan da, karanlıklan açan, aydınlatan,
sokakları
336
Ask sizin sevimli, güzel bir dostunuzdur. Bu dost sizi fasih sözlerle, açık bir ifade ile çagırır, der
ki: "Ask, askı isteyenden esirgenmez. Bilhassa, bir güzel, bir güzeli-severse sevgi ondan asla
esirgenmez."
337
Vefasız gönül, gamlara batsın, mateme girsin. Kimde vefa yoksa, o kisi dünyada yok olsun.
Yasamasın daha iyi. Gördün ya, beni dünyada gamdan baska kimse hatırlamıyor, bu vefasız
dünyada benim en vefalı dostum gamdır. 0 gama çok çok aferin!
338
Sevgilim, basın daima üzüntüsüz, saglıklı ve rahat olsun. Dudaklarından tebessüm eksik
olmasın. Senin gibi güzel bir varlıgı görüp de sevinmeyenin, boynu altında kalsın, bahtı kara, gönlü
perisan olsun.
339
Ney yapan usta, kamıslıktan bir kamıs kesti. Ona dokuz delik deldi, adına da Adem koydu. Ey
ney! Sen seni çalan neyzenin dudaklarından feryada geldin, inlemeye basladın. Fakat sen, seni
nefesiyle feryada getiren neyzenin dudaklarını degil, o dudaklara nefes veren dudakları gör!
" Ney, kamil insanın sembolüdür. Insan, Hakk´tan ayn düstügü için feryad etmektedir. Ney gibi
insanın bedeninde dokuz delik vardır."
340
Senin askının gamına düstügümden beri, çaresiz kalan zavallı gönlüm, çok çok ızdırab çekti,
çok dertlere düstü. Gönlüm, askın gamına çok defa düsmüstü. Fakat bu seferki gibi hiç
inlememesti, hiç sızlanmamıstı.
341
Can incisi (rühumuz) su dört unsurdan ibaret olan bedenin içine dü-sünce, birbirine zıt olan bu
fesad unsurlar (su, toprak, hava, ates), o can incisi ile komsu oldular, bu tende beraber yasamaya
basladılar. Fakat, nasıl kötü üzümden iyi üzüm renk alırsa, onun rengine boyanırsa, can incisi de
dört unsurun rengine boyandı. Rabbim kimseye kötü komsu vermesin!
342
Bütün zahmetler, sıkıntılar aç gözlülügümüzden, çok istekler pesinde kosmamızdan ileri gelir.
Nefsanî arzularına uyan, sehvetine ve midesine düskün olan ne belalara ugrar! Zaten kus da yem
yüzünden tuzaga düser, daracık kafese kapatılır. 0 kafes dam kenarına asılır.
343
Elif gibi olan boyum, ask yüzünden büküldü, "cim"e döndü. Senin bulundugun yerde, güzellik
artar, iki kat olur. Ey can ve ey cihan! Gönlüm senin zevalsiz güzelligini aldıgından ötürüdür ki, o
zevalsize dogru kosuyor
" Arap harflerinde " 1 =elif", dümdüz bir harfdir," £.ise bükük bir sekildedir."
344
Sevgilim! Senin güzel yüzünün hayali, gözümün önüne gelince uykumj bana sırt çevirdi, kaçtı
gitti. Hayaline karsı senden adalet, insaf temenni ediyorum, yardım istiyorum. Simdi uykum geri
geldi, bu defa da gitti, eliyle senin eteklerine yapıstı. Fakat, hayalin tekrar gözümün önünde
belirince, uykum can verdi, öldü.
345
Haydi artık uyu, sevgili müsaade etti. Çektigin zahmetler hududu astı ve! sen azat oldun,
kurtuldun. Sevgili yasadıkça, benim uykum tekrar ölür. Uykum toprak altında yattıkça, Allah sana
ömür versin!
346
Ey Efendi! Söyle, köle misin Hür müsün Kötülükte bulunsun, bozgunculuk etsin, fesad
çıkarsın diye kim köle satın alır Ey ellerini kaldırıp dua eden, isteklerde bulunan kisi îstemek
gücünü, dilek için kaldırdıgın eli sana´ kim verdi Kendi muradından, isteklerinden vazgeç de, asıl
O´nu iste! Muradın yalnız 0 olsun.
347
Ey salına, salına yürüyen selvi, sana hazan rüzgarı dokunmasın. Ey ciha nın gözü, sana kem göz
degmesin. Sevgilim! Sen gökyüzünün de, yeryüzü nün de canısın, senin güzel canına rahatlıktan,
rahmetten baska bir sey gelme sin!
348
Ask odur ki, halkı neselendirir, sevinç içinde bırakır. Ask odur ki, neselere nese katar. Bizi,
anamız dogurmadı. Bizi o ask dogurdu. Bizi doguran o anaya yüzlerce rahmet, yüzlerce aferin!
349
Sen mübarek ayagını yere basınca yeryüzünün topragı neselenir, sevinç içinde kalır. Duydugu
sonsuz zevk ve neseden ötürü toprak gebe kalır, yüzlerce gül goncası dogurur. Bu hali gören
yıldızlar da, gökyüzünde heyecana kapılırlar, alkıs gürültüsü sevinç sesleri ile gök kubbesini
çınlatırlar. Bu sevinç, bu alkıs sesleri içinde ay´ın gözü bir yıldıza düser.
350
Lakabım her ne kadar Bahauddin Veled ise de sen, rühlara hiikmeden, ebedî bir sultansın. Bizi
kendimize bırakma! Elimizden tut ki vefa kadehi kı-rılmasın. Eger vefa kadehi kınlırsa, sevgi
sarabıyla sarhos olanların ayagına batar, ayaklarını yaralar. Yapma bunu!
"Mevlana bu ruba´îyi babası Sultanü´l-Ulema´nın vasfında söylemistir. Sipehsalar´ın kita-bının
Sultanii´l-Ulema menkibesinde de bu vardır."
351
Yastıga yaslanıp uyuyan bas, ondan haberi olmayan, onu bilmeyen bastır. Ondan haberi olan,
onu idrak eden, onun yüce varlıgını gönlünde hisseden! nasıl olur da uyur Ask gelir, bütün gece iki
gözüme bakarak: "Onsuz uyu yan kisiye yazıklar olsun!" diye söylenir durur.
352
Benim gönlümle, gözümle hiç bir isim yok. Ancak sevgilimle bulusunca¦ gönlüme, gözüme isim
düser. 0 zaman gözüm onun güzel yüzüne bakıncai nürlanır, gönlüm de bulusma zevkiyle heyecana
kapılır, sevinir, oyalanır. Gönül kanıyla gözyasımı yagmur gibi akıttıgım zamanlar, benim gönlüm
ve gözüm olan, sevgilimin kucagıma düstügünü sanırım.
353
Zamanede serefsizlik ragbet bulursa, serefli erlerin, iyi insanların adları kötüye çıkarsa, böyle
insanların ilahî takdire boyun egmeyerek kendilerini iyiye çıkarmaya ugrasmaları, ada, sana, nama
düsmeye kalkısmaları, onların sereflerini büsbütün düsürür. Inci arıyorsan, denizin dibinde ara!
Kıyıya vuran ancak köpüktür.
354
Ey can! Hizmetinde ben yerlere kapanınca o secdem benim kendi bahtıma karsı oluyor. Böylece
ben bahta kavusuyor, devlete erisiyorum. Ayagına her kapanısta, canım da içimde benim ayagıma
kapanıyor.
355
Bu bir sasılacak seydir ki yar, benim gönlüme sıgıyor. Binlerce tenin canı, bir tene sıgıyor. Bir
bugday tanesinin içinde binlerce harman bulunuyor. Bir igne gözüne de, yüzlerce alem sıgmıs.
356
Seviniyorum ki, gamın gönlüme sıgıyor. Çünkü senin gamın, aydınlık bir yere sıgar. Göklere ve
yere sıgmayan o gam bir igne gözü gibi olan bir gönü-lün içine sıgar.
"Buradaki gam, ilahî tecellînin, ilahî sevginin sembolüdür. Bu ruba´îde "Ben, yere, göge agmam,
mümin kulumun gönlüne sıganm kudsî hadîsine isaret var."
357
Benden yüz çevirdigin gün, elinle öldürülmem bana zor gelmez. Fakat suna üzülüyor, gam
yiyorum ki, gözlerin benim matemimle yasanrsa, canıma kıydıgım için ne özür bulacaksın Ve
özrünü ne vakit, kime söyleyeceksin
358
Varlıgın, yoklugun mahiyetini anlayan ve bu görüsün derinliklerine inen bir kisi için, artık
varlık, yokluk inancı onun Hakk yolunda yürümesine engel olamaz. Böyle bir kisi. sıfatlara ve
yaratılan seylere, yapılan islere takılıp kalır tnı 0 Allah´ın güzel eserlerinin, sanatının dısına
çıkarak, yaradanı bulmaz mı ona hayran olup kalmaz mı
359
Gam, nasıl olur da asıkları tedirgin eder, gönülsüz bir hale getirir Asıkın gönlü, daima
sevgilinin saçlarının zincirine baglıdır. Asıkın rühunun derinlik-j lerinde anlasılması güç, karısık
sesler çıkaran bir rebab inlemektedir.
360
Sevgili günes gibi panldamaya baslayınca asık zerre gibi oynar, titrer, döner. Ask baharının
rüzgarı esince, her sey canlanır, kum olmayan her dalj oynamaya baslar... ;
361
Gam kim oluyor ki Hakk asıklannın gönlü etrafında dolassın Gam asıkara yanasamaz. 0 ancak
duyguları donmus, buz kesilmis, kalpleri nasırlasmı$¦ kisilerin çevresinde dolasır. Baslarına bela
olur. Allah adamlarının gönülle-j rinde öyle bir deniz vardır ki onun çok hos bir dalgalanısından
aska gelir de gökyüzü dönmeye baslar.
362
Bu ask, yigitlerin yanlarına gelir. 0 arslanlarla dönüp dolasan bir ceylandır. Bu ask evi, ezelden
beri mamurdur. Sensiz yıkılıp gidecegini mi sanıyorsun
Ey müskülümü çözen, zorluklarımı kolaylastıran yüce varlık! Serviler, güller, baglar, bahçeler senin
lütfunla, ihsanınla mest olmuslardır. Gül, senden hos bir koku almıs, senin güzelligini görmüs,
hayran olmus, kendinden geçmistir. Gülün yanındaki diken de sarhos ve baygın bir haldedir. Bana
bir sevei kadehi lütfet de ben de kendimden geçeyim, böylece hepimiz senin sarhosun olup çıkalım.
364
Gam, padisahın kullarma hiç yaklasabilir mi Padisaha gönül vermis sadık kullarının basında
bahtlar, devletler, mutluluklar döner dolasır. Onların ya-sayıslarında, neseden de üstün, bambaska
bir hal, bambaska bir sey vardır. 0 sey onların sermest, mahmur baslarında döner durur.
"Bu ruba´î; Seyh Galip hazretlerine; "Asıkta kader neyler, gam halk-ı cihanındır" dizelerini
yazdırtmıstır.
365
Kendini göstermeyen o gizli güzel meydana çıkıp da salına salına yürü-meye baslayınca, her
gizli sey, her örtülü güzel, elbiselerini, örtülerini üstlerinden atarlar, oldukları gibi görünürler. 0
zamana kadar, güzelliklerini giz-^yen nice hasisler, onun güzelligi karsısında, her seylerini ortaya
korlar. Hasis, tas bile olsa, gizli güzeli görünce, inciler satan bir maden kesilir.
"Bu ruba´î´yi Hz. Mevlana her halde bir ilkbahar günü bahçelerin uyandıgı,"
366
Bizim gönlümüzde dönüp duran bir sır vardır. Yaratılan her sey o sırra baglıdır, hatta kat kat su
gökyüzü bile, onun yüzünden dönüp duruyor. 0 sır, yüzündendir ki, ne basın ayaktan, ne ayagın
bastan haberi vardır. Bas da, ayak! da o sır ile bassız, ayaksız dönüp duruyor.
" Bu ruba´îde esref-i mahlük olan insanın yaradılısına ve her seyin bu yaradılısa baglı
bulunusuna isaret var."
367
Bu gece, ne güzel, ne hos geçiyor. Bu gecenin öyle bir letafeti, öyle anlatılamaz bir güzelligi var
ki, hiç kimse, bu güzellige akıl erdiremez. Ruhların gezip dolastıkları gül ve sünbül bahçelerinde,
uyku, bu güzellige hayran olmus, sasırıp kalmıstır. Asıklar, ise yüz yüze bakarak, gecenin bu
letafeti ile mest olmuslardır.
368
Ramazan ayında geregi gibi oruç tutarsan, senin vücut topragmı altınj ederier. Senin fanî
varlıgını tas gibi ezerler de göge sürme yaparlar. Iftar vaktinde yedigin yemek lokmasının her biri,
birer mana incisi olur. Ramazan´da, yemekte, içmekte, kötü söz söylemekte, kötü is islemekte
sabırlı oldugun için, bu sabır, senin manevî görüsünü artırır, gönlünün gözünü açar.
369
Her ne kadar söz, agızda dönüp dolasıyor ve biz dilimizin, dudaklarımızın hatta dislerimizin
yardımı ile konusabiliyorsak da, sasılacak bir halde, sözün, sözümüzün etrafında dönüp
dolasmasıdır. Söz bize demek istiyor ki: "Benim, kendi çevremde dolastıgıma ve söz söyledigime
saskın saskın bakma! Benim çevremde dönüp dolasanı, bana bu sözleri söyleteni düsün, bul!"
"Görünüste sözü biz ama, sözü bize söyleteni göremiyoruz."
370
Her gönül ki, sevgilinin, o güzel dudaklarının hasretiyle yıkılmıs, harab olmustur. 0, bahar
mevsiminde baglarda, bahçelerde, ırmak kenarlarmda ne-den dolassın dursun Küçük dallar,
birbiri ardınca Hakk´a secde etsinler diye, rüzgar, agacın dalı etrafında dönüp dolasmakta...
371
Asıkların gönüllerinin yanıslannda kıvılcımlar vardır. Gönüllerini, sevgiliye vermis olanların
gönüllerindeki derdin belirtileri vardır. Sen, hiç duymadın mı Yanıp yakılanların gönüllerinden
çıkan, atesli bir "ah" ta Allah´ın rahmet huzuruna geçer, gider.
380
Canında senin ask havalarından bir feryad, bir sikayet bulunmaktadır. Ruhumun muratlardan
öte bir muradı, isteklerden baska bir istegi vardır. Bu ask sarabıyla, kendimi bir kuru yaprak misali,
senin sevgi rüzgarının önüne atmısım. Çünkü, bu ask sarabında senin sevdandan esip gelen bir
hava, bir sevgi kokusu var.
381
Balçıktan yaratılmıs bir sevgilisi olan, bir gün ona kavusur, sükün bulur, rahatlar. 0 kimse ne
acayip, ne sasılacak nadir bir kimsedir ki, su balçık be-deninden dısarı çıkar, kendi kirli maddî
varlıgından kurtulur da, senin gibi essiz bir sevgilinin muhabbetine düser, nadir bir sultanın
sevgisini kazanır.
382
Sevgilim! Senin yüzünden, yüzümde bir güzellik var. Gözlerimde, yüzünün güzel hayali
bulunuyor. Gönlüm senin feyzinle, rahmetinle dolu. Bugün, sema´mızda da ayrı bir kemal, ayrı bir
güzellik mevcut.
383
Dünyada yarım ekmegi olanın, oturmak için bir de yuvası bulunanın iyi bir hali vardır. 0,
kimseyi dilemez, istemez. Kimse de onu istemez, dilemez. Böyle bir kisiye: "Nese ile yasa!" de!
Çünkü, o isteklerden, arzulardan kurtulmus, mutlu olmustur. Onun kendine göre hos bir alemi
vardır.
384
Gece karanlıgı, nasıl günesi alır, baska taraflara götürürse, uyku da gelir. Hakk asıkının yanan,
yakılan gönlünü alır götürür. Fakat asık aglamaya, gözyasları dökmeye baslayınca uyku kaçar
gider, gelmez. Geri gelirse, asıkın gözyası seline kapılıp, gideceginden korkar.
385
Sevgilinin güzel yüzünün mehtabını bulup seyreden kisi ne mutlu bir kisidir. îyilik yapmasını
seven sakînin sundugu rnana sarabıyla kendinden geçmek, harab olmak da hos bir seydir. Asıkların
gözyasları akar durur da uykuları gelmez, çünkü, uyku gelirse gözyası seline kapılıp gideceginden
korkar.
386
Askın cihandan rahatlıgı, esenligi aldı götürdü. Ayrılıgın ecel kesildi, can alıyor. Yüzbinlerce
cana karsılık vermeyecegim gönlü, senin bir gülüsün bedava aldı götürdü.
387
Canı, Hakk´a, Hakk´ın huzuruna tertemiz bir halde, hiç bir seye baglı olmadan, mahrem olarak
götürmelidir. Gönlü, sahte neselerden, zoraki kahkahalardan arınmıs, fakat ask gamıyla, ahlarla,
ızdırapla dolu olarak götürmelidır. Sen kendinden, kendi varlıgından kurtulmadıkça, bize asla yol
bulamazsın. Bize yol bulmak için, kendi benliginden vazgeçerek, bizden bize dogru
388
Gönüller alan sevgilim, beni ne hos, ne güzel bir yere götürüyor! 0, benim cismimi de, canımı da
alıyor, cihandan ötelere götürüyor. "Gitmem." dedim, bahanelere basvurdum. "Gitmezsen, seni
çeke çeke alır götürürüm." dedi.
389
Melek ülkesinin kusu gökyüzüne dogru; o yönü olmayan yöne dogru uçar, o yana uçar gider.
Simurg´un yunıurtasından dogan kus, Simurg´un bulundugu yerden, baska bir yere nasıl uçar gider;
söyle
" Simurg = zümrüdü anka: Efsanevî bir kus; ismi var, cismi yok. Tasavvuf dilinde, seyr ve
sülükünü iyice bitirerek, asil maksadına eren salikten kinaye olur."
390
Gönlün, sevgilinin derdiyle doldugu gün, sükrane olarak binlerce can feda etmelidir. Ey iyi ve
seçkin adam! Ask yolunda, asıklık yolunda sükretmeden iyilerin sillesini yiyemezsin, onların
yaptıkları kötülükleri hos göremezsin.
391
Hem safım, duruyum, hem de tortuluyum. Hem çok yaslıyım, pîrim, hem küçücük bir çocugum.
Ben, ölürsem sakın bana "öldü" demeyin. Aslında ben ölü idim, dirildim, beni dost aldı götürdü.
"Bundan sonra gelecek ruba´î, bu ruba´î´nin aynıdır. Belki de, Hz. Mevlana bu ruba´îyi söylerken,
yazanların yazıslan yüzünden, bir ruba´î iki ruba´î"
392
Ben hem küfürüm, hem dînim, hem duruyum, hem de tortuluyum. Ben hem ihtiyarım, hem
gencim, hem küçük çocugum. Ben ölürsem bana "öldü" demeyin. Deyin ki: "0 ölü idi dirildi, onu
dost aldı götürdü."
393
Sevgilim, yanımızdan geçerken topraga bakıyor, istiyor ki, benim yüzüm, onun tatlı bakısları ile
nürlanan topragı kıskansın. Onun önünde, toprak olmaktan daha güzel bir sey olamaz ki! Böylece,
umulur ki, yolu bize düser de, bizi çigneyip, geçmek lütfunda bulunur.
394
Hayat denizinde, geçip giden bir gemide bulunan kisi, karsı kıyılardaki kamıslıgı seyrederken,
kamıslıgın yürüyüp geçtigini sanır... Tıpkı bunun gibi dünyadan göçüp gidiyoruz da sanıyoruz ki
dünya gidiyor.
395
Gönlümü, ask gamına düsürecegim. Canımı bela okuna hedef yapacagım... Senin askında
harcanmayan ömrümü, bugün gönül kanına kaza edecegim...
396
Bu gece sakî, sarabı kadehte degil, testi ile döndürüp sunmadadır. sundugu sarabla o gönlü
yagma etmis gitmisti; geldi, simdi de imana el attı, onu da alıp gidecek. Gönlü de, imanı da bende
bırakmayan sakî, o kadar çok sarap sundu ki, sundugu sarap bir tüfan oldu, bu tüfan aklın evini
barkını yıktı götürdü.
397
Sus, senin sözlerin, güzel, hos konusman beni susturdu, konusmaz bir lale getirdi. Senin
islerindeki tatlılık, üstünlük, tertip, düzen, beni islerimden utandırdı, issiz güçsüz bıraktı. Ben senin
tuzagından kaçtım, gönül evine sıgındım. Fakat, gönül kendisi senin tuzagın oldu da beni tuttu.
398
Dün baglar, bahçeler, kıstan kurtulduklan için sana sükür selamları gönderiyorlardı. Çiçeklerin
yüzlerinde senin lutfunun, ihsanının belirtileri görülüyordu. Yemyesil çayırdaki selvi boy atmıs,
öteki agaçlarla üstünlük davasına kalkısmıstı. Gül ise gülerek göz göre göre rengi ile, kokusu ile
neseleniyor, kıyametler koparıyordu.
399
Askın gönlünün dünyaya bakmasın; dünyaya kapılmasına imkan yoktur. Hasa bu olamaz. Zaten
asktan baska bakılacak, görülecek ne vardır Ecel günü askı bırakıp da, korkudan, can derdine
düsen, cana bakan gözden bıkmısım, usanmısım.
400
Yarattıgı eserlerini kendine perde yaparak kendini gizlemis olan, essiz güzeli mana gözüyle
gören gönül, nasıl olur da, gelip geçici olan dünya mülküne bakar Ben ecel gününde bile, gizli
sevgilinin yüzünü bırakıp da, canını düsünen ve canını gören gözden memnun olmam.
401
Dısarıya da, içeriye de bakan, gören, askın divanelerinden yüz çesit bakıp gören göze dikkat et
bak, o nasıl göriiyor Gözden dısarı bakan ve gören bi-risi
. Acaba o kimdir Biliyor musun , çiçeklerin güldügü bir zamanda söylemis.
402
"0 ebedî diri öldü." diyen kimdir "Umut günesi söndü." diyen kimdir günes düsmanı dama
çıktı, iki gözünü yumdu, günesi görmez oldu da:
îünes söndü." dedi.24
403
Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduguna bakma! îrdigi sözde, ahdinde
duruyor mu Vefası var mı Asıl ona bak. Hakk ile ;igi ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde
duruyorsa, vefalı ise, onu fidigin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden,
saydıgın sziyetlerinden de daha üstün bir kisidir.
404
Gün nese günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim Bugün, sevgiliye ndan baglı olma günü, vefa
kadehiyle sarap içmek gerek... Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip,
içecegiz Biraz da in-ndan degil, Hakk´dan rızık talep etmemiz gerek.
Bu ve bundan sonraki ruba´î Hz. Sems için söylenmis.
405
Ask sarabı içmek, bir bas belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için
insanın asık olması lazımdır. Benim sarap içmeme lü-zurn var mı îçsem bile, basımda zaten akıl
kalmadı ki, sarap neyi alıp götürecek
406
Senin askın, felegin beyninde yer tutunca, arsa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem
kavgalarla dolar. Senin askın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da bastan basa rüh
olur.
407
Varlıklann gerçek sevgiye kavustukları, benlikten kurtulup yoklugun yü-celıklerine ulastıkları
gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk ugrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak Kim ikbal atesi ile
yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek
408
Kendini koyverme! Zira vesvese seni perisan eder, zebün eder. Vesvese, yılan gıbi hile ile,
efsunla seni tutar, baglar. 0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay´ı, seni nürlandınncaya
kadar vesveseye meydanı bırakma. 0
senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur.
ROhumun, göklerin yolunu tuttugu, tenimin her cüz´ünü, toprak dagıtıp;
perisan ettigi vakit, sen mezarımın basına gelip, topragıma parmagmla "kalk" diye yaz! Yaz ki,
bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım.
Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kisi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha
kıymetlidir. Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir. Az bir zaman
halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da degerlidir, cihandan da; sundan da üstündür, bundan
da!
Seni anınca, yüregim heyecanla çarpmaya baslar. Gözlerimden kanlı yaslar dökülür. Nerede,
dostun gelecegine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider.
Askın, gönlümle savastıgı gün, can telasa düser. Yalınayak aradan kaçar, gider. Ben asık bir
kisiyim, beni akıllı sanan delidir. Benden sakınan, çekinen kisi de akıllıdır.
Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmaga baslayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava
içinde uçmaya baslar. Hakk asıgı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden,
rahatça dostu görmeye baslar.
Ask, insanın basına tatlı belalar getiren hos bir seydir. Bu yüzdendir ki, askın getirdigi
belalardan çekinen, korkan kisi asık degildir. Ask isinde mert kisi odur ki, ask atesi canına düsünce
o ugurda canını verir, canından geçer.
412
Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kusanan günes, senin önünde can verir. 0 solgun
benizli, cigeri yaralı, hasta ay da senin karsında ölür gider. 0 boy atmıs selvi huzurunda yerlere
kapanır, hayatını kaybeder. 0 yeni açılmıs, saçılmıs gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür.
Bu gönlünü sana kaptırmıs asık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır.
Senin askından gençlik atesi çıkar. Askınla asık gençlesir, gönülde essiz bır canın güzellikleri
belirir. Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah degildir, helaldir. Çünkü
dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır.25
Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir.
Sevgilim! Deniz senin askından cosmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır.
Bulutlar, yagmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır. Askından bir simsek
çakmıs, yeryüzüne düsmüstür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir.
Dün gözlerin görenleri büyülüyordu. Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı. Saçlarının
gölgesinde parıldayan günes yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu.
422
Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birles-r tirir. 0 zaman gönül,
aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider. Böylece, gönül bu alemden kurtulur,
ötelere gider. Gönül demek ister ki: "Ben atesim, bu nagmeler de birer nefestir. Çalgıcı, bu
nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim. Çünkü her ates üflenince alevlenir."
Dostun askından cefa gören, zulme ugrayan kisiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona
lütuflarda bulunur. Ona "Ömrün kısalıgına bak da benim vuslatımı ara, bul." der. Çünkü kısa ömrün
feryadına ancak vuslat, bulusma yetisir, çaresaz olur.
423
Gönüller feth eden çok hos bir yol arkadasıyım. Kıymetimi bil, aklını ba-sına al da, ask kadehini
düz tut, egri tutma ki, içindeki dökülmesin! Su kirli toprak aleminde, kendini begenmek havasıyla
esen rüzgar, süphe yok ki her lahza toz kaldırır. ı
Bulusmanın sana bir ziyanı dokunmaz. Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet
vermez. Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana
kem göz degmesin diye korkuyor.
420
Gönlii bir an "Ben Hakk´ım" diye çarpan kisi bugün, su ask ipinin üs-tünde asılıp durmaktadır.
Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin
türlü hakîkat sırları bulur.
424
. Gönlü senin coskunluguna erismek için cosuyor. Senin aklına kavusmak çın kendi zavallı aklını
bırakıyor. Senin tatlılıgını, lezzetini geregi gibi tada-
"rnek ıçin zehir içiyor. Güzel kulagına takılmak arzusu ile bir halka gibi
425
Senin bulundugun yerden, senin havandan gelen tozu, topragı istiyorum. Olur ya, belki
ayaklarının bastıgı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir. Canım cefaya da sevinir, neselenir. Zira
ben cefadan da senin vefa kokunu alırım.
Gönüller alan o büyük, o essiz varlıgın yakınlıgı, sanmam ki canda bile bulunsun. 0 bize
canımızdan daha yakındır. Vallahi ben onu asla anmam. Cünkü insanın yanında bulunmayanlar
anılır.26
426
Günes de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklıgını, güzelligini elde et-sin Yahut hızlı esen
rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin Vucut sehrinin efendisi, reisi olan akıl
bile senin mahallene gelince deli, diva-ne olur.
Eger asık olur da bir an heyecansız, sevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin asıklar safında
ne isin var Çünkü asıklık kararsızlık demektir. Askta diken gibi keskin baslı ol da, kokusu ile, rengi
ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bagrına bassın, bazen yanına alsın.
427
Sevgilim! Senin gömleginin kokusu gelince ben ne yapabilirim 0 ko-kuyu alınca gökyüzü bile
sasırır da elbisesini yırtar... 0 güzel Yüsufun hos kokulu gömlegi nerede ki, gelsin de bugün senin
gömleginin kokusunu alsın.
Eger her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz. Can ve cihan tasaya
bulansa; kederlere, üzüntülere bulassa, bir kisiye ask yıkayıcı, temizleyici olursa, o kisi hepsinden
temizlenir, kurtulur.
428
Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmistir. Asıl deli divane
olan kisi o Hakk asıgını tanımıyandır. Bize göre delı, Hakk´ı tanıyandır, bilendir.
Bu ruba´î Meviana hazretlerinin §u mealdeki beytini hatırlatıyor."Hakk´ı bagırarak, yüksek ^sle
zikr etmek dogru degildir. Ancak uzakta bulunanlara, ´Ey, yahu´ diye bagrılır." Bu
ruba´î aynı zamanda •^1 J"*-1>´AJ1 ^1 V" -» "Biz ona sah damanndan daha yakınız." (Kaf
^Oresi 50/16)isaret vardır.
432
Hakk´ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtulustan daha¦ ostur. Nefretim, öfkem
sekerden daha tatlıdır. Kılıcım, yasayıstan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz
olmaktan) daha saf, daha temizdir.
433
Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter. Korkuttuklarına, dehsete düsür-jî düklerine neseli,
tatlı sesin kafi gelir. Onların bütün korkularını, endiçelerini¦´ giderir. Bizi öldürmek için, cefa kıhcını
ne diye vumyorsun Bizim basımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter.
434
Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı atesten olan la´l gibi
degerlidir, kıymetlidir. Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zellessin, gönülleri çeksin diye konusuyor,
gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar.
435
îkbal sahiplerinin, ermislerin nefesleri, gül gibi hostur. Bahtsız kisiyse dı-ken gibi keskin ve dik
baslı olur. Gülle görüstügü, gülle beraber bulundugu için diken atesten kurtulur. Fakat, dikenle
görüsüp konustugu yüzünden de, gül atesler içinde kalmıstır.
Tam bir ilahî nese içinde bulunan bir kisi gam yer mi Hele su gökkub-benin haricinde bulunan,
ötelere geçmis olan bir gönül hiç gamlanır mı Hakk´ın askının cazibesine kapılıp, boslukta dönen
su dünya, su yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder 27
Gögsünde tam bir gönül degil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kisiye, senin askın
olmaksızın yasamak çok güç gelir. Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı basında
kalan kisi, aslında bir delidir,bir divanedir.
"Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur Dil degil,
alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz... Vallahi, Ademin topragı tabiatında olan bir kimsenin, o
îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur.28
Seyh GSlib merhum da: "Asıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demisti.
Bu ruba´îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine isaret va´´-
Bir arif o demi söyle açıklıyor:
"Nefha-i feyz-i Huda´ya urefa ´dem´ dediler,
0 deme mazhar olan kisiye ´adem´ dediler,
Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem,
Adem oldur ki; ´dem´i ademe mahrem, dediler."
Seninle sevinen, seninle neselenen, senin nnrunla aleme günes olan gamlanır mı Sana çok
yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır
Asık olan bir kisiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut ask yolunda can vermek ve ölümsüz hayata
kavusmak gerek. Yoksa "Ask ab-ı hayat kayna-gından su içmektir." sözü, bir laftan ibarettir29.
Havanın bulutlu, yagıslı oldugu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları sarttır. Çünkü
dost, dostu tazelestirir. Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmis olarak degil
de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtisam verirler, güller adeta
birbirlerine tazelik ve güzellik bagıslarlar.
Eger isitmeye gücün varsa bana kulak ver. Sunu bil ki, ona ulasmak kendinden geçmektir. Sezis
ve göriis cihanına varınca sakın konusma, sus, hiçbir sey söyleme! Çünkü, kamil insanlann
söylemeleri hep görüstür.30
Sade yanan tandırlar sıcak olmaz. Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada
ne sıcaklar bulursun. 0 zaman yaz gelir, ben ısınınm. Soguk da her zaman soguk olmaz, kara kıs
sürüp gitmez. Fakat, sen söz verir de gelmezsen, iste asıl o zaman soguk olur, o zaman kıs gelir.
442
0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor. Bizim dostlugumuzdan yaz hoslanmıyor, kaçıyor.
Evet o nürlu, aydın bir akıldır. Biz ise, onun güzelligı´ nin sarhosuyuz. Elbette, akıl sarhos olandan
kaçar.
îstiyorum ki, gönlüm O´nun gamıyla anlassın, arkadas olsun. Gönlüm, O´nun gamını elde ederse
ne iyi olur Ey asık gönül! Aklını basına al da, O´nun verdiği gamın kıymetini bil. O´nun gamını
yakala, bagnna bas. Gözünü
kapayıp açma! O´nun gamının gam degil, bizzat kendisi oldugunu anlayacak-sın.
Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmis, sonsuz bir hayata kavusurmus.
"burada insan-ı kamile isaret ediliyor. Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalan
belirtiliyor.
446
Askta ne asagılık, süflîlik vardır, ne üstünlük. Askta, ne kendinden geçis vardır, ne de aklı
basında olus vardır. Askta, hafızlık, seyhlik, müridlik de yoktur. Askta düskünlük, kalenderlik,
rindlik vardır.
447
Senin gibi bir güzelin bulundugu yerde cosmamak, hareket etmemek, heyecansız donup
kalmak küfürdiir. Seni görüp de kaçıp gitmeyen, basta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun bası
ezilmelidir.
448
Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok
olmasına imkan var mı Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelismenin,
kemalin, dolunay haline gelmenin bir baslangıcıdır.
449
Bana öyle bir ask geldi ki, benim askımla, bütün asklar ask oldu, sevda oldu. Ben yandım kül
oldum. Hatta külüm de yok oldu. Fakat sevgilim! Se-nin ask atesinde tekrar yanmak arzusuyla
külüm yeniden canlandı, süretleı´ bagladı. Iste bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu.31
31 Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluslanna, varlıktan tekrar yokluga
dönüslerine, yokluktan tekrar varlıga gelislerine isaret edilmektedir.
450
Gece asıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi
gözünden de... Gönlümün kaniyle yaptıgım gizli yolculuga isaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi
aslına dönmek için, yola düsme çaeı geldi, hazırlan!" - -
401
Dısarıya da, içeriye de bakan, gören, askın divanelerinden yüz çesit bakıp gören göze dikkat et
bak, o nasıl göriiyor Gözden dısarı bakan ve gören bi-risi
. Acaba o kimdir Biliyor musun , çiçeklerin güldügü bir zamanda söylemis.
402
"0 ebedî diri öldü." diyen kimdir "Umut günesi söndü." diyen kimdir günes düsmanı dama
çıktı, iki gözünü yumdu, günesi görmez oldu da:
îünes söndü." dedi.24
403
Bir adamın birçok hünerler, fenler, bilgiler, sahibi olduguna bakma! îrdigi sözde, ahdinde
duruyor mu Vefası var mı Asıl ona bak. Hakk ile ;igi ahdi yerine getiriyor, insanlara verdiği sözde
duruyorsa, vefalı ise, onu fidigin kadar öv, onun iyi vasıflannı bir bir say! 0 senin övgünden,
saydıgın sziyetlerinden de daha üstün bir kisidir.
404
Gün nese günüdür, ne diye gam yiyelim, üzülelim Bugün, sevgiliye ndan baglı olma günü, vefa
kadehiyle sarap içmek gerek... Ne zamana ka-r bir ekmekçinin, bir sakanın elinden rızkımızı yiyip,
içecegiz Biraz da in-ndan degil, Hakk´dan rızık talep etmemiz gerek.
Bu ve bundan sonraki ruba´î Hz. Sems için söylenmis.
405
Ask sarabı içmek, bir bas belası olan akıldan kurtulmak ve utanmanm nerdesini yırtmak için
insanın asık olması lazımdır. Benim sarap içmeme lü-zurn var mı îçsem bile, basımda zaten akıl
kalmadı ki, sarap neyi alıp götürecek
406
Senin askın, felegin beyninde yer tutunca, arsa kadar, bütün alemi fitne-ler kaplar, alem
kavgalarla dolar. Senin askın, yükselen rühu yakalayınca, ci-hanın üstü de, altı da bastan basa rüh
olur.
407
Varlıklann gerçek sevgiye kavustukları, benlikten kurtulup yoklugun yü-celıklerine ulastıkları
gün, bakalım kimin kılıcı, Hakk ugrunda ta kabzasına kadar kana bulanacak Kim ikbal atesi ile
yanmadan kendini kurtaracak, ma-nen yükseltecek
408
Kendini koyverme! Zira vesvese seni perisan eder, zebün eder. Vesvese, yılan gıbi hile ile,
efsunla seni tutar, baglar. 0 hikmetinden sorgusuz olan K^ ın nüranî ay´ı, seni nürlandınncaya
kadar vesveseye meydanı bırakma. 0
senı öyle korur ki, gök bile buna hayran olur.
409
ROhumun, göklerin yolunu tuttugu, tenimin her cüz´ünü, toprak dagıtıp;
perisan ettigi vakit, sen mezarımın basına gelip, topragıma parmagmla "kalk" diye yaz! Yaz ki,
bedenime can gelsin de, mezardan sıçrayıp kalkayım.
Su yalnızlık, binlerce candan, binlerce kisi ile beraber bulunmaktan daha havırlıdır, daha
kıymetlidir. Bu azadlık, bu hürlük, cihan mülküne sahip ol-maktan da daha iyidir. Az bir zaman
halvette Hakk ile yalnız kalmak, candan da degerlidir, cihandan da; sundan da üstündür, bundan
da!
410
Seni anınca, yüregim heyecanla çarpmaya baslar. Gözlerimden kanlı yaslar dökülür. Nerede,
dostun gelecegine dair bir haber duyarsam zavallı gönlüm kanatlanır, bedeninden uçar gider.
Askın, gönlümle savastıgı gün, can telasa düser. Yalınayak aradan kaçar, gider. Ben asık bir
kisiyim, beni akıllı sanan delidir. Benden sakınan, çekinen kisi de akıllıdır.
411
Hakk sevgisinin sabahı aydınlanmaga baslayınca, dirilerin tenlerindeki can, nOrlu bir hava
içinde uçmaya baslar. Hakk asıgı, öyle bir yere varır ki, her nefeste gözü, zahmet çekmeden,
rahatça dostu görmeye baslar.
Ask, insanın basına tatlı belalar getiren hos bir seydir. Bu yüzdendir ki, askın getirdigi
belalardan çekinen, korkan kisi asık degildir. Ask isinde mert kisi odur ki, ask atesi canına düsünce
o ugurda canını verir, canından geçer.
412
Hizmetinde bulunmak için, beline kemer kusanan günes, senin önünde can verir. 0 solgun
benizli, cigeri yaralı, hasta ay da senin karsında ölür gider. 0 boy atmıs selvi huzurunda yerlere
kapanır, hayatını kaybeder. 0 yeni açılmıs, saçılmıs gül de, boynunu büker, yapraklannı döker, ölür.
Bu gönlünü sana kaptırmıs asık ise, zaten senin önünde her zaman ölüp durmadadır.
Senin askından gençlik atesi çıkar. Askınla asık gençlesir, gönülde essiz bır canın güzellikleri
belirir. Sevgilim! Beni öldüreceksen öldür! Bu öldürmen ^nın ıçin günah degildir, helaldir. Çünkü
dostun öldürmesinde hayat vardır "ırilik vardır.25
Surada: ^L> ^Lî u* ^ "Öldüriilmemde hayat vardır"hatıra gelir.
417
Sevgilim! Deniz senin askından cosmada, köpürmede, hırçın dalgalarla kıyılara çarpmadadır.
Bulutlar, yagmur halinde senin mübarek ayaklarına inciler saçmadadır. Askından bir simsek
çakmıs, yeryüzüne düsmüstür de bu yüzden §u duman göklere yükselmededir.
Dün gözlerin görenleri büyülüyordu. Yüzünün nüru gök kubbeye vur-roadaydı. Saçlarının
gölgesinde parıldayan günes yüzünü can gördükçe, zerre misali havada dönüp duruyordu.
418
Çalgıcı, terennümlerini alçalttıkça Irak makamında olan perdelerle birles-r tirir. 0 zaman gönül,
aklı bir tarafa atar, akıldan kurtulur, tenden de kaçar gider. Böylece, gönül bu alemden kurtulur,
ötelere gider. Gönül demek ister ki: "Ben atesim, bu nagmeler de birer nefestir. Çalgıcı, bu
nefeslerle bana üf-leyince, ben alevlenirim. Çünkü her ates üflenince alevlenir."
Dostun askından cefa gören, zulme ugrayan kisiye dost acır da zahme-tinden, fazlından ona
lütuflarda bulunur. Ona "Ömrün kısalıgına bak da benim vuslatımı ara, bul." der. Çünkü kısa ömrün
feryadına ancak vuslat, bulusma yetisir, çaresaz olur.
419
Gönüller feth eden çok hos bir yol arkadasıyım. Kıymetimi bil, aklını basına al da, ask kadehini
düz tut, egri tutma ki, içindeki dökülmesin! Su kirli toprak aleminde, kendini begenmek havasıyla
esen rüzgar, süphe yok ki her lahza toz kaldırır. ı
Bulusmanın sana bir ziyanı dokunmaz. Sana yemin ederim ki, vuslat ca-nına da bir zahmet
vermez. Dostun, her an senin gönlünde olmanı, gönlünü yalnız senin doldurmanı istiyor ve sana
kem göz degmesin diye korkuyor.
420
Gönlü bir an "Ben Hakk´ım" diye çarpan kisi bugün, su ask ipinin üstünde asılıp durmaktadır.
Gözleriyle mutlak büyüler yapıp herkesi büyüleyen de senin gamınla kendisi için inceliyecek bin
türlü hakîkat sırları bulur.
424
. Gönlü senin coskunluguna erismek için cosuyor. Senin aklına kavusmak çın kendi zavallı aklını
bırakıyor. Senin tatlılıgını, lezzetini geregi gibi tadarnek ıçin zehir içiyor. Güzel kulagına takılmak
arzusu ile bir halka gibi
425
Senin bulundugun yerden, senin havandan gelen tozu, topragı istiyorum. Olur ya, belki
ayaklarının bastıgı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir. Canım cefaya da sevinir, neselenir. Zira
ben cefadan da senin vefa kokunu alırım.
Gönüller alan o büyük, o essiz varlıgın yakınlıgı, sanmam ki canda bile bulunsun. 0 bize
canımızdan daha yakındır. Vallahi ben onu asla anmam. Cünkü insanın yanında bulunmayanlar
anılır.26
426
Günes de kim oluyor ki, senin yüzünün parlaklıgını, güzelligini elde et-sin Yahut hızlı esen
rüzgar da kimdir ki, senin saçının bir kılına dokunabilsin Vucut sehrinin efendisi, reisi olan akıl
bile senin mahallene gelince deli, divane olur.
Eger asık olur da bir an heyecansız, sevksiz kalır, bir yerde kararın olursa senin asıklar safında
ne isin var Çünkü asıklık kararsızlık demektir. Askta diken gibi keskin baslı ol da, kokusu ile, rengi
ile güle benzeyen sevgili, bazen seni bagrına bassın, bazen yanına alsın.
427
Sevgilim! Senin gömleginin kokusu gelince ben ne yapabilirim 0 kokuyu alınca gökyüzü bile
sasırır da elbisesini yırtar... 0 güzel Yüsufun hos kokulu gömlegi nerede ki, gelsin de bugün senin
gömleginin kokusunu alsın.
Eger her iki dünya da gam dikeniyle dolsa, deve olan dikenden kork-nıaz. Can ve cihan tasaya
bulansa; kederlere, üzüntülere bulassa, bir kisiye ask yıkayıcı, temizleyici olursa, o kisi hepsinden
temizlenir, kurtulur.
428
Deli divane olan, halk arasında açıkça görünür, çünkü o sevda atina binmistir. Asıl deli divane
olan kisi o Hakk asıgını tanımıyandır. Bize göre delı, Hakk´ı tanıyandır, bilendir.
Bu ruba´î Meviana hazretlerinin su mealdeki beytini hatırlatıyor."Hakk´ı bagırarak, yüksek ^sle
zikr etmek dogru degildir. Ancak uzakta bulunanlara, ´Ey, yahu´ diye bagrılır." Bu
ruba´î aynı zamanda •^1 J"*-1>´AJ1 ^1 V" -» "Biz ona sah damanndan daha yakınız." (Kaf
Suresi 50/16)isaret vardır.
432
Hakk´ın öyle lütuflanna erdim ki, benim zindanım kurtulustan daha¦ ostur. Nefretim, öfkem
sekerden daha tatlıdır. Kılıcım, yasayıstan daha gü-i¦ eldir, yakutum zekattan (manen tertemiz
olmaktan) daha saf, daha temizdir.
433
Senin sevdalın olmaya, bir bahane yeter. Korkuttuklarına, dehsete düsür-jî düklerine neseli,
tatlı sesin kafi gelir. Onların bütün korkularını, endiçelerini¦´ giderir. Bizi öldürmek için, cefa kıhcını
ne diye vumyorsun Bizim basımızaj kamçının ucu ile dokun, yeter.
434
Senin gibi ay yüzlü güzelin dudaklarından çıkan küfürler, kötü sözler, aslı atesten olan la´l gibi
degerlidir, kıymetlidir. Dudakların, acı sözlerin gü-j¦ zellessin, gönülleri çeksin diye konusuyor,
gülden esip gelen ruzgar elbette^ güzel kokar.
435
îkbal sahiplerinin, ermislerin nefesleri, gül gibi hostur. Bahtsız kisiyse dı-ken gibi keskin ve dik
baslı olur. Gülle görüstügü, gülle beraber bulundugu için diken atesten kurtulur. Fakat, dikenle
görüsüp konustugu yüzünden de, gül atesler içinde kalmıstır.
Tam bir ilahî nese içinde bulunan bir kisi gam yer mi Hele su gökkub-benin haricinde bulunan,
ötelere geçmis olan bir gönül hiç gamlanır mı Hakk´ın askının cazibesine kapılıp, boslukta dönen
su dünya, su yeryüzü nasıl olur da gam tohumunu kabul eder 27
Gögsünde tam bir gönül degil, çok ufak bir gönül kırıntısı, bir zerre bu-lunan kisiye, senin askın
olmaksızın yasamak çok güç gelir. Senin o güzel, o büklüm büklüm saçlarını görüp de aklı basında
kalan kisi, aslında bir delidir,bir divanedir.
"Söyle!" dedim, söyleyeyim ama dil ne kadar mahrem olur; nasıl mah-rem olur Dil degil,
alemde ne varsa hiçbiri mahrem olamaz... Vallahi, Ademin topragı tabiatında olan bir kimsenin, o
îlahî "nefha"nın sözünü söy-lemesine imkan yoktur.28
Seyh GSlib merhum da: "Asıkta keder neyler / Gam, halk-ı cihanındır" demisti.
Bu ruba´îde ( ^J ü* ^ ^^J ) "Ona mhumdan üfledim" (Sad SOresi 38/72) ayetine isaret va´´-
Bir arif o demi söyle açıklıyor:
"Nefha-i feyz-i Huda´ya urefa ´dem´ dediler,
0 deme mazhar olan kisiye ´adem´ dediler,
Yoksa her süret-i bîcana denilmez adem,
Adem oldur ki; ´dem´i ademe mahrem, dediler."
439
Seninle sevinen, seninle neselenen, senin nnrunla aleme günes olan gamlanır mı Sana çok
yakın olan, mahrem olan bir kimseye, cihanın sırları nasıl olur da kapalı kalır
Asık olan bir kisiye ya ölüp yok olmak gerek, yahut ask yolunda can vermek ve ölümsüz hayata
kavusmak gerek. Yoksa "Ask ab-ı hayat kayna-gından su içmektir." sözü, bir laftan ibarettir29.
440
Havanın bulutlu, yagıslı oldugu günlerde, dostların bir arada toplanıp oturmaları sarttır. Çünkü
dost, dostu tazelestirir. Nasıl ki, ilkbaharda güller, bir bahçede, öteye beriye serpilmis olarak degil
de, bir arada toplu olarak bulun-dukları zaman bahara ayrı bir ihtisam verirler, güller adeta
birbirlerine tazelik ve güzellik bagıslarlar.
Eger isitmeye gücün varsa bana kulak ver. Sunu bil ki, ona ulasmak kendinden geçmektir. Sezis
ve göriis cihanına varınca sakın konusma, sus, hiçbir sey söyleme! Çünkü, kamil insanlann
söylemeleri hep görüstür.30
441
Sade yanan tandırlar sıcak olmaz. Sen sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de bak, orada
ne sıcaklar bulursun. 0 zaman yaz gelir, ben ısınınm. Soguk da her zaman soguk olmaz, kara kıs
sürüp gitmez. Fakat, sen söz verir de gelmezsen, iste asıl o zaman soguk olur, o zaman kıs gelir.
442
0 kumaz, o düzenbaz güzel bizden kaçıyor. Bizim dostlugumuzdan yaz hoslanmıyor, kaçıyor.
Evet o nürlu, aydın bir akıldır. Biz ise, onun güzelligı´ nin sarhosuyuz. Elbette, akıl sarhos olandan
kaçar.
îstiyorum ki, gönlüm O´nun gamıyla anlassın, arkadas olsun. Gönlüm, O´nun gamını elde ederse
ne iyi olur Ey asık gönül! Aklını basına al da, O´nun verdiği gamın kıymetini bil. O´nun gamını
yakala, bagnna bas. Gözünü
kapayıp açma! O´nun gamının gam degil, bizzat kendisi oldugunu anlayacak-sın.
Ab-ı hayat: Bengisu" Bu kaynaktan su içenler ölmezmis, sonsuz bir hayata kavusurmus.
"urada insan-ı kamile isaret ediliyor. Dolayısıyla hakîkati idrak edenlerin susmalanbelirtiliyor.
446
Askta ne asagılık, süflîlik vardır, ne üstünlük. Askta, ne kendinden geçis vardır, ne de aklı
basında olus vardır. Askta, hafızlık, seyhlik, müridlik de yoktur. Askta düskünlük, kalenderlik,
rindlik vardır.
447
Senin gibi bir güzelin bulundugu yerde cosmamak, hareket etmemek, heyecansız donup
kalmak küfürdiir. Seni görüp de kaçıp gitmeyen, basta ka-lan akıl kötü bir yılandır, onun bası
ezilmelidir.
448
Güzelim! Senden bir hayal peyda eden, senin hayaline kapılan bir canın, geçip gitmesine, yok
olmasına imkan var mı Ay küçüldükçe hilal olur, fakat bu küçülme, bu eksilme yeni bir gelismenin,
kemalin, dolunay haline gelmenin bir baslangıcıdır.
449
Bana öyle bir ask geldi ki, benim askımla, bütün asklar ask oldu, sevda oldu. Ben yandım kül
oldum. Hatta külüm de yok oldu. Fakat sevgilim! Senin ask atesinde tekrar yanmak arzusuyla
külüm yeniden canlandı, süretleri bagladı. Iste bu böylece binlerce defa tekrarlandı durdu.
Burada bütün varlıklann bir anda yok olup, tekrar var oluslarına, varlıktan tekrar yokluga
dönüslerine, yokluktan tekrar varlıga gelislerine isaret edilmektedir.
450
Gece asıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu, dünyanın kem gözünden de gizlendi, iyi
gözünden de... Gönlümün kaniyle yaptıgım gizli yolculuga isaret ederek diyorlar ki: "Onun gibi
aslına dönmek için, yola düsme çagı geldi, hazırlan!"





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)