10-14-2018, 07:37 PM
(This post was last modified: 04-12-2024, 03:32 PM by RasitTunca.)
Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler
(Sabah namazının vakti, Tan yerinin ağarması demek olan ikinci fecrin doğmasından başlayarak güneşin doğmasına kadar devam eder.) Zira Cibril (Aleyhisselâm) ´in Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)´e imamlık ettiğine ilişkin hadise göre Cibril (Aleyhisselâm) sabah namazım birinci günde tan yerinin ağarmasıyla, ikinci günde de ortalık tamamen ağarıp güneş doğmak üzereyken kıldırmış ve sonra : -Bu iki vaktin arası, senin ve senin ümmetin için sabah namazının vaktidir.- ([1]) demiştir.
Yalancı fecir denilen ve uzunlamasına yükseldikten sonra tekrar kayıp olup yerine zifiri bir karanlık basan beyazlığa itibar olunmaz. Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-safâtü ve´s-selâm) ; -Ne Bilâl´ın ezanı ve ne de uzunlamasına yükselen beyazlık sizi aldatmasın. Fecir ancak, ufuk üzerinde genişliyen beyazlıktır.-([2]) buyurmuştur. (öğle namazının vakti de, güneşin tepeden sağa doğru kayma-sıyla başlar.) Zira yukarıda geçen Cibril (Aleyhisselâm)´ın imamlığına ilişkin hadise göre Cibril (Aleyhisselâm) öğle namazını birinci günde güneşin sağa doğru kaymasıyla birlikte kıl-dırmıştir. (Öğle namazı vaktinin sonu da -İmam Ebû Hanife´ye göre- herhangi bir şeyin gölgesi, güneş tepede iken olan gölgesi dışında iki katı kadar olduğu zamandır. Diğer iki İmam ise : «Bir katı kadar olunca öğle namazının vakti bitmiş olur demişlerdir.) İmam Ebû Hanife´ den de bu yolda bir rivayet vardır. İki İmamın dayanağı, Cibril (Aleyhisselâm)´in ikindi namazını birinci günde kendilerinin dediği vakitte kıldırmış olmasıdır.İmam Ebû Hanife de; «öğle namazını hava serinleştiği vakte bırakın. Zira sıcağın şiddeti. Cehennemin savurduğu yakıcı nefesindendir( [3]) hadisidir. Çünkü Arabistan´da sıcağın şiddeti, her şeyin gölgesi bir katı kadar oluncaya dek sürer. Bundan ise öğle namazı vaktinin, her şeyin gölgesi bir katı kadar olduğu zaman bitmediği anlaşılır. (İkindi namazının vakti de, öğle namazı vaktinin -iki kavle göre- bitmesiyle başlar ve güneş batmcaya dek devam eder.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) ; «Kim ki ikindi namazından bir rekâta güneş batmadan yetişirse ikindi namazına yetişmiş olur» ([4]) buyurmuştur. (Akşam namazının vakti de güneş batınca başlayıp güneşin batışından sonra ufukta kalan aydınlık gidinceye kadar sürer.) İmam-ıŞafii:«Akşam namazının vakti, kişinin üç rekât kadar namaz kılabileceği kadardır. Zira Cibril (Aleyhisselâm) akşam namazını hem birinci hem ikinci günde aynı vakitte küdırmıstır» demiştir. ([5]) Biz ise:«Akşam namazı vaktinin başlangıcı güneşin batışı, sonu da ufuktaki aydınlığın kayboluşudur- ([6]) hadisine dayanıyoruz. Çünkü biz diyoruz ki: Akşam namazının vakti darolduğu için namaz kerahet vaktine girmesin diye Cibril (Aleyhisselâm) her iki günde de akşam namazını aynı vakitte kildırmıştır.
(Güneşin batısından sonra ufuktaki aydınlık İmam Ebû Hanife´ye göre kırmızılıktan sonraki beyazlıktır. Diğer iki İmam ise -kırmızılıktır, demişlerdir.) îmam Ebû Hanife1 den de bu yolda bir rivayet vardır ve aynı zamanda İmam-ı Şafii de buna kaildir. Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm)-«Aydınlık larmızüıktar. O kaybolunca namaz vacip olur- ([7]) buyurmuştur. îmam Ebû Ha-n i f e;«Akşam namazı vaktinin sonu ufukun karardığı vakittir» C[8]) hadisine dayanmıştır. Çünkü İmam Ş a f i i´ nin dayandığı hadis, İmam Malik´in Muvatta´da anlattığına göre hadis olmayıp Abdullah îbn-i ö m e r´ in sözüdür. Kaldı ki bu konuda Ashab da ihtilaf etmişlerdir.(Yatsı namazının vakti de aydınlığın batmasından başlayarak tan yeri ağarmasına kadar devam eder.) Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); «Yatsı namazının vakti tan yerinin ağarmasıyla sona erer» ([9]) buyurmuş-tur. Bu hadis «Yatsı namazının vakti geceden üçtebir" gidinceye kadardır- diyen İ m a m-ı Safi i´nin görüşüne karşı bir delildir. ([10])
(Vitir namazının vakti de, yatsı namazı kılındıktan sonra başlayarak tan yeri ağarıncaya kadar sürer.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü veVselâm)-Vitir namazını yatsı namazı ile tan yerinin ağarması arasında kılın- ([11]) buyurmuştur. Ben diyorum ki: Bu, iki İmama göredir İmam Ebü Hanife ise: -Yatsı ile vitir namazlarının vakitleri aynıdır. Ancak şu var ki; Vitir namazı yatsı namazından önce kılınamaz» demiştir.[12]
Bir Fasıl
(Sabah namazında ortalığın aydınlanmasını beklemek müstahap-tır.) Çünkü Peygamber Efendimiz(Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) :-Sabah namazını gün aydmlanmcakılın.- ([13]) buyurmuştur, t m a m-ı Şafiî (Allah rahmet eylesin) : «Bütün namazları erken kılmak daha sevaplıdır» demiş ise de gerek bu ve gerek daha sonra getireceğimiz hadisler onun bu görüşüne karşı bizim için birer delildir.(Öğle namazını da yazın sıcağında serinliğe bırakmak keza müstahaptır.) Zira Enes b. Malik (Radıyallâhü anhl´dan gelen rivayete göre Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) öğle namazını kış aylarında erken kılar, yaz aylarında ise serinliğe bırakırdı. ([14])
(İkindi namazında da bekleyip güneşin rengi sararmak üzere iken kılmak müstahaptır. Zira ikindi namazı kılındıktan sonra namaz kılmak mekruh olduğu için ikindi namazı ne kadar geç kılınsa o kadar nafile namazları kılmaya imkân verilmiş olur. Güneşin sararması -sahih olan kavle göre- ona bakan kimsenin gözlerinin kamaşmayacağı bir duruma gelmesi demektir, ki ikindi namazım bu vakte bırakmak mekruhtur. Akşam namazını geç kılmada Yahudilere benzeyiş bulunduğu için (akşam namazım erken kılmak müstahaptır.) Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) :-Benim ümmetim akşam namazını erken, yatsı namazını da geç kıldıkları sürece iyilik içindedirler» ([15]) buyurmuştur. (Yatsı namazını da geceden üçtebir geçinceye dek geç kılmak müstehabtır.) Çünkü hem Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-selâtü ve´s-selâm) : -Eğer ümmetime zorluk yaratmaktan korkmasaydım, yatsı namazını geceden üçte bir geçinceye dek geciktirecektim.» ([16]) buyurmuş ve hem de yatsı namazının geç kılınması halinde, namazdan sonra oturup konuşmak önlenmiş olur. Bu da iyi bir şeydir. Zira yatsı namazından sonra oturup konuşmaktan nehyedilmiştir. ([17]) Kimisi : -Yazın yatsı namazı -cemaatın azalmaması için- erken kılınmalıdır.» demiştir. Yatsı namazım gecenin yansına kadar tehir etmek mubahtır. Çünkü tehir etmenin her ne kadar cemaatı azaltmak gibi bir zararı varsa da, namazdan sonra oturup konuşmayı büsbütün önlediği için kâr ile zaran birbirini karşılar. Bunun için mubah olmuştur. Fakat gecenin yansından sonraya bırakmak mekruhtur. Çünkü bunda kâr yoktur, sadece zarar vardır. Zira vakit çok ilerlediği için kimsenin namazdan sonra artık oturup konuşması söz konusu değildir. Üstelik cemaatın azalmasına da yüzdeyüz sebep olur. (Gece namazını kılmaya alışkın kimseler için vitir namazını gecenin sonuna bırakmak müstahaptır. Uyanacağından emin olmayan kimse ise, yatmadan kılmalıdır.) Zira Peygamber Efendimiz (Aley´s-selâtü ve´s-selâm) :-Gecenin sonunda kalkamayacağından korkan kimse vitir namazım gecenin başında kılsın. Gecenin sonunda kalkacağını uman kimse ise, vitirini gecenin sonuna bıraksın,- ([18]) buyurmuştur.
(Havanın kapalı olduğu günlerde sabah, öğle ve akşam namazlarını tehir etmek, ikindi ile yatsı namazlarını ise erken kılmak müstahaptır.) Çünkü hava yağışlı olduğu için, -atsı namazının geç kılınması halinde cemaat azalabilir. İkindi namazının geç kılınmasında da namazın mekruh olan vakitte kılınma şüphesi vardır. Sabah namazının ise, vakti uzun olduğu için onu geç kılmada bu şüphe yoktur. Hasan İbn-i Ziyad´ın rivayetine göre İmam EbûHanife:«Kapalı havalarda bütün namazlar ihtiyaten geç kılınmalıdır. Çünkü vakit çıktıktan sonra kılman namaz, her ne kadar kaza ise de sahihtir. Fakat vakit girmeden kılınan namaz fasittir.[19]
Namaz Kılmanın Mekruh Olduğu Vakitler
(Güneş doğarken, tam tepede iken ve batarken namaz kılmak caiz değildir.) Zira Ukbe b.Âmir (Radıyallâhü anhümâ) :Peygamber Efendimiz {Sallallahü Aleyhi ve SellerrO -güneş doğarken yükselinceye kadar, tepede iken sağa doğru kayıncaya kadar ve batarken de tam batuıcaya kadar olmak üzere- üç vakitte bizi namaz kılmaktan ve ölülerimizi kaldırmaktan nehyederdi» diye söylemiştir. «Ölülerimizi kaldırmaktan bizi nehyederdi» ([20]) sözünden maksat -Cenaze namazım kılmaktan nehyederdi» demektir. Çünkü hiç bir vakit ölüleri gömmek mekruh değildir. Bu hadisteki itlak, geçen namazları kaza etmenin ve M e k k e´ de nafile namazları dahi kılmanın bu vakitlerde mekruh olmadığını diyen î m a m -1 Şafii ile, cuma günleri güneş tepede iken nafile namazı kılmanın mubah olduğunu söyleyen İmam Ebû Yûsuf´un görüşlerine karşı bir delildir.
(Sözü geçen vakitlerde -yukarıda geçen hadise binaen- cenaze namazını da kılmak caiz değildir.) Tilâvet secdesi de namaz niteliğinde olduğu için (Tilâvet secdesini de yapmak caiz değildir. Ancak aynı günün ikindi namaza güneş batmakta iken kıhnabilir.l Çünkü namazın vücubuna sebeb olan, vakiin halen elde kalan parçasıdır. Zira eğer vaktin tamamı namazın vücubuna sebeb olursa, vakit çıktıktan sonra kılınan namazın eda olması ve eğer vakitten geçen parça sebeb olursa, vaktin sonunda kılman namazın kaza olması lâzım gelir, öyleyse namazın vücubuna sebep olan, vaktin elde kalan parçasıdır. Bu ise eksik ve kusurlu bir sebebtir. Kusurlu bir sebebten dolayı vacib olan namaz da kusurlu olarak eda olunabilir. Fakat diğer namazlar öyle değildir. Çünkü diğer namazlar kusurlu sebebten dolayı vacib olmadıktan için kusurlu olarak eda olunamazlar.
Ben diyorum ki: Cenaze namazıyla tilâvet secdesinin caiz olmamaları mekruh olmaları demektir. Hattâ eğer kişi bu vakitlerde cenaze namazını kılar veyahut bir secde âyetini okuyup tilâvet secdesini yaparsa, mekruh bir ibadet yapmış olmakla beraber, kıldığı namaz veyahut ettiği secde fasit değildir. Zira bu namaz veya secde her ne kadar kusurlu olarak eda edilmişse de, onların vücubuna sebeb olan cenazenin hazır oluşu veyahut secde âyetinin okunuşu da -mekruh vakitte olduğu için- kusurlu birer sebebtir. (Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar ve ikindi namazından sonra da güneş batuıcaya kadar nafile namazı kılmak mekruhtur.) Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bundan nehyetmiştir. ([21]) IBu iki vakitte kaza veya cenaze namazını kumada ve tilavet secdesini yapmada sakınca yoktur.) Zira bu iki vakitte namaz kılmanın mekruh olması, bu vakitlerde herhangi bir özellik bulunduğu için değil, bu vakitlerin farz namazın vakitleri olduğu içindir. Bunun için bu vakitlerde farz namazın -ister eda, ister kaza olsun- kılınması ve tilâvet secdesi gibi bizatihi vâcib olan bir dini ödevin yerine getirilmesi mekruh değildir. Fakat -adanmış olan namaz, tavaf namazı ve başlandıktan sonra bozulan namaz gibi- herhangi bir sebebten dolayı vacib olan namazları bu vakitlerde kılmak mekruhtur. Çünkü hu namazlar lizatihi vacib olmayıp adanmış olan namaz, kişinin onu boynuna borç kilma-sıyla, tavaf namazı onunla tavaf mühürlensin diye, başlandıktan sonra bozulan namaz da, eda edilmekte olan ibâdet yanda bırakılmasın diye vacib olmuştur. (Tan yeri ağardıktan sonra İki rekâttan fazla sünnet kılmak mekruhtur.) Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Sabah namazında iki rekâttan fazla sünnet kılmamıştır. (Güneş battıktan sonra farzdan önce herhangi bir sünnet kılınamaz.) Zira akşam namazından önce sünnet kılınırsa vakti dar olan akşam namazının farzı gecikmiş olur. Namaz kılmak hutbeyi dinlemeye mâni olduğu için (Cuma günü imam hutbe okurken hutbesini bitirinceye kadar namaz kılınamaz.)[22]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Nesal (Mevakit) 10 24, Muvatta´ (Vükut) 3. İmam Ahmed´in Müsned´i 3/113, 121
[2] Müslim (Oruç) 41, Nesal (Oruç) 30, İmam Ahmed´in Müsnedl 5, 7, 9, 13, 18, 43
[3] Buhsrt (Mevakit) 9, 10, (Bed"ÜIhalk> 10, Ebû Dâvud (Namaz) 4, Tiimisd (Namaz) 5, tbn-1 Mftce (Namaz) 4, Daiiml (Namaz) 14, Muvatta´ (Vükut) 27, 29, frn»m Abmed´İn Müsned´i 5/155, İ62. 176
[4] Nesal (Mevakit) 11, imam Ahmed´İn Müsned´i 2/254
[5] İmam-ı Şafii´nin akşam namazının vakti hakkında İM görüşü daha vardır. Biline göre -Ki en kuvvetlisi budur ve İmam Ahmed İbn-İ Haobel de bunakaildir- «Akşam namazının vakti kırmızılık batıncaya kadardır», birine göre de «Güneş battıktan sonra herhangi bir kimsenin ezan okuyup ikamet getirmesi ve beş rekât namaz kılabilmesi kadardır» demiştir
[6] Bu hadis bu lafzı ile gariptir. Ancak aynı mânayı ifade eden hadisin Dır başka şekli Müslim sahife 223, İmam Ahmed´in Müsned´i cilt 2. sahife 213de kayıtlıdır. Nasb-ürraye c. 1, 3. 232
[7] Darekutnl, sahife 100
[8] Bu hadis bu lafziyle gariptir. Ancak Ebü Mvud sahife 62 ve Darekut-nı sahife 93´te aynı mânada ve fakat başka bir ifadeyle bir hadis kayıtlıdır.
[9] Bu hadis de yine gariptir. Ancak Tahavl Şerh-ül Asar adlı kitabında Butun hadislerden yatsı namazı vaktinin sonu tan yerinin aSarmasıdır diye anlaşılmaktadır» demiştir.
[10] îmam-ı Şafii´nin böyle bir görüşte olduğuna rastlanamamıştır. Fıkhı Şafii kitaplarında açık olarak yanlı bulunduğuna göre îmam-ı Şafii de yatsı namazı vaktinin tan yeri ağarmasıyla son bulduğu görüşündedir.
Ahmed Meylanî
[11] Tinnizl (Vitir) 1, tbn-i Mâce (İkame) 114
[12] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/83-86.
[13] Tinnizl (Namaz) 3, Nesal (Mevakit) 27, Darİnü (Namaz) 21
[14] Buharl (Mevakit) 12
[15] Bu lafızla gariptir. Ancak Ebû Davud (Akşam Namazının Vakti) bâtında kayıtlı bulunan bir hadis aynı mânayı vermekledir. Nasb-ürraye C. 1, S. 246
[16] Tilmizi (Taharet) 18, (Namaz) 10, Nesal (Taharet) 6, {Mevakit) 20
[17] Ebû D&vud (Edeb) C. 2, S. 318
[18] Müslim (Müsafirin) 162, 163, Tirmizl (Vitir) 3, îbn-i Mace (îkame) 121
[19] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/86-88.
[20] Ebû Davud (Güneş Doğarken ve Batarken ölülerin Defni) C. 2, S. 96
[21] İmam Ahmetfin MÜsned-i 1/19, 2/42, 3/95, Buhar! (Mevakit) 31, Nesat (Mevakit) 6, îbn-i Mace (İkame) 148
[22] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/88-90.
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca