Thread Rating:
  • 66 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ümmü Umâre (r.a.) Uhud’da Cesur Bir Kadın
#1
Dini-1 


Uhud’da Cesur Bir Kadın:
Ümmü Umâre (r.a.)



Medine’de ilk kez kadınların savaşa katılmasına izin veriliyordu. Daha önce Bedir’e ve diğer seferlere katılmak isteyen kadınlar olmasına rağmen Allah Resûlü onların taleplerini uygun bulmamıştı. Fakat bu kez yaralıları tedavi etme, su, yiyecek ve ilaç temini gibi yardımcı hizmetlerde kadınların görev almalarına izin verilmişti. Bunlardan biri ensar hanımlarından Hazrec kabilesine mensup Ümmü Umâre künyesiyle tanınan Nesîbe bint Ka’b idi.
Ümmü Umâre Uhud Savaşı’nın yapılacağı sabah evinden çıktı. Orada olup biteni merak ediyordu. Kocası ve iki oğlu da savaş meydanındaydı. Uhud’a ulaştığında Müslümanlar üstünlüğü ele geçirmiş durumdaydılar. Galibiyetin sevinciyle herkes ganimet toplamaya koştu. Hz. Peygamber tarafından kesin bir emir almadıkça bulundukları yerden ayrılmamaları gerektiği konusunda uyarılan Ayneyn Tepesi’ndeki okçular da yerlerini terk ettiler. Bu zafiyeti fırsat bilen müşrikler Müslüman ordusunun arka tarafından tekrar savaş alanına girerek saldırdılar.
Müslümanlar hazırlıksız yakalanmışlardı. İslam ordusu dağılmak üzereydi. Bu kargaşa ortamında Ümmü Umâre, Resûlullah’ın ve etrafındaki bazı sahabilerinin mücadele ettiğini görünce hemen yanlarına koştu. Eline geçirdiği kılıç ve okla canı pahasına Allah Resûlü’ne siper oldu. Kocası ve oğulları da bu uğurda müşriklerle çarpıştılar. Ümmü Umâre’nin fedakârlığına ve cesaretine şahit olan Hz. Peygamber, kalkanıyla kaçmaya çalışan birine “Kalkanını çarpışana bırak!” dedi. Kalkanı eline geçiren Ümmü Umâre Resûlullah’ı korumaya devam etti. Bir müddet sonra Ümmü Umâre’ye atlı bir müşriğin saldırdığını gören Allah Resûlü oğluna, “Annene yardım et! Annene yardım et!” diye seslendi. (İbn Sa’d, Tabakât, VIII, 413)
O gün Hz. Peygamber ne tarafa dönse Ümmü Umâre’yi uğrunda korkusuzca çarpışırken görüyordu. Ümmü Umâre on iki yerinden yaralanmıştı ama umursamıyordu. Müslümanların çetin bir imtihandan geçtiği zorlu savaşta Allah Resûlü’nün duasını aldıktan sonra gerisi önemsizdi. Allah’ın Elçisi onun ve ailesinin cennette kendisine komşu olmaları için dua etmişti. Dünyada başına ne gelirse gelsin artık Ümmü Umâre’nin umurunda değildi hiçbiri. Hz. Peygamber Ümmü Umâre’nin yaptığına kimsenin güç yetiremeyeceğini ifade etti. Zira oğlu Abdullah’ın yaralı kolunu sardıktan sonra bile “Haydi müşriklerle savaş!” diyebilecek kadar fedakâr ve cesur bir anneydi o. (İbn Sa’d, Tabakât, VIII, 414-415)
Uhud Savaşı’nın ardından Ümmü Umâre Benî Kurayza Gazvesi’ne, Hayber’in ve Mekke’nin fethine, Huneyn Savaşı’na ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra da Yemâme Savaşı’na katıldı. Uhud’da olduğu gibi Huneyn’de bozguna uğrayıp dağılan Müslümanların yeniden toparlanması için çaba sarf etti ve düşmanla çarpışmaktan çekinmedi. Nitekim o, Medineli ilk Müslüman kadınlardan biri olarak İkinci Akabe Biatı’nda Allah Resûlü’nü ne pahasına olursa olsun koruyacağına dair söz vermişti.
Ümmü Umâre savaş meydanında olduğu kadar ilim öğrenme konusunda da cesaretli davranıyordu. Âyetlerin nüzulünü yakından takip ediyordu. Bir ayrıntı oldukça dikkatini çekmişti. Bunu Allah’ın Elçisi’ne sormaktan çekinmedi ve şöyle dedi: “(Kur’an’da) her şeyin erkekler için nazil olduğunu görüyorum. Hiçbir konuda kadınların zikredildiğini göremiyorum.” Ümmü Umâre’nin sitemi üzerine Ahzâb Sûresi’nin otuz beşinci âyeti nazil oldu: “Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 33) Buna göre kadın erkek kim olursa olsun Allah’a iman ve itaat eden, emir ve yasaklarına riayet eden herkese eşit muamele edilecekti.
Savaş, insanın hayatta karşılaşabileceği en zor ve tehlikeli durumlardan biridir. Erkeklerin bile zorlandığı ve istemediği böyle bir ortamda, özellikle de Müslümanlar için çetin bir imtihan olan Uhud Savaşı’nda Ümmü Umâre yaptıklarıyla Allah Resûlü’nün takdirini kazanmış ve duasına mazhar olmuştur. Allah’a ve Peygamberi’ne iman etmenin sorumluluğunu derinden hissederek bu uğurda canını feda etmekten asla kaçınmayan Ümmü Umâre cesareti ve fedakârlığı ile adından söz ettiren örnek bir şahsiyettir.


Kaynak :

Sahabe Hatiralari (Diyanet Yayinlari)
Hale ŞAHİN

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)