Thread Rating:
  • 5 Vote(s) - 3 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Muhabbetin Fazileti
#1
Dini-1 
   

Muhabbetin Fazileti

Yakîn makamlarından biri de, âriflerin makamlarının en yükseği olan muhabbet makamıdır. Bu, Allah Tealâ’nın ihlâslı kulları için tercih ettiği bir makamdır. En büyük ilahî lütuflar onunla nihaî noktaya varır. Yüce Allah muhabbet ehli hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” (Maide, 54) Ayetin devamında “Bu Allah’ın bir lütfudur; onu dilediklerine verir.” buyrulmuştur. Bu haber, mana olarak ayetin baş kısmına bitişiktir. Çünkü Allah Tealâ, kendisini seven müminlere ihsanıyla lütuflarda bulunduğunu belirtmiştir. Ayetin başı ile sonu arasında ise Allah’ı sevenlerin sıfatları anlatılmıştır.

Rasulullah s.a.v., “Allah Tealâ, sevdiği kuluna ateşte azap etmez.” (Ahmed, Müsned, 104; Bezzar, Müsned, 235; Ebu Ya’la, Müsned, 3735) buyurmuştur. Allah Tealâ, Rasulü’nün bu sözünü tasdik etmek, “Biz Allah’ın sevgili kullarıyız” (Mâide, 18) diyerek muhabbet iddiasında bulunan yahudi ve hıristiyanların sözlerini reddetmek ve iddialarını çürütmek için şöyle buyurmuştur: “De ki: O halde niçin Allah günahlarınızdan dolayı size azap ediyor? Hayır! Siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız.” (Maide, 18)

Allah Tealâ günahların bağışlanmasını muhabbetine bağlamış, sevdiklerini bağışlayacağını şöylece beyan buyurmuştur. “Rasulüm de ki: Bana uyun ki Allah sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran, 31) Her mümin Allah’ı sever fakat muhabbeti Allah’a imanı nisbetinde, O’nun tecellilerini müşahedesi ve Allah Tealâ’nın herhangi bir sıfatının kula tecellisi derecesindedir. Bunun delili de kulların tevhid ilkesine sarılmaları, O’nun emir ve yasaklarına sıkıca bağlanmaları ve hükmüne teslim olmalarıdır. Şu da var ki, kulların tevhidi müşahedeleri, ilahî emirlere bağlılıktaki devamlılıkları ve hükmüne teslim olmaları farklı derecelerde gerçekleşir. Bütün bunlar, farklı derecelerdeki muhabbetten kaynaklanır.

Yüce Mevlâ’yı sevenlerin sevgilerinin farklı olması, O’nun taksimine göredir. Aslında ilahî muhabbetin hiçbir derecesine küçük denmez. Tıpkı kulun sahip olduğu ilahî marifetin hiçbir kısmına küçük denmediği gibi… Yine derecesi ne kadar büyük olursa olsun, kimsenin tövbeden uzak kalamayacağı gibi…

Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Allah dünyayı, sevdiğine de sevmediğine de verir. İmanı/dini ise, sadece sevdiklerine verir.” (Buharî, el-Edebü’l-Müfred, 275; Hakim, Müstedrek, 33; Ahmed, Müsned, 387) Müminler, Allah sevgisi noktasında farklı derecelere sahiptirler. Bu farklılığın sebebi, marifet ve müşahede bakımından farklı seviyelerde bulunmalarıdır. Allah Rasulü s.a.v. Allah sevgisini imanın şartlarından biri olarak görmüş ve: “İman nedir?” sorusuna: “Allah ve Rasulünün, kulun nazarında her şeyden daha sevgili olmalarıdır.” (Buharî, İman, 9; Edeb, 42; Müslim, İman, 66) cevabını vermiştir.

Bu hadisten daha açık ve kesin ifade taşıyan bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Allah’a yemin olsun, ben bir kimseye ailesinden, malından ve bütün insanlardan daha sevgili gelmedikçe, o gerçek manada iman etmiş olmaz.” (Buharî, İman, 8; Müslim, İman, 69-70) Allah Rasulü s.a.v. koyduğu hükümlerde Allah sevgisini emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Size verdiği nimetlerden dolayı Allah’ı sevin. Allah’ı sevdiğiniz için de beni sevin.” (Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, 183; Tirmizî, Menakıb, 31)

Bu emir, Allah sevgisinin farz olduğunu göstermektedir. Müminler, bu sevginin sonsuz dereceleri içinde farklı derecelere sahiptirler. Allah Tealâ’nın bize ihsan ettiği nimetlerin en büyüğü Yüce Zatını tanıma ilmidir ki buna “marifetullah” denir. Allah sevgisinin en üstünü ise müşahededen doğan sevgidir.

Allah Tealâ’yı sevenler muhabbetin farklı mertebelerine sahiptirler. Bu mertebelerden bazıları diğerlerinden üsttedir. Müminler içinde Allah Tealâ’yı en çok sevenler, ilim, hilm, af, güzel ahlâk, kulların kusurlarını örtmek gibi ilahî hasletleri en fazla ahlâk edinen kimselerdir. O’nun sıfatlarının mana ve tecellilerini en iyi bilenler ise; kibir, övülme, zenginlik, şeref ve halk içinde anılma arzusu gibi Yüce Allah’a layık sıfatlarda kendisine ortak koşmamak için bu tür ahlâklardan en çok kaçınan kimsedir.

Allah Rasulü s.a.v.’i en çok sevenler, O’na en güzel şekilde tabi olanlar ve O’na benzemek için gayret edenlerdir.

Muhabbetin Gerekleri

Allah Tealâ’yı seven kimsenin O’nun sevdiği şeylere uyması farzdır. Hz. Ömer r.a., sahabeden Süheyb-i Rumî r.a. hakkında şöyle demiştir. “Allah Süheyb’e rahmet etsin; o Allah’tan korkmasıydı bile O’na isyan etmezdi.” Yani Allah’a olan sevgisi Süheyb’i hiçbir korkusu olmadan O’nun emirlerine muhalefet etmekten korurdu. Çünkü o Allah’a muhabbeti sebebiyle itaat ederdi.

Hz. Süheyb r.a. şöyle demiştir: “Rabbime olan sevgim, bana başka hiçbir varlığın yaptıramayacağı şeyleri yaptırıyor.” Süheyb r.a. şunu demek istiyor: İlahî muhabbet, beni korkulacak sıfat ve hallerden koruyup, Allah’ın rahmetine vesile olacak işlere sevk ediyor.

Alimlerimizden biri demiştir ki: “Dostunu kendine tercih etmek, ona duyulan sevgiyi gösterir. Sendeki Allah sevgisinin alameti, O’nun emirlerini kendi nefsine tercih etmendir.” Yine şöyle buyurulur: “Allah’a her itaat eden kimse Allah’ın dostu olmaz. Fakat O’nun yasaklarından kaçınan herkes Allah’ın dostu olur.”

Durum bu alimin dediği gibidir. Hiç şüphesiz Allah’a muhabbet, O’nun emirlerine muhalefeti terk etmekle belli olur, çok amel etmekle belli olmaz. Çünkü iyi amelleri iyiler de kötüler de yapabilir. Günahları ise ancak gerçekten sadık insanlar terk eder. Denilmiştir ki: “Taatların en faziletli mertebesi, itaat üzerine sabretmektir.”

Şüphesiz Allah’a itaat etmeye sabretmenin sevabı yetmişe katlanır. Günah işlememek için sabretmenin sevabı ise yedi yüz katına kadar katlanır. Günahı terk edip bunda sabır gösteren, sanki Allah yolunda cihad etmiş gibidir. Çünkü sabır Allah’tan gelen bir imtihan olup, nefs için zorludur. Kişi nefsin arzu ve isteklerini terk etmekle nefsini terk etmiştir.
Sabrın kişiye kazandırdığı en küçük şey, dünyaya karşı zahid olmak, ondan kalbini çekmek ve Allah yolunda nefsle mücahede etmektir. Bu vesileyle kulun sevabı yedi yüz katına kadar çıkmakta ve bundan dolayı Allah Tealâ’nın muhabbeti sabit olmaktadır. Çünkü bu kimse şu ayetin hükmü içine girmektedir: “Rabbinin makamından korkanlara iki cennet vardır.” (Rahman, 46) Bu kimsenin diğer insanlara üstünlüğü, Allah’a muhabbetinden dolayıdır.

Bu konuda işittiğim sohbetlerin hoşuma gideni şudur: Hz. Musa a.s., Hızır a.s.’a: “Bu dereceye ne ile ulaştın?” diye sorunca, Hızır a.s.: “Bütün günahları terk etmekle ulaştım.” demiştir.

Ebu Talib El-Mekkî k.s., Kûtu’l-Kulûb’den





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)